Mutsuzluk Ezberlenmez
Hamiyet Özdemir
Hayatımızın yönü bazen değişir. Ve bizim bundan hiç bir zaman haberimiz olmaz. Minik bir hata, karar belki de bakış değiştirir tüm yaşantımızı. Benimki de öyle bir anda değişiverdi işte.
Nereden bilebilirdim ezber bir hayat yaşamanın bana böyle bir karar aldıracağını.
Hep düz gittim bu hayatta. Klasik öğrencilik, başarılı dersler. Öğretmenlerden takdir görme. Göz önünde olma, sevilme. Çabalamalar. Alışkanlıklar. Dersler, dershaneler. Minik rekabetler. Ama sadece minik olanları belli bir alanda yani. Kötü bir üniversitede iyi bir bölüm. İyi zannedilen ama kötü olan bir iş. Dedikodu; kaçış, ağlayış... Hemen hepsi hepimizin hayatında karşılaştığı şeyler falan falan.
Neyse yine ezberden bir gün yaşıyordum; sabah her zaman bindiğim duraktan dolmuşa bindim işe gittim, çalıştım, çalıştım, çalıştım; mesaim dolunca koşar adım çıktım doğruca eve dönmek üzere dolmuşa bindim. Her zaman ki yerden! Bir an da ezberimi bozdular ve dolmuş ters yöne gitti. Meğer bizim eve giden hattın durağını değiştirmişler. İşte o an saatlerim şaştı. Hayatımın akışı değişti.
Sakın hayatımın aşkı ile karşılaşacağımı falan sanmayın o başka hikayelerde oluyor. Bu benim hikayem: Ve benim hikayemde de dolar tüm ülkede olduğu gibi yükselişte, laleler hemen soluyor ve yağmur yağınca trafik kilitleniyor. Çokta değişik bir şey beklemeyin yani.
Ters yöne gittiğim dolmuşla çalışmak için geldiğim bu şehirde hiç bilmediğim bir mahalleye düştü yolum. Bilmediğim derken sadece mekan olarak değil yaşayış olarakta bilmediğim bir yer.
”Komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyen Rasullullah`ın ümmetinden olan ben meğer bizden değilmişim uzun süredir onu anladım. Tok yatmışım yanımdakiler açken. Kilometrelerce ötede yaşayan insanları düşünen duyarlı bir gencim oysaki ben nasıl olurda bizden olamam!
”Anlamadım sanırım bu hayatların bu kadar yakınımda, yamacımda olduğunu”
Öyle ahım şahım bir hayatım yok esasen hatta eskiden yoksulduk da diyebilirim zamanla bazı şeyler yerine oturuyor tabii ama o zaman bir şeyleri oturturken canının en kıymetli parçasını almayı unutmuyor!
Ama artık eskiden de yoksul değilmişiz onu biliyorum.
Dolmuşun ters yöne gittiğini anlayınca apar topar indim, kendime gelmem uzun sürmedi. Sokakta oynayan çocuklara baktım.Yağmur yağıyordu ayakların da terlik vardı ve yine de oynuyorlardı. Üşümeye alıştıkları için mi yoksa zaten evde dışarısı ile aynı ısı da olduğu için mi bilemedim? Bilemediğim şeyler saniyeler içinde artıyordu ve ben ne yapmam gerektiğini anlamıyordum hatta bilemiyordum!
Bu karmaşık dünyamın içinden çıkarken mahzun bakışlı güzel gülüşlü Zehra ile tanışmam da uzun sürmedi haliyle. Bir selam verip tebessüm etmek yeterliydi tanışmak için. Evini sordum dışarıdan iki katlı bir ev gibi görünen; hatta bazı fotoğraf meraklılarının çekip bloğuna koyabileceği kıvamda eski dokusuyla turistleri cezbeden o yeri gösterdi. Camlar yoktu, muşamba ile kaplanmıştı pencereler; yağmur yağıyordu.
Kapı açıktı; yağmur yağıyordu.
İçerisi karanlık ve soğuk bir taştı adeta...
Alt katta kullanılacak hiç bir şey yoktu ve yukarıya çıkan basamaklar bir var bir yoktu. merdivenler aşınmıştı Allah`tan ahşaptan değillerdi.Yukarısını görmedim, cesaret edememiş olabilirim. Cesur sayılmam hatta hiç değilimdir. Oradan ayrılmak bu yüzden zor geldi. Çünkü geri gelebileceğimden emin değildim. Cesaretimi topladım mahalleden uzaklaştım çünkü geri gelme kararımı çoktan almıştım. Artık hem cesurdum hem de `bizden` kavramına biraz daha yakın.
Artık düz gitmeyeceğim. Sokaklara sapacağım belki çocuklarla muhabbet edeceğim belki biraz onlarla ağlayacağım ama asla onlara ağlamayacağım.
Mutsuz değilim yaşadığım ezber hayattan. Belki ezbere bindiğim dolmuşa binmeseydim bu yağmurlu günde o mahalleye de hiç uğramayacak belki de yeni sokaklarla tanışmayacaktım...
GENÇ'ın Yazısı.