Müslümanlar olarak hem “Kudüs bizimdir” sloganları atıp hem de şehrimize dair bilgimizi yüzeysel bazı malumat kırıntılarından ibaret tutmak, bize yakışmaz. O halde, yapılması gereken: Kudüs’ü bir ömür boyu gündemimizde tutabilmek için, kapsamlı bir okuma faaliyetiyle yola koyulmak.

Bir konu hakkında derinlemesine bilgi sahibi olmadan, o konuyla ilgili doğru tavır almak mümkün değildir. Hele de aldığınız tavır, gösterdiğiniz tepki ve ilgi eğer gündeme göre şekilleniyorsa, herkes konuşurken konuşup kimse konuşmadığında siz de susuyorsanız, o zaman o konu zaten sizin gündeminize hiç girmemiş demektir.

Kudüs meselesi, maalesef tam da böyle bir örnek. Siyasi gündemlerin dayatmasıyla aklımıza ve kalbimize düşen, ancak bu sayede sloganlarımızda ve konuşmalarımızda bol bol yer bulan, gündem değiştiğinde ise yeniden kendi halinde kendi mahzunluğuyla baş başa bıraktığımız kadîm şehrimiz Kudüs…

Konferanslar, seminerler, paneller, mitingler, makaleler vs. derken, Kudüs’ün yeniden bütün heybetiyle gündemimizde olduğu zamanlardayız. ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak resmen tanımasıyla tekrar hatırladığımız ve heyecanla savunmaya giriştiğimiz Kudüs, dönemsel hatırlamalardan ve konjonktürel ilgilerden daha fazlasına lâyık elbette. Müslümanlar olarak hem “Kudüs bizimdir” sloganları atıp hem de şehrimize dair bilgimizi yüzeysel bazı malumat kırıntılarından ibaret tutmak, bize yakışmaz. O halde, yapılması gereken: Kudüs’ü bir ömür boyu gündemimizde tutabilmek için, kapsamlı bir okuma faaliyetiyle yola koyulmak.

Türkçedeki Kudüs’e dair metinlerin birçoğu “Kudüs’ün kutsallığını” ya da “Siyonizm’in ne kadar kötü olduğunu” vurgulayan içeriklere sahip. Bunlar zaten üzerinde ihtilaf yaşadığımız meseleler değil. Kudüs’ün kıymetine veya Siyonistlerin imza attığı zulümlere dair hepimizin fikri aynı. Oysa, okuyacağımız metinlerin bize vermesi gereken şey, meselenin tarihsel arka planı ve “Nasıl başardılar?” sorusunun cevabı olmalı. Ki böylece bize de bir yol haritası çıksın ve yapmamız gereken şeylere ve tamamlamamız gereken eksiklere dair zihinlerimiz olgunlaşsın. Ömrümüz kısa, vaktimiz az, sorumluluklarımız çok.

Aşağıda size tavsiye edeceğim kitaplar, okura işte yukarıdaki bu hayatî sorunun cevabını vaat eden bakış açılarıyla kaleme alınmış. Hepsi de hadisenin farklı yönlerden görünüşüne, olayların seyrinin çok cepheli anlatımına ve herhangi bir kesimi ‘hain’ ya da ‘kahraman’ ilan etmeden, vakaların sebep-sonuç ilişkisi içinde aktarılmasına odaklanıyor. Elbette okunacak bütün kitaplar bunlardan ibaret değil, ancak sıkı bir başlangıç için, bu metinler yol gösterici olacaktır.

1. Kudüs Ey Kudüs / Larry Collins – Dominique Lapierre (Kronik Yayınları)

İlk baskısı 1973’teki Yom Kipur Savaşı’ndan hemen sonra yayımlanan kitap, ABD’li gazeteci Larry Collins’le Fransız meslektaşı Dominique Lapierre’in ortak çalışması. 14 Mayıs 1948’de İsrail’in resmen kuruluşuna giden süreci anlatan kitap, geniş bir arka plan ve tarihsel örgü eşliğinde, bugün kısaca “Filistin sorunu” denilen problemin temellerine iniyor. Filistin topraklarına Siyonistlerin yerleşmesi, Arap tarafının duruma gösterdiği tepki, meselenin dünya siyaseti içerisinde oturduğu çerçeve, okura ayrıntılı ve çarpıcı bir şekilde sunuluyor. Belgesel niteliğindeki eserlerini kaleme alırken olayın Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi bütün taraflarıyla uzun görüşmeler ve röportajlar da gerçekleştiren Collins-Lapierre ikilisi, dönemin oldukça gerçekçi bir fotoğrafını çekmeyi başarmış.

2. Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri / Amin Maalouf (Telos Yayınları) 

Türkçeye çok sayıda romanı da tercüme edilen Lübnan asıllı yazar Amin Maalouf, bu eserinde Haçlı Seferleri’nin içeriden ve bölge insanının gözünden nasıl göründüğünü anlatıyor. Kaynak olarak dönemin tarihçilerinin eserlerini ve günlüklerini alan kitap, Müslüman dünyanın 1099’da Kudüs’ün işgal edilmesine gösterdiği (ve göstermediği) tepkiyi aktarırken, olayların bugün yaşadığımız gelişmelerle benzerliği dikkat çekiyor. ‘Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri’, 1187’de Kudüs’ü Haçlılardan kurtaran Salahaddîn Eyyûbî hakkında da ayrıntılı ve gerçekçi bir biyografi sunuyor. Salahaddîn’in İslâm dünyasını zilletten kurtarabilmek için gösterdiği olağanüstü çaba, o dönemde Ortadoğu’yu oluşturan Müslüman siyasi yönetimlerin ikircikli ve çelişkili tavırları ve tüm bunların Haçlıların başarılarına katkısı, kitabın okura kazandırdığı en kıymetli bilgileri oluşturuyor. (Çeviri kalitesi bakımından, kitabın Telos Yayınları nüshasını bilhassa tercih etmeniz önerilir.)

3. Filistin’i Bölüşmek / Avi Shlaim (Küre Yayınları)

İsrailli modern tarihçiler içinde önemli bir yeri bulunan Avi Shlaim, “yeni tarihçiler” ekolüne mensup. İsrail’in resmi tarih tezlerine itirazlarıyla ve Filistin tarafına insaflı yaklaşımlarıyla bilinen bu isimler, ortaya koydukları eserlerle kendi devletlerinin birçok tezini de çürütmeyi başardılar. Tamamen arşiv belgelerine dayanan ve yine resmi tezlerle hesaplaşan “Filistin’i Bölüşmek”, İsrail’in kuruluş sürecinde Ürdün Krallığı’nın rolüne ve Haşimilerle Siyonistler arasındaki paslaşmalara yoğunlaşan bir kitap. Ürdün’ün ilk kralı Abdullah bin Hüseyin’in Siyonist liderlerle yazışma ve görüşmeleri ayrıntılı bir şekilde aktarılırken, 1930’lardan itibaren Arap kamuoyunun Filistin meselesine yaklaşımı da tüm çıplaklığıyla tasvir ediliyor. “Filistin’i Bölüşmek”i okumak, Arapların Filistin davasından ne anladığını anlamamıza yardımcı olması açısından, vazgeçilmez bir metin.

4. Filistin Meselesi ve Arap-İsrail Savaşları / Fahir Armaoğlu (Kronik Yayınları) 

Alanında en iyi kitap olarak kabul edilen bu eser, Araplarla İsrailliler arasında geçtiğimiz yüzyılda yaşanan savaş ve çatışmaları oldukça yetkin bir biçimde okurla paylaşıyor. Her bir savaşın sebebi, gelişimi ve sonucunun ayrı ayrı sunulduğu kitap, tarih kitaplarında genellikle rastladığımız sıkıcı üsluba da sahip değil üstelik. Anlattığı dönem ve olaylar son derece karmaşık olmasına rağmen, Fahir Armaoğlu akıcı ve akılda kalıcı bir anlatımla hadiselerin net bir fotoğrafını çekmiş. Birçok üniversitede ders kitabı olarak da okutulan eser, altı çizilerek ve dikkat gösterilerek okunduğunda, çatışmaların özü de kavranacaktır.

5. Kudüs / Simon Sebag Montefiore (Pegasus Yayınları) 

Yayımlanmış en ayrıntılı Kudüs biyografisi olan ve İngilizce baskısının hemen ardından dilimize kazandırılan eserin en büyük kusuru, Müslümanlara oldukça önyargılı yaklaşmış olması. Bu konuda düşülecek şerhler akılda tutulursa, Kudüs’ün tarihi konusunda bilgilenmek için mutlaka başvurulması gereken bir kaynak. Okurken kendinizi sık sık “Keşke bu kitabı bir Müslüman yazmış olsaydı” derken bulabilirsiniz. Bu dilek, aslında coğrafyamızı yetkin bir şekilde anlatan eserlerin çoğu için geçerli. Keşke, bizi artık bizler anlatsak…


Taha Kılınç'ın Yazısı.