Dergimizin editörü Süleyman Ragıp Yazıcılar’ın şiirlerini topladığı “Güzel Gölgelik” isimli yeni kitabı raflardaki yerini çoktan aldı. Şair yönünü bugüne kadar pek aşikar etmeyen, genelde dostlarına özel şiirler yazan editörümüzle bu yeni kitabı üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Mısralarının ilham kaynağından, iyi şiirin olmazsa olmazına; şiirleri neden fotoğraflarla süslediğinden tavsiye ettiği şairlere kadar pek çok soruyu içtenlikle yanıtladı. Şair namzetlerinin nelere dikkat etmesi gerektiğini de sormadan edemedik.

Şiir kitabınız “Güzel Gölgelik” Aşina Kitap’tan geçen ay çıktı. Bu sizin ilk kitabınız aynı zamanda. Uzun yıllardır şiir yazan, günlük tutan biri olarak neden ilk kitabınız bu kadar gecikti?

Her şey kısmet meselesi. Kendim hakkında fazlaca hüsnü zan besleyen biriyim, güzel bir şey olacaksa hayatımda, inanıyorum ki vakti zamanı gelince oluyor. Bu anlamda, kitaplar hususunda fazladan bir gayret içinde olamadım, içimden hep “doğru zaman gelince kendiliğinden olur zaten” şeklinde düşünceler geçti. Nitekim böyle de oldu, ne erken ne geç diyebileceğim bir zaman diliminde, tatlı bir baht esintisi eşliğinde Güzel Gölgelik çıktı. Dilerim bundan sonrası da böyle olur, sonsuz akış içinde aheste aheste kendi kıvamını bulabilen kitaplarım okuyucularına merhaba der.

Kitabınızın yayınlanış serüveninden biraz bahsedebilir misiniz?

2017’nin başlarında, GENÇ Dergisi’nin tasarım şefi, kıymetli kardeşim Abdurrahim Yüce odama girdi ve “Sana bir hediyem var.” dedi. Şaşırdım, sevindim. Minik bir poşet uzattı, içinde incecik bir kitap vardı. Merakla açtım paketi ve gördüğüm şey karşısında hayatımın en mesut anlarından birini yaşadım, tarifsiz bir sevinç doldu kalbime, gözlerim parladı. Abdurrahim Yüce, o gün benim için hiç tahmin etmediğim bir şey yapmıştı; kendisine farklı zaman aralıklarında gönderdiğim şiirleri “Martı Sesleri” isimli bir kitapta toplamıştı, güzel bir tasarımla sadece iki adet basmıştı, birini kendisine hatıra olarak, diğerini de bana hediye olarak düşünmüştü. Doğrusu, en az iki hafta boyunca, bir çocuk sevinci taşıdım yüzümde. Her gittiğim yere kitabı götürdüm, hayal gibi gelen bir gerçeği yanımda taşıyor olmanın verdiği mutluluktan dolayı tanıdığım herkese “Şuna bakar mısınız?” diyerek kitabı uzattım. Kitap hâline gelmiş şiirler içimi açtı, kendi şiirlerimi yeni bir gözle ve farklı bir bakış açısıyla ele almama, değerlendirmeme vesile oldu. En son, kanaatimi netleştirdim, “güzel, insanca ve hoş aslında” dedim kendi kendime ve bu kitabın hazırlanmasına doğru yol almış olduk.

Buraya almadığınız epeyce şiiriniz olduğunu biliyoruz, seçerken neyi ölçü aldınız?

Güzel Gölgelik’te öncelikli olarak yayınlamaya değer ve cesaret bulduğum şiirleri paylaşmış oldum. Kitabın kendi içinde bir bütünlüğü oldu, o ahengi bozacağını düşündüğüm şiirleri ya yok saydım ya da sonraki kitaplara erteledim. 16-25 yaş arası şiirlerimin çoğunu şimdilik beklemeye aldığımı, bu kitapta daha çok “hayret ve hürmet” ikliminde gezindiğimi söyleyebilirim.

Şiirlerinizin ilham kaynağı nelerdir?

Sadece insan olmak beni tarifsiz bir hayrete sevk etmeye fazlasıyla yetiyor. Yaşadığımız hayatın ne çok yansıması var içimizde, ne muazzam bir şey kalp taşımak, tarif etmem zor. İnsan gibi yaşama derdi, kalbimde sonsuz ilhama vesile. Hürmet ettiğim her şey eşsiz bir mana ummanı kesiliyor, hayret ettiğim her dakika içimde kelimeler çağlayanına sebep oluyor. 

Şiirleriniz arasında en sevdiğiniz birkaç mısrayı bizimle paylaşır mısınız?

Rahmetli babamın hatırasına ve cefakâr annem için yazdığım şu satırların yeri ayrıdır gönlümde:

varoşlarda belki de bir sûr sesidir

dul kadınların beklediği

dul kadınlar ki hayat boyu çabalar

çünkü erken ölür beş çocuklu babalar

Bir de, benden geriye akılda kalmasını istediğim öncelikli satırlar şunlardır:

kalbi sevgi dolu insanların yanı olsun yerim

süreyim biraz sefa garazsızlıktan mütevellit 

İyi şiir yazmanın olmazsa olmazı nedir?

Bu soruya tatmin edici bir cevap vermekte benim gibi zorlanmamaktır. :) 

Kurallı, ölçülü şiir yazmıyorsunuz anladığımız kadarıyla. Serbest şiir tarzını benimsiyorsunuz. 

Evet, serbest tarzda istikrarlı bir yürüyüşüm olduğunu söyleyebilirim. 

Hangi şairler sizin yolunuzu aydınlatır? 

Öncelikli bir isim listem yok bu manada, şairlerden az beslenip kifayet miktarınca şiire durmuş oldum, bendeki tecelli böyle oldu, sanırım böyle de devam edecek gibi.

Bazı şiirlerinizin muhakkak çok ilginç ve güzel hatıraları vardır. Bunlardan birkaçını bizimle paylaşabilir misiniz?

Geçtiğimiz Ramazan Bayramı’nda, halamları ziyaret etmiştik abimlerle, ablamlarla birlikte. O mecliste, “Halamın Sıcaklığında” isimli şiirimi okumamı istediler. Herkesi ağlatacağımı bildiğimden, içten içe yutkunarak okudum, sonunda gözler dolmuş, kalpler kederlenmişti. Şiir bittiğinde, yaşlı halam hüzünle yüzüme bakıp, “gerçekçi yazmışsın yavrum” demişti, bu sözlerini büyük bir ödül saymıştım kendi adıma, “niyetim de buydu” demiştim içimden...

Bir hatıram da şöyle:

Şiir kitabı çıktıktan sonra, arkadaşlarımdan Hamit Kardaş “Fakirlerin Şiiri var değil mi kitapta?” diye sordu. Şaşırdım, çünkü o şiiri elemiştim, sonradan beğenmemiştim, koymamıştım kitaba. Olumsuz cevabı alan Hamit Abi, “bence en güzel şiirlerinden biri oydu, keşke koysaymışsın” dedi. Bu cevabına daha çok şaşırdım ve tüm şiirlerimle ilgili kendi kanaatlerimi yeniden gözden geçirmem gerektiğine karar verdim. 

Şiirlerinizi genelde dostlarınıza yazmışsınız.

Dostluk ne büyük nasip işi, ne büyük lütuf şu dünyada. Hâlden anlayan insanlar olmasa, yüreğimiz başka yüreklerde çağlamasa, içimizde doğup büyüyen manalar kalbi sevgi dolu insanlara ulaşmayacak olsa, şairlik eminim çok zor olurdu benim için. “En Yüce Dost” Allah’tır insan için, O’na giden yolda samimi dostluklar dilimizi lâl olmaktan kurtarıyor, hüznümüzü teselli ediyor, dünyayı dayanılır kılıyor. Bundandır dostlara yazılan tüm şiirler...

Sayfaları fotoğraflarla süslemeniz de ayrı güzel olmuş. Hatıra biriktirmeyi seviyorsunuz galiba.

Büyüdükçe bana öyle geliyor ki sanki daha da güzelleşiyor mâzi, her hatıra daha da aziz oluyor gönlümde. Fotoğraflar sızı taşıyıcısı olarak yer aldı şiir kitabında.

Biz bir söz medeniyetiz aslında değil mi?

Hem de nasıl bir söz... Düşünebiliyor musunuz, Mekkeli bir yetim, kırk yaşlarında Allah’ın sözlerine aracılık etti, yeniden ilahî mesajı insanlığa iletmeye başladı. “Büyük haber”di bu, muazzam bir haber, muhteşem bir hadise. Peygamber Efendimiz’in getirdiği sözler kalpleri derinden sarstı, akılları aciz bıraktı, insanlığı aşka ve aşkınlığa ulaştırdı. O sözler dünyanın her yerinde çağlamaya, bizi bizden almaya, eşsiz bir deva sunmaya devam ediyor. Bu yüzden, samimi bir Müslümanın sözü bitmez, bitemez, çünkü hayatımızın merkezinde “sözlerin en güzeli” ışıl ışıl parlamaktadır...

İçindeki coşkuyu kelimelere döküp mısralar inşa etmek isteyen genç şiirseverlere ne önerirsiniz, nelere dikkat etsinler?

Bu tür tavsiyeler vermek benim için henüz erken sayılabilir. Sadece şunu paylaşmak isterim: Kalpte samimiyet ve sevgi yoksa şiir tatsız kalır, üslup zengin olmazsa şiir kurur, dolgun ve bütünlüklü bir ahenk yakalanmazsa akış durur. 

En azından şu isimleri mutlaka okuyun dersiniz herhalde?

Ziya Osman Saba, Süleyman Çobanoğlu, Turgut Uyar, Osman Konuk, İbrahim Tenekeci, Nurullah Genç, Abdurrahim Karakoç, Aşık Veysel. 

Yeni kitap çalışmalarınız olacak mı?

Kısmet olursa günlüklerim kitaplaşacak, epey güzel hatıralar, duygulu satırlar birikti. 

Herkes biricik. Parmak izlerimizden yüz hatlarımıza, sesimizden algılayış biçimimize kadar her şeyimiz birbirimizden farlı ve biricik. Okuma tarzlarımız da bu anlamda biricik diye düşünüyorum. Sizin nasıl bir

okuma biçiminiz var? 

Başka türlüsüne kendimi çok zorlasam da, muvaffak olamadım, okurken hep kalbimi önceliyorum. Kitapları kalbimle seçiyor gibiyim. Bilgi anlamında mutlaka okumam gereken kitaplarda dahi kalbimde bir huzur bulamadığımda bir şeyler ters gidiyor, kitaplar yarıda kalıyor.


GENÇ'ın Yazısı.