İdealist Gençler Kariyerist, Kariyerist Gençler İdealist Değil
Abdullah Güner
Hedefine ulaşmak isteyen bir gencin hangi donanımlara sahip olması gerektiğiyle ilgili kılavuz bilgiler içeren “Küresel Çağda Nasıl Bir Gençlik?” kitabı üzerine Prof. Dr. Kudret Bülbül ile konuştuk.
Neden böyle bir çalışma yapma gereksinimi duydunuz?
Gerek kişisel ilgim, gerekse akademik ve bürokratik olarak bulunduğum pozisyonlar gereği, Türkiye’de ve pek çok ülkede farklı düşüncedeki gençlerle bir araya geldim. Farklı mesleklerden genç meslek mensuplarına konuşmalar yaptım. Bütün bunlar bende şöyle bir izlenim bıraktı: İdealist gençlerimizin çoğu kariyer sahibi değil, kariyer sahibi gençlerimizin çoğu da idealist değil. Ve çok sayıda “keşkeler” ile karşılaştım. “Keşke zamanında şöyle yapsaydım, böyle davransaydım, keşke bu mesleği değil, şu mesleği seçseydim...” Hayatta er ya da geç herkes gerçeği görür. Başarılı olanlar gerçeği vaktinde görenlerdir.
Gençlerimiz daha az “keşke” desinler, idealizme ve kariyere aynı anda daha fazla gencimiz sahip olsun diye, naçizane kendi hayat tecrübemden, geçmişte yaptığım doğrularımdan ve yanlışlarımdan hareketle bu çalışmayı kaleme aldım.
Bu zamanın/çağın genci sizce nasıl olmalı? Küresel çağda nasıl bir gençliğe ihtiyacımız var?
Almanlar “Zeisgeist” derler, zamanın ruhu. Akif merhumun ifadesiyle, asrın idrakine söyletmek gerekir İslam’ı. Küresel bir çağda yaşıyoruz. Bu nedenle bu çağda ihtiyaç duyduğumuz gençlik, 100 ya da 1000 yıl öncesine göre değil, bu çağın gerekleri ile uyumlu olmalıdır.
Bu yüzyılda dünya yeniden şekillenirken, ülkesini, bölgesini, dünyadaki gelişmeleri çok iyi bilen, yeni Türkiye’nin, ümmetin, insanlığın sorunlarını çözmeye aday bir gençlik.
Batı’da ve Doğu’daki gelişmeleri yakından takip eden, nerede bir haksızlık varsa farkında olan bir gençlik.
Sadece ülkesinde değil, AHİM, UNICEF, AGİT, İİT, World Bank, OECD gibi uluslararası kurum ve kuruluşlarda özgüvenle çalışmayı hedefleyen bir gençlik.
Kendi geleceği için hazırlanırken, kendi kimlik, kültür ve medeniyetinin zenginliğinin de farkında olan bir gençlik.
Geleceği için hazırlanırken, yabancı dil nedeniyle çekinen değil, birden fazla dil bilen bir gençlik.
Kısacası Necip Fazıl’ın ifadesi ile “zaman bendedir ve mekân bana aittir” şuurunda bir gençlik.
Özgüven sahibi bir genç olmanın yöntemini anlatırken Hz. Mevlana’nın pergel metaforunu kullanıyorsunuz. Bir ayağı ile yere sağlam basan, diğer ayağı ile açılabildiği kadar dünyanın her tarafına açılabilen, beslenebilen, diyalog kurabilen bir genç... Ayağımızı yere sağlam basmak için nelere odaklanmalıyız, nelerden beslenmeliyiz?
Bugün Türkiye’de, Avrupa’da ve Amerika’da dönem dönem gençlerimiz içe kapanabiliyorlar, çevreleri ile diyalog kurmaktan kaçınabiliyorlar. Doğrusu ben Müslüman bir gencin içe kapanık, çekinik, çevresi ile iletişimden kaçınan bir genç olması için hiçbir neden görmüyorum. Bugün Batı’nın ve başka medeniyetlerin sahip olmadığı bir çoğulculuk, farklı kimlik ve kültürlerle bir arada yaşama tecrübesi bizde var.
Kendi kültürünün, medeniyetinin deniz fenerlerini ve içerisinde yaşadıkları toplumun, bugünün dünyasının rehber isimlerini yeterince bildikten sonra gençlerimizin bulundukları ortamlarda öncü birer gençler olmamaları işten bile değildir.
En başta kendi medeniyetini, gönül dünyamızın manevi rehberlerini bildikten sonra gençlerimiz açılabildikleri kadar açılsınlar. Bütün bunlar pergelin sabit ve sağlam ayağıdır. Pergelin bu ayağı çok sağlam olmalı ki, açılınca düşmeyelim, kaybolmayalım.
Gelecekte kendisine ve ülkesine faydalı olabilecek bir genç hangi alanlara yoğunlaşmalı?
Ben bu soruyu “meslek seçimine nasıl karar vermeliyiz” şeklinde anlıyorum. Elbette bu çağın öne çıkan meslekleri olmakla birlikte, kendisine, ülkesine, insanlığa faydalı olabilecek gençlerimiz; kendilerine en uygun mesleği seçen ve bu nedenle mesleklerini kahrederek değil, severek yapan gençlerimizdir. Konfüçyüs’ün dediği gibi, “eğer sevdiğin işi yaparsan hayatın boyunca bir kez bile çalışmış olmazsın”.
Gençlerimiz üniversitelerine/mesleklerine dair karar verirken, rastgele, ailenin beklentisi, toplumsal statü, özlük hakları vb. birçok faktörü düşünerek karar veriyorlar. Karar verirken maalesef çok fazla düşünmedikleri iki temel şey, kendileri (nasıl bir kişiliğe sahip oldukları) ve dünyada nasıl bir miras bırakmak istedikleridir.
GENÇ'ın Yazısı.