Ey kendisini mutlu zanneden insanlar, siz aslında mutluluk oyunu oynuyorsunuz, gerçek mutluluğa erişmediniz. Bunun bir bedeli var ve bu da ancak sabır ve çaba eşliğinde değişmekle gerçekleşir, adam gibi adam olmakla yani...

Oğlum, sana bugün bir adamdan bahsedeceğim. Yüksek lisans günlerinde kitaplarıyla tanıştığım, fikirlerini sempati ve sevgiyle okuduğum Erich Fromm`dan. Bu insanın dile getirdiği güzel fikirler, orijinal tespitler var oğlum. “Bunca İslam büyüğü dururken, Kur`an ve Sünnet varken, neden gidip de Batı`dan birilerini nazara veriyorsun, biz önce kendi kaynaklarımıza baksak  daha iyi olmaz mı?” deme sakın bana. Çünkü bu sözler yerine göre hakikati, yerine göre bir sığlığı ifade eder. Eğer ben, “sadece bu kaynaklardan beslenelim, bu adamlar var ya süper adamlar, tüm dünya bilmeli bu adamları, müthiş hakikatleri dile getirmişler, gerçek insanlık ufku onlarda” gibi şeyler söylersem elbette senin de bu sözleri söylemeye hakkın olur. Benim demek istediğim sadece şu: Dünyada “vicdanın sesi” olmuş, evrensel hakikatleri orijinal ifadelerle dile getirmiş birçok insan var. Bunlar hangi dinden, hangi ırktan, hangi milletten olursa olsunlar değerlidirler, kıymetlidirler. Bu bağlamda önüne seriyorum Erich Fromm`u, bunu iyice bilesin. İşte bu noktada o sözleri söylersen bana, sığ kalırsın, anlaştık mı oğlum?…

Bu adamı dünya gözleriyle görmek nasip olmadı. Ama kitapları sayesinde, görmüş gibi olduk oğlum. Sahip Olmak ya da Olmak gibi önemli bir kitabın yazarıdır. Belki de en önemli fikirleri, özellikle Batı dünyasına damgasını vuran düşünceleri bu kitaptadır. Bu adamın kitaplarında farklı özellikler var oğlum. Mesela Hayatı Sevmek isimli kitabını okurken acayip bir huzur hali yaşayacağına inanıyorum. Olaylar arasında kurduğu bağlantılar, insanlığın şu anki durumu ve gidişatı hakkındaki fikirleri gerçekten de çok iyi denecek cinsten.

Bak şimdi, 1980 yılında kendisiyle yapılan bir röportajdan bir cümle aktaracağım: “İnsanlar tüm öğretilerin temelinde yatan bir gerçeği göremiyorlar, insanın kendini değiştirebilmesi ve hele mutlu olabilmesi, büyük bir çaba ve de sabır gerektirmektedir.” Beni çok etkiledi bu söz oğlum, bilmiyorum sende nasıl bir his ve düşünce uyandırdı. Belki de benim de aradığım şey bu oğlum; değişmek, üzerimdeki bütün paslanmış yanları atmak, yücelmeme engel olan her şeyi bertaraf etmek.. Ve Fromm bunun nasıl olacağını “büyük bir çaba ve sabır ile” diyerek özetlemiş. Yani bu aslında bir mânâda şu demek oğlum, dikkat kesil bu diyeceklerime: “Ey kendisini mutlu zanneden insanlar, siz aslında mutluluk oyunu oynuyorsunuz, gerçek mutluluğa erişmediniz. Bunun bir bedeli var ve bu da ancak sabır ve çaba eşliğinde değişmekle gerçekleşir, adam gibi adam olmakla yani..” İşte böyle oğlum, böyle yorumluyorum ve anlamlı buluyorum bu sözünü.

 Mesela aynı röportajdan aldığım önemli bir sözü de şu: “Sevgi ve sevinç eksikliği insanın canlılığını ve yaşama gücünü azaltır.” Etrafındaki sevgisiz insanlara bak oğlum, gözlerindeki fersizliği, kalplerindeki bunalımı hemen fark edeceksin. Fromm, “sevgi” demekle aslında ne büyük bir hakikati dile getiriyor farkında mısın?

Son olarak, aynı röportajda, sorulan bir soruya verdiği çok çarpıcı bir cevap var, bunu da sana aktarmayı bir borç biliyorum kendime:

Soru: Gençler gitgide endüstri toplumuna karşı çıkıyorlar ve mutsuzlar. Çözüm olarak uyuşturucu maddelere sarılanların yanısıra, çeşitli tarikatlara girenler ya da bir guru aramak için Hindistan`a gidenler de az değil, sizce bu arayışın ve kaçışın nedeni nedir?

Fromm: Eklemeliyiz ki, saydıklarınızdan başka, bir kurtuluş yolu göremedikleri için yaşamlarını monoton biçimde sürdürenler de, daha büyük bir çoğunluk.

Sanki “ne var ki bu cevapta?” dediğini duyar gibiyim oğlum. Öyle deme, bak anladığımı biraz açayım. Verdiği cevap doğrudan olmasa da dolaylı olarak monotonluk ve mutsuzluk arasındaki bağdan bahsediyor aslında. Yani eğer hayatında monotonluk varsa, bir mutsuzluk vardır, sıkıntı vardır, hatta gerileme vardır. Ya hayatında seni peşinden koşturacak, yüceliklere ulaştıracak bir mânâ olacak ya da monotonluğun pençesinde mutsuz bir hayata mahkum olacaksın demektir bu. Anladın mı şimdi?

Tüm bu anlattıklarım üzerinde düşünebilirsin şimdi oğlum. Diğer taraftan da şöyle diyebilirsin bana: “Ah baba, bunlar tasavvufi kaynaklarda zaten söyleniyor, keşke bir tasavvuf büyüğünün üzerinden anlatsaydın bunları, hiç olmazsa kendi medeniyetimizden birini tanırdık”. Ah oğlum, güzel ve faydalı olan bir şeyi ha Ahmet`ten duymuşsun ha Tommy`den, sonuç açısından ne fark eder ki senin için? Bir adamın güzel ve faydalı fikirlerini öğrenmek başkadır, peşine düşüp neredeyse o kişiyi put haline getirmek başkadır. Meselelere geniş açıdan bak evladım. Ufkunu açan, sana bir şeyler katan, hakikati idrak etmene yardımcı olan her insana, her fikre saygı duy, değer ver. Hepsini bir “araç” olarak gör, “amaç” olarak değil. Ve unutma ki, tüm insanlık büyük bir ailedir ve Allah bu ailede, tanışalım, bilişelim diye bizleri şube şube, kabile kabile yarattı. Gözlerini “senden olmayan” herkese kaparsan hata edersin. Sakın dünyayı kendinden ibaret sanma. Tüm insanlığın ortak mirasına talip ol oğlum, çünkü unutma ki biz tüm dünyadan sorumluyuz ve bu dünyada Allah`ın halifesi olmaya namzetiz…


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.