Güzel insan olmak duruş sahibi olmaktır. Sağlıklı kaynaklardan beslenmiş, doğru bilgiyle bezenmiş, iyi insanlardan örneklenmiş hayata ve insanlara karşı sağlam bir duruş sahibi olmaktır. Yoksa her iddiamız kuru bir kil ü kâl (gereksiz kelam) olarak kalacaktır ve biz ters gidenin ne olduğunu hep yanlış yerlerde arayacağızdır.  

İnsanı tanımak zor iş. Her yeni gün yeni özelliklerine, farklı güzelliklerine şahit olmak mümkün. Yakın zamanda bir kere daha anladım bunu. Eşi Fransız olan, Fransa’da yaşayan bir dostum var. Kendisi Avustralyalı. Her yıl Türkiye’ye davet ediyorum kendisini eğitim vermesi için. Geliyor en az bir hafta gece gündüz bir arada oluyor, sohbetler ediyoruz. Sorsanız iyi tanıdığımı söyleyebilirim. Ancak son gelişinde çok da iyi tanımadığımı gördüm. Normalden farklı olarak eğitimin hemen ertesi sabahı değil de akşama doğru gidecekti. Ben de bu son gün onunla ilgilenmesi için bir öğrencimi görevlendirdim. Öğrencim İstanbul’da gitmek görmek istediği bir yer varsa götürüp gezdirebileceğini söylemiş. Defalarca İstanbul’a geldiği ve birçok yere gittiği için zaten şöyle turistik bir yere gitmek istiyorum diyeceğini zannetmiyordum. Nitekim turistik bir yere değil ama oldukça ilginç bir yere gitmek istediğini söylemiş: “İkinci el elbise satan dükkanlara gidebilir miyiz?” Ve Taksim’e gitmişler.

Pasajlarda ikinci el elbise satan dükkanları gezmişler. Arkadaşım kendisi ve kızları için bol bol elbise almış. Bazı elbiseler yeni elbise fiyatınaymış ama onları da almış. Arkadaşımı gezdiren öğrencim bunu fark edip yenisini de yakın bir fiyata alabileceğini söylediğinde aldığı cevap oldukça güzel ancak alışılmadık bir cevap olmuş. Arkadaşım hepimize ders olabilecek şekilde şunları söylemiş:

“Ben hep ikinci el elbise alır ve giyerim. Bütün elbiselerim ikinci eldir benim. Ancak ucuz olduğu için ikinci el elbise almıyorum. Birinci el elbise almak istemediğim için ikinci el elbise alıyorum. Çünkü dünyada halihazırda yeterince elbise olduğuna ve bunun herkese büyük oranda yeteceğine inanıyorum. Yeni elbise almak daha yenilerinin gereksizce üretilmesi demek ve mevcut olanların atılması demek. Halbuki ikinci el elbise almak mevcudu değerlendirmek, israf olmasına mani olmak demek. Böylelikle dünyanın kaynaklarının gereksizce tüketilmesine kısmen de olsa engel olmak demek.”

Nasıl bir insan canlandı gözünüzde bilmiyorum. Gözlerinizi kapatıp hayal etmeye çalışın hep ikinci el elbise giyen bir insanı. Gözünüzün önüne yaşlı, bakımsız, modası geçmiş elbiseler giyen biri mi geliyor? Gelmesin çünkü arkadaşım genç (35 yaşında), oldukça güzel ve zevkli giyinen birisi. Yani bir kalıbımızı daha kıralım. Tasarruflu olmak demek yaşlanıp dünyadan geçmiş olmak demek değil. Bakımsız, sevimsiz, zevksiz olmak da değil. Dolayısıyla güzel bir günde güzel bir elbise giymek için illa yenisini almak zorunda değiliz. Aldıklarımız iki kere giydik diye tüketmek ve atmak zorunda değiliz. Dünyaya karşı sorumluluğumuz var. İnsanlara karşı sorumluluğumuz var. Dünyanın ve insanların Rabbine karşı sorumluluğumuz var. Dolayısıyla tükettiklerimize karşı da sorumluluğumuz var. Tükettiklerimiz ürettiklerimizden az olsa ne güzel olur ama tüketim dünyasında hiç olmadı tükettiklerimiz ürettiklerimizden çok da fazla olmasın.

Yaşıyoruz. Her nefesimizden sorumlu olduğumuz bir hayatı yaşıyoruz. Bu hayatta düşüncelerimiz önemli. Onları geliştirmemiz, ifade etmemiz ve savunmamız önemli ama daha da önemli bir şey varsa düşüncelerimizin sadece dilde kalmayıp duruşa dönüşmesidir. Yani mutlaka ama mutlaka hayata karşı düşüncelerimiz ve daha da doğrusu değerlerimiz istikametinde şekillenmiş duruşlara sahip olmalıyız. Günübirlik değişmeyen, duruma ve muhataba göre kaybolmayan sağlam duruşlara ihtiyacımız var. Ancak bu duruşlar dışlayıcı olmamalı, sevimsiz ve itici durmamalı, rüçhaniyet gibi sunulmamalıdır. Bu duruşlar insanların gözlerine sokulmamalı, reklamı yapılmamalı, kimseye tabi olsun diye zorlanmamalıdır. Bunun yanında utanıp saklamak da asla olmamalıdır.

Güzel insanlar hep duruş sahibi olmuş insanlardır. Duruş sahibi olmak zor olduğunda bile vazgeçmemiş, tehlikeli olduğunda bile korkmamış, her şeye rağmen duruşundan hiç vazgeçmemiş insanlardır. Güzel insan olmak duruş sahibi olmaktır. Sağlıklı kaynaklardan beslenmiş, doğru bilgiyle bezenmiş, iyi insanlardan örneklenmiş hayata ve insanlara karşı sağlam bir duruş sahibi olmaktır. Yoksa her iddiamız kuru bir kil ü kâl (gereksiz kelam) olarak kalacaktır ve biz ters gidenin ne olduğunu hep yanlış yerlerde arayacağızdır.


Mehmet Dinç'ın Yazısı.