Soru`n Yoksa Sorun Var!
Birkaç ay önce, epeydir görmediğim genç kardeşlerimden birisiyle karşılaştım. Uzunca hasbihal ettik, konu konuyu açtı. Sözün bir kısmında, kendisine üniversitedeki derslerinin haricinde, kültürel ya da manevi anlamda hayatını beslemek adına herhangi bir ilim halkasına, herhangi bir gönül açıcı sohbete katılıp katılmadığını sordum. Yaptıklarından bahsetti ve sonra aramızda şöyle bir konuşma geçti:
- Bir sohbete katılıyordum, lakin orayı bıraktım.
- Neden bıraktın, hayırdır?
- Doğrusu beni açmadı o ortam. Garip geldi.
- Neydi garip olan?
- O sohbete katılan gençlerin merak duygusu çok azdı, kendilerinde birçok meseleye karşı hiçbir dert yok gibiydi sanki, her şey tastamam, her soru çözülmüş, her sorun halledilmiş gibiydi. Bana göre değildi, gidemedim pek fazla...
Kanaatim oydu ki, sadece kendisi adına değil, büyük bir gençlik kesimi adına önemli cümlelerdi bunlar, not etmiştim bir yere. Geçenlerde de, evrim meselesi yeniden ülke gündemine taşındığında, birçok gencin “mesele bundan ibarettir, fi lan görüşleri hiç dinlemeyin, fazla dalmayın, aman girmeyin” gibi sözlere pek de aldırış etmediğini, konuyu derinlemesine çözme, farklı fi kirleri dinleyip sonunda kendi kararlarını verme isteğinde olduğunu görmüştüm. Soruları vardı gençlerin, zor soruları, ve bu soruların kolay, basit cevapları kendilerini rahatsız ediyordu, muhalifi ni yok sayan insanlardan ya da ortamlardan hoşlanmıyorlardı, bu aşikardı.
Bu iki gösterge biz GENÇ ailesi için güzel işaretlerdi doğrusu. Çünkü biz de inanıyoruz ki genç insan sorusu olan insandır, genç insan hakikatin peşinde bedel ödemeye, çaba çekmeye taliptir. Sorularımız biterse arayış biter, kafa karıştırdığı söylenip üstü örtülen meseleleri cesaretle ele alamazsak, farklı fi kirlerin seviyeli bir şekilde konuşulduğu, tartışıldığı iklimleri yok etmek istersek, vehimlere, zanlara, hurafelere teslim oluruz. Herhangi bir konuda söylenilenleri duymazsak, farklı anlayışları görmez ve göstermezsek sığ ve taassup dolu bir dünya inşa etmiş oluruz.
Bu anlayışla, evrim konusunu masaya yatırıyoruz bu ay. Çünkü gençler bu konuyu kâh iman meselesi gibi tartışıyor, kah bilimsel bir başlık olarak konuşuyor, kah ucu acaba nereye çıkacak diye merak ediyor. Bu hassas konuyu özenle ele aldık, neler konuşulmuş, karşıt görüşler neler, uzmanlar neler söylüyor, masaya yatırdık. “Ne gerek vardı?” diyenler, “kafaları karıştırmayın” diyenler olacaktır muhakkak, lakin biz tercihimizi “sorusu olan, merak duygusunu kaybetmemiş, meseleleri geniş bakış açılarıyla ele alma cesareti taşıyan, farklı fikirlerden korkmayan, zor konuları seven, hakikati taassupsuz arayan” gençlerden yana kullandık. Bizimki de bir tarz meselesi sonuçta, iman meselesi değil.
Eylül ayında görüşmek üzere.
Muhabbetle kalınız...
Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.