Kadın mısın Müslüman mı?!
Merve Karabulut
“Müslüman bir kadın toplumun içinde olmamalı. Evinden dışarı çıkmamalı” diyenler aslında menfaatlerinden dolayı bir rahatsızlık duyuş içerisindeler.
Müslüman dünyasının en çok konuşulan ama bir türlü sonuca varılamayan belki de varılmak istenmeyen bir konusu İslam’da ”kadın” konusudur. Toplumsal cinsiyet dendiğinde insanların aklına neden “kadın” geliyor sorusunun cevabı aslında hepimizin bildiği bir gerçektir. 19. ve 20. yüzyıl boyunca “yeni kadın” imgesinin ortaya çıkışına şahit oluyoruz. Geçmişteki ile günümüzdeki kadın cinsiyeti farklılaştırılıyor. Hızlı değişimin hem motoru hem de en fazla etkilenen kısmı böylece kadınlar oluyor.
Günümüzde artık cinsiyet rollerinin o keskin sınırlamasının kalktığını ve rollerin değişmeye başladığını söylüyorlar. Kadınlar toplumsal hayatın her alanında yer almaya başladılar. Bu da insanların aklına ”İslam’da kadın nasıldır?” sorusunu getirmeye başladı. Hep tartışılan bu konu yeni şekillere evrilerek konuşulmaya devam ediyor. Bu konuyu kendine haklılık zemini oluşturarak Müslümanlara bir şekilde zarar vermeye çalışan bir kesim oluşmaya başladı. Kadınlar üzerinde bir baskı kuruluyor ve bir tercih yapmaya zorlanıyor. “Müslüman bir kadın toplumun içinde olmamalı. Evinden dışarı çıkmamalı” diyenler aslında menfaatlerinden dolayı bir rahatsızlık duyuş içerisindeler. Yine özgürlük kavramını da kadın üzerinden modernlik olarak yorumluyorlar. Bir kadın eğer özgür olmak istiyorsa Müslümanlığın şartlarını yerine getirerek bunu yapamaz gibi bir düşünce empoze edilmeye çalışılıyor. Kadın ya özgürdür, iş hayatında serbesttir ve kontrolü elinde tutar ya da Müslümandır evinde oturup toplumun faaliyetlerine karışmayan ve özgürlüğü kısıtlı olan bir bireydir. Bu problemin nasıl aşılması gerektiğini sorguladığımızda aslında bir tercih yapmaya gerek olmadığını göreceğiz. İnsanlar kendisine “Ben toplumda kimim?” diye sorduğunda “Ben bir kadınım” diye cevap vermek yerine “Ben bir kulum” diyerek cevap verirse olaya cinsiyet olarak değil de ontolojik olarak yaklaşmış olurlar. Böylece toplumda Müslüman olmanın gereklerine uygun bir biçimde kadınlar var olmaya devam edebilir. Dinin sadece kadınlara has olmadığını kul olmanın bilincinin herkeste olması gerektiği de vurgulanmış olur. Ayrıca toplumun her zaman bir hanım hassasiyetine ve bakış açısına ihtiyacı vardır. Dindarlaşan bir toplumun içinde kadın hassasiyetinin olması gerektiğini düşüyorum. Ki hepimizin de bildiği üzere Hz. Peygamber’in (s.a.v.) eşi Hz. Hatice validemiz çok zeki, çalışkan ve o zamanki toplumun merkezinde yer alan bir hanımefendiydi. Hem de en sosyal olunması gereken, insanlarla iletişimin olması gereken bir alan olan ticaret ile uğraşmaktaydı. Bunları yaparken edebinden, kibarlığından ve asaletinden asla bir şey kaybetmedi. Çünkü nerede durulması gerektiğini bilen ve o sınırları aşmayan, dikkatli bir bayandı. Aynı zamanda da çocuklarını en güzel şekilde yetiştiren, ailesini ve evini asla ihmal etmeyen biriydi Hz. Hatice annemiz.
Modern dünyada, ölçümüzü bulabilmek için Efendimiz’in (s.a.v) yaşadığı döneme bakmamız gerekir. Müslümanların bütün sorunlarının çözümleri o zamanda saklıdır. Kendi içimize dönüp yabancılaşmaya başladığımız şu modern zamanda özümüzdeki o cevheri görebilmeliyiz. Böylece geçmişteki kadın ile şimdiki kadın farklı değildir sadece değişen, günümüz dünyasının bize sunduklarıdır. Değişen toplumu meydana getiren bireyler değildir, öz aynı kalır. Vesselam…
GENÇ'ın Yazısı.