Din umuttur abilerim ablalarım! Keyfi fetvalarımızla; kimsenin, her türlü hatasına rağmen daha iyi bir Müslüman olma hedefini, çabasını elinden almayalım lütfen. “Tevbemi de bozdum; bunun artık affı yok, benden adam olmaz” diyen bir Müslüman ne yapar sizce? Salar mı iyice ipleri yoksa daha mı sıkı sarılır Allah’ın ipine? Kesiyorsa gözünüz bunun vebalini üzerinize almaya buyrun devam edin ben önünüze durmayayım…

Bir internet sitesi için yayına hazırlatmakta olduğum dosya konusu için arkadaşlardan birinin tanıdığı fıkıhçıya sordurdum “Tevbesini bozan kişi ne yapmalıdır?” Cevap “Müslüman tevbesini bozmaz!”

Buyur burdan yak! Din ancak bu kadar hayattan koparılır!..

Elbette İslam, insanın önüne idealize hedefler koyar; doğrudur. Müslümanlar olarak hedefimiz tabii ki yalan söylemeyen, çalmayan, insanların arkasından kötü konuşmayan, gizli işlerini araştırmayan, zina etmeyen, içki içmeyen, adam öldürmeyen, darb etmeyen, kötü söz söylemeyen, sadece alın teriyle, helal yoldan kazandığına talib olan, maddi ve manevi her türlü kazancını başkalarıyla gönül rızasıyla paylaşan, kendisi sürekli doğru yol üzere olduğu gibi başkalarını da o yola sevk etmek için sözün en güzelini söyleyen, işlerin en güzellerini icra eden, bütün ibadetlerini eksiksiz ve en güzel şekilde ifa eden… insanlar, kamil insanlar olmaktır. Lakin bu dünyada; olanla, olması gereken nadiren aynı şeylerdir.

Müslümanlar olarak tabii ki her hatamızdan sonra Rabb’imize “nasuh” bir tevbe ile dönmeli ve aynı hatayı tekrarlamamak için azami gayret göstermeliyiz. Şeytandan başka kimsenin “Aman boşver; işle işleyebildiğin kadar günahını nasılsa Allah affeder” dediği de yoktur. Lakin “Müslüman mümkün mertebe tevbesini bozmaz” demek bir şeydir, “Müslüman tevbesini bozmaz” demek başka bir şeydir. İlk önerme insanı günaha teşvik etmez; aczini, kusurluluğunu, kararsızlığını kabul eder sadece. İkinci ifade ise bozduğumuz ilk tevbemizle birlikte dinden çıkışımızı müjdeler! Dinden çıkmak bir günahsa da her günah bir dinden çıkış değildir. Öyle olaydı, bu bakış açısına sahip din adamlarımız, kendilerine soru soracak tek bir Müslüman bulamazlardı çevrelerinde.

Gönül isterdi ki gerçekten de “Müslüman tevbesini bozmaz!” olsun. Hatta “Müslüman tevbeye gereksinim duymaz” olsun. Lakin hayat öyle değil. Açın “google adwords”ü, bakın bakalım sadece bir ay içerisinde “Tevbemi bozdum ne yapmam gerek” sorusu kaç kez soruluyor internette. Ben söyleyeyim: ortalama 10.000 kere! Demek ki insanların böyle bir problemi var. Neden görmezden geliyoruz? Hayatta sürekli yaşanmakta olan bir gerçeklik bu. Neden yok sayıyoruz?

Ayrıca madem bu kadar mükemmeliyetçiyiz… Madem Müslümanlar bu kadar mükemmel olmalı;

Müslüman bırakın tevbesini bozmayı, tevbeye yol açan günahları dahi zaten hiç işlemez! Ee, tevbeye ne hacet o zaman? “Müslüman tevbesini bozmaz!” ise “Yüz kere tevbeni bozmuş olsan da yine gel” diyen Mevlana Hazretleri, daha mı az biliyor demektir acaba mevzuyu? Kuran-ı Kerim’de takribi 68 ayette tevbeden söz eden Allah, bu ayetlerden hangisinde tevbeye sayısal bir kısıtlama getirmiştir?Ayrıca bilinmez mi ki bazı günahlar fizyolojik müptelalık doğurur. Bazen, her ayıldığında içkiye tevbe eden müptela, kendi de bilmez ki tıbbi tedavi görmeden istediği kadar söz versin bırakacağım diye; bırakamaz… 


Sinan Özgenç'ın Yazısı.