Birkaç sene önce, Sütçü Mehmet Amca`nın Üsküdar`daki dükkanındaydım. Yaşlı dedelerden biri gelmişti içeriye. O sırada Mehmet Amca namaz üzerine konuşuyordu.

Kulak misafirimiz olan yaşlı dede, tebessüm etti ve sohbetimize katılarak şu cümleleri söyledi:
 
- Bizim mahallede bir adam var, ahlakı, duruşu, hâli çok güzel bir adam. Lakin hiç namazda görmemiştim kendisini. Bir ara karşılaştığımızda ona "sen çok güzel bir adamsın, keşke namaz da kılsan" dedim, adamın hoşuna gitti, teklifimi kabul etti ve namaza başladı.
 
Dedenin anlattığı bu olay, senelerdir içimde yer etmiştir. Çünkü dede anlatırken, o adama bu sözleri nasıl söylediğini iyi hissetmiştim, yüzünden merhameti okumuş, ses tonundan muhabbetine şahit olmuştum. "Sen ne güzel bir adamsın, keşke namaz da kılsan" cümlesine ne çok şey sığdırdığını anlamıştım. Öyle samimi, müşfik ve hâl ehli bir insandı ki kendisi, söylediği tek bir cümle, muhatabını namaza başlatmaya yetmişti.
 
İşte böyle.
 
Namaz mühim, namaz vazgeçilmez, namaz her şeyimiz, doğru. Lakin namazla arası iyi olmayan, namazın kenarından dahi geçmeyen, nefsiyle bu anlamda başı dertte binlerce insan olabilir. Biz biz olalım, namaz konusunda herhangi bir kıpırdanma içinde olmayan insanlar için "Şuna bak, namaz kılmıyor!" demek yerine, tek bir cümlemizle bir başkasına namazı sevdirebilir miyiz, bunu sorgulayalım derim.
 
Dinî sorumluluklar anlamında eksikleri olan insanlara yargılamadan, ötekileştirmeden, hor görmeden, suçlamadan, küçümsemeden yaklaşmak çok mühim. "Sevdirin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın, zorlaştırmayın" şeklindeki Nebevî ikazdan hissemizi genişletmeliyiz.
 
İnsanların kusurlarına, hatalarına, eksikliklerine odaklanmayıp herkesin güzel yanlarını görenlere, onları daha da güzel şeylere teşvik edenlere, vakarlı hâlleri ve samimi sözleriyle insanlar üzerinde güzel tesirler uyandıranlara selam olsun.


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.