Parçalanmış Dünyayı Bütün Olarak Görmeye Çalışıyorum
Merve Kurtoğlu
Şair, yazar, hikayeci, kültür programcısı, dergici Suavi Kemal Yazgıç. Şapkası çok. Hepsini de gayet iyi yapıyor. Onun yazılarına mutlaka bir dergide rastlamışsınızdır. “Taş Suya Değince”, “Sebepsiz Serçe”, “Kırk Gri Hırka” kitaplarından bazıları. 4 yıl önce yayımladığı “Heves”ten sonra ilk defa geçen ay yeni şiir kitabı “Tövbe Gölgeliği” ile karşımıza çıktı. Bu vesileyle kendisine kitabını, şiirde ve düzyazıda ustalarını, üslubunu, bu aralar nelerle ilgilendiğini ve daha pek çok konuyu sorma imkanımız oldu.
Suavi Kemal Yazgıç bu aralar nelerle uğraşıyor, nasıl hissediyor?
Dünyadaki nöbetimin 45. yılındayım. Nöbet bitti denmesini bekliyorum. İnşallah nöbet bitince bana bir gölgelik nasip olur.
Gölgelik demişken “Tövbe Gölgeliği” isimli yeni kitabınız raflarda yerini aldı. Baht açıklığı dileriz. Önce şunu soralım: “Heves”ten sonra şiirlerinizi bir araya getirmek için neden 4 yıl beklediniz?
Bu şiirleri dört yılda yazabildim. Doğrusu dört yıl olsun diye özel bir çaba da sarf etmiş değilim. Planlı, programlı bir durum değil, zuhuratla ilgili.
Tövbe’nin Gölgesi hep serinlik hissi verir mi? Tıpkı girişte alıntıladığınız gibi “en serin hurma altı” mıdır?
Tövbe etmeye gayret eden biriyim. İnşallah tövbem “makbul” olursa serinliği de görürüm diye umut ediyorum. Havf ve reca arasında bir sarkacım diyelim. Bu noktada bir de hadise atıfta bulunmak isterim: “Benim dünya ile ilgim, bir ağaç altında dinlendikten sonra, yoluna devam eden yolcu gibidir.”
Ortak Tema Hayat
Buradaki şiirlerinizi ortak bir tema etrafında mı topladınız? Dışarıda kalan şiirler oldu mu? Seçerken nelere dikkat ettiniz?
Kitaptaki tek ortak tema hayat. Şiir, kitaplaşması zor bir tür. O yüzden temalara ayırıp her birini kitaplaştırma lüksüm yok. Bir de o kadar disiplinli değilim. Temalar halinde düşünmüyorum şiiri. O kadar sabırlı değilim.
Şiirlerinizi okurken sizin şahsi günlüğünüzü okuyormuş hissine kapıldım. Yer yer Cemil Meriç’in “Bu Ülke” kitabındaki üsluba yakınlık hissettim. Katılır mısınız buna?
Şiir benim için parçalanmış dünyayı bütünlüklü görmeye çalışma temrini diyelim. Hayat, yaşadığımız zaman, mecbur olduğumuz ve heves ettiğimiz uğraşılarımız, internet… Aklınıza gelen ne varsa bize hayatı küçük paketler halinde servis ediyor. Bu kolayımıza/işimize geliyor. Bir de “bütünlük” var ama bunun dışında. Şiir benim için o bütünlüğü hissetme/fark etme/anlama imkânı. Hayat benim için bir şiir malzemesi değil ama şiirim vasıtasıyla görmeye/anlamaya çalıştığım bir emanet. Cemil Meriç’in “Bu Ülke” kitabıyla kurduğunuz yakınlık için ancak teşekkür edebilirim. Buna benim katılıp katılmamanın bir anlamı yok bence…
Dil Denen Bütünlük
“Kelimeler” şiirinizden mülhem soruyorum. Derinlerden çıkardığımız, kazıyarak bulduğumuz o bir kelimeden kaç kelime çıkar?
Hangi kelimeyi kazarsanız kazın altından bütün diğer kelimelerle olan o karmaşık ağ çıkıyor. Bu yüzden de bir kelimeden yola çıkarak ulaşılamayacak kelime yok. Bir kelime sadece bir kelimeden ibaret değil. Zaten dili de anlamlı kılan o yüzden tek tek kelimelerle değil dil denen “bütünlük.” Sadece o bağları yeterince takip edip etmemekle ilgili bir meselemiz var. Şiir bence o bütünlüğün içinden geçen karınca tünelleri. Şair o tünellerden geçerken dili keşfeden ve bir yandan inşa eden kişi.
“Soğuk Yangınlar” şiirinizde “ismim eksildikçe ben çoğaldım, ömrüm azaldıkça gölgem uzadı toprakta” diyorsunuz. Hâlbuki bugün bizler ismimiz çoğaldıkça, gönderilerimize like ve RT geldikçe gölgemizin uzadığını düşünüyoruz. Bu ruhsal bir kaos mudur?
Aziz dostum Ali Özcan Demir’in de işaret ettiği gibi: “Hepimiz o kaosun içindeyiz ve bir kozmos inşa edebilmek için yalınlaşmaya ihtiyacımız var.” Peki bunca enformatik bombardımanın içinde tüketim odaklı hayatta yalınlaşmak ne kadar mümkün? Asıl zor soru bu bence. Ruhsal kaos dediğiniz de buna tekabül ediyor zannımca.
Yazımı Bir Tık İleri Taşımam 20 Yılımı Aldı
Şiirde ustalarınız var mı?
Sevdiğim her şiirin şairi benim ustamdır. Yaşı benden çok küçük de olsa fark etmez. Bir liste vermekten özellikle kaçınıyorum. Kendimi bir liste ile sınırlamak istemem zira. Bunun yerine kendimi olabildiğince çok etkiye açmaya ve ustalarımın sayısını arttırmaya çalışıyorum.
Siz düzyazıda da hayli üretkensiniz. Bir aylık yazı trafiğinizde neler oluyor?
İlkokul birde edindiğim okuma-yazma becerisini bir tık ileri taşıdım. Tevazu olsun diye demiyorum bunu. Bir tık ileri taşımam 20 yılımı aldı. Yazı trafiğimi değiştirmek için uğraşıyorum bugünlerde. Yıllardır dergilerden gelen talepler beni etkiledi. O yüzden de “kitap” yazmak benim için tali bir amaç oldu. Yine de yedi kitap yazdım o da ayrı mesele. Ancak bundan sonra eğer amacıma ulaşabilirsem dergilerde tali bir uğraşıya çevirip “kitap” yazmayı merkeze alan bir yazı uğraşısına yönelmek istiyorum. Ne demişler “Gayret bizden Tevfik Allah’tan…”
Annemin Tavsiye Ettiği Yazarlar
Kitaplarla kurduğunuz bu verimli ilişkide, size bu işleri sevdiren yazarlar kimlerdir desem, aklınıza ilk kimler gelir ve neden onlar?
Bana kitap okumayı sevdiren iki yazar Enid Blayton ve Jules Verne oldu. Çocukluk yıllarımda annemin tercihleriyle tanıştım o iki yazarla. Ancak annemin tavsiye ettiği yazarlar içinde en çok onlar bende merak duygusu uyandırdı ve okuma maceramda merak duygusunun her zaman motive edici bir payı olduğunu itiraf etmem gerekiyor. Sadece zamanla merak duygumu harekete geçiren faktörler değişti.
Mutfağınızda neler var, yakın zamanda bize neler ikram edeceksiniz?
Yazmaya devam ediyorum. Farklı farklı dosyalar ağır ağır birikiyor. Hangisi önce çıkar, ne zaman yayınlanır bilemiyorum. Bu sadece benim takvimimle ilgili de bir şey değil sonuç olarak…
Kendi söküğünüzü kendiniz mi dikersiniz?
Maalesef hayır.
Alacağınız bir kitapta seçiminizi neler etkiler?
Ben kitap değil yazar seçerim.
Her yerde okuyabilir ve yazabilir misiniz?
Gayret ederim.
Şu an hangi kitap(lar)ı okuyorsunuz?
Tomris Uyar “Ödeşmeler ve Şahmeran Hikâyesi”, Ahmet Murat “Belki de Üzülmeliyiz”, İbrahim Tenekeci “Geldik Sayılır”.
İyi ki yapmışım dediğiniz en önemli şey nedir?
Okumak ve yazmak.
Hevesinizi ne kaçırır?
Yazamamak.
GENÇ'ın Yazısı.