M. Şamil Kaynarca

Sonsuzluk Seferleri Projesi hazırlandığında Genç Gönüllüler Koordinatörü sevgili abim Yahya Uyar bana projede görev almak isteyip istemediğimi sordu. Ben de sorgusuz muhabbetine binaen kabul ettim. Çünkü projenin sonunda Allahı`n izniyle ben de bir Afrika ülkesine gidecek hem ümmetin çocuklarını görecek, hem coğrafi bölgeyi tanıyacak, hem de çocukların eğitim gördükleri yerleri güzelleştirecektim. Bu nedenle projenin belirli bir kısmını beraber koordine etmiş olduk.

Evet şimdi ise Tanzanya macerama gelecek olursak:

23 Temmuz 2017 tarihinde Tanzanya’ya yolculuğa başladık. Ama uçağa bindikten sonra sebebini çözemediğim bir şekilde kendimde hiçbir heyecan olmadığını fark ettim oysa ki bu benim Afrika`ya hatta yurt dışına ilk çıkışımdı. Sebebini sonradan anladım. Bizlerde bir Afrika algısı vardır. Yemek bulamıyorlar, hiç suları yok, coğrafyaları kötü, bir şey yetiştiremiyorlar... Oysa görmeden konuşmak çok yanlış bir hareketmiş insan onun farkında oluyor buraya gelince.

Tanzanya ekvator çizgisinin biraz daha aşağısında kalan sınırında Serengeti Uluslararası Doğal Park güzelliği bulunan ve Afrika`nın en yüksek dağlarından olan Klimanjaro`nun da bulunduğu adeta cennetten bir parça gibi olan çok güzel bir yer. Her mevsim tropikal meyveleri çıkan güzel sakin bir yer. Yerel dil Swahilice. Fakat insanların bir çoğu İngilizce biliyor.

İnsanların yaşantılarına gelecek olursak insanlar kilolu değiller neredeyse yağ oranları sıfır. Elektrik şehir merkezinde var ama merkezden uzaklaştıkça haftada bir gibi kesilmeler oluyor. Su da da aynı şekilde iç kısımlara gidildikçe su sıkıntıları biraz daha açığa çıkıyor. Projeyi Tanzanya`da Rehema Vakfı ile beraber yürüttük. Süreç içerisinde dört medrese boyadık ve yerel vakıf, medrese, okul ziyaretleri gerçekleştirdik. Tadilat ve tefrişat işlerini yaptıktan sonra etrafımızdaki çocukların bize bakışları kendilerine hediye verdikten sonraki davranışları çok farklılık gösterebiliyor. Bunun örneğini şöyle vermek istiyorum: Boyama işlemini bitirdik. Çocuklardan birini yanıma çağırdım ve birkaç kez havaya atıp tuttum çok hoşuna gitti indirince yerel dilde bir daha istediğini söyledi ve ben bir daha havaya attım ve bir anda çevremde on veya on beş civarında çocuk gördüm. Hepsi bir ağızdan namimi yani (ben de) anlamına gelen kelimeyi söylüyorlardı. Çocukları kırmayarak hepsinin bu isteğini yerine getirdim. Burada insanlar sizi gördüğünde kimliğinizin pek bir önemi kalmıyor aslında. Çünkü siz bir muzungu yani beyaz adamsınız. Camiye gittiğinizde herkes size bakıyor. Dışarıda rahatça gezemiyorsunuz her yerde. Çünkü siz muzungusunuz. Başka bir medresede boya yapmaya gittiğimizde ve çocuklara bolan şeker dağıttığımızda çocuklardan biri bize muzungu diye hitap edince ne anlama geldiğini öğrendikten sonra bunun bizler için ne kadar acı olduğunu gördük. Müslüman halk çoğunlukta ama Hristiyanların etkisi daha fazla. Kiliseler ücretsiz yemek ve kıyafet dağıtıp geçimlerine yardım edince cazip nokta kilisseler oluyor. Hristiyanların buradaki misyonerlik çalışmalarını gördükten sonra Müslümanların buralara geç kaldığı görülüyor açıkçası. Bizlere mezhepçilik vs. derken tabiri caizse uyutmuşlar bizi.


Burada vakfın güvenliğinden sorumlu Ali isminde Tanzanyalı bir arkadaş vardı. Bir gün kahvaltı yaparken ekipte büyüğümüz olan Eshabil Yıldız ağabey kendisini masaya davet etti. Aliyle beraber kahvaltı yaptık. Kendisine birkaç soru yönelttiğimizde çok farklı cevaplar ve sonuçlar almıştık ki bunlardan biri de kendisini kahvaltı masasına çağırıp birlikte olmamızdı. Kendisinin Türklere ve Türkiye`ye olan hayranlığını arttırmış ve Türkiye`yi ziyaret etmek istediğini söyledi. Sadece bir kahvaltı... Kahvaltı dediğime de bakmayın karpuz peynir yumurta vs... Kaldığımız yurtta sayıları yirmi beş civarında yetim öğrenciler vardı. Sabah namazıyla güne başladıktan sonra kimse birbirine karışmadan yüksek sesle Kur`an`ı Kerim okuyor, okul için hazırlık yapıyordu. Sonrasında okula gidiyorlar etütten çıktıklarında ise yurda gelip yemek yedikten sonra gece 00.00`a kadar ders çalışıyorlar ve bunları kendi istekleri doğrultusunda programlayarak aksatmadan uyguluyorlardı.




 

Öncelikle hem buradaki vakıf başkanının ve diğer çalışanların samimiyetinden, hem de biraz daha çevreyi gözetleme ve tanımak istediğimden Kurban Bayramı`nda da burada kalmayı düşündüm. Çünkü bu benim ilk Afrika tecrübem ve gelmişken buradaki çalışanlara da yardım etmiş olur, bayramı da farklı bir şekilde geçirmiş olurum düşüncesiyle bilet tarihimi uzatarak burada kaldım. Şu an Tanzanya`da Rehema vakfından bu yazıyı kaleme almış bulunuyorum. Rabbim Ümmet-i Muhammed`e yardım eylesin. İşimiz çok, oturmaya vaktimiz yok. Dünya Bizi Bekliyor



GENÇ'ın Yazısı.