Kudüs`te Yenilmek Yüzyılın En Büyük Yenilgisi Olur
Dünyanın en eski yerleşim yerlerinden olan Kudüs, konumunun, coğrafi özelliklerinin ve 3 dinde kutsal olmasının bedelini yüzyıllardır süren savaşlarla ödüyor. Kudüs’ün sahibi, Filistinli Müslümanlar ise işgalcilerin yayılmacı, baskı politikalarıyla evlerinden çıkarılmaya zorlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın tüm dünyada tepki çeken “İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıması” ise olayları tırmandıran son gelişme oldu. Yaşananları, bundan sonrasını ve tepkilerin karşılığını Filistinli araştırmacı yazar, Filistin Eğitim Derneği Başkanı Moin Naim’le konuştuk.
Kudüs meselesini nasıl anlamalıyız?
Kudüs meselesi aslında dünyanın meselesidir. Dünyada hakimiyeti kurmak isteyen her güç Kudüs’ü kutsal hakimiyetine almak istiyor. Bu bir günlük bir olay değil; en az beş bin yıllık bir olaydır. Tarihte ilk yerleşim bölgelerinin merkezinde olduğu için herkes oraya sahip olmak istedi. Bugünse artık Müslümanların kalbi merkezi olan Kudüs’e hakimiyet sağlamak Müslümanlara yine bir mesajdır. “Artık sizin hakimiyetiniz, etkiniz, gücünüz yoktur. Bu dünyanın hakimleri biziz, Mekke Medine’den sonra en önemli şehriniz Kudüs’ü biz işgal ettik” demektedir işgalciler. Medeniyet merkezi olan Kudüs aslında medeniler ve medeni olmayanlar arasında bir savaş konusu olmuştur ve olmaya devam ediyor. Meseleyi bugüne indirgeyecek olursak, Kudüs meselesi bugün işgal meselesinin ötesindedir. İslam etkisi, görüntüsü, varlığı Kudüs’te yok edilmeye çalışılıyor. Bunu Balfour deklarasyonu verildiği günde hatta 1897 tarihinde ilk Siyonist lobisi kongresinden anlayabiliyoruz aslında. Siyonistlerin büyük bir kısmı şunu söyledi: Yahudiler Filistinsiz olamaz Filistinliler de Kudüssüz olamaz; Kudüs de Süleyman mabedi -uydurma mabetleri- olmadan olamaz dedi ve o günden bugüne kadar bu iş için çalışıyorlar. 1917 İngiliz İşgali 1948 Siyonist işgali, 1967 ve diğer savaşların amacı Kudüs’tür. Kudüs bu işin kalbidir. Gazze’ye saldırmalarının hedefinde de Kudüs var Lübnan’a saldırılarında da Kudüs var. Kudüs’e bu şekilde bakmamız lazım. Kudüs’te yenilmek belki bu yüzyılın en büyük yenilgisi olur.
Türkiye Gibi On Ülke Olsa Kudüs’ün Hali Böyle Olmazdı
Verilen tepkiler, özellikle Türkiye’nin tepkileri nasıl karşılanıyor? Sizce etkisi nasıl?
Birçok Arap ülkesinde Kudüs lehine eylem yapmak bile yasaklı. Kudüs lehine hareket etmek, miting düzenlemek, karşı bir program düzenlemek bile çok büyük bir olay görülüp yasaklanıyor. Halklarsa elhamdülillah tüm baskılara rağmen Kudüs işin içine girince ayaklandılar. Mısır’da binlerce ihvan üyesi tutuklanmış, sürgüne gitmiş, zulümden kaçmış. Ama Mısır’da şu an ihvanın üyesi olmayan binlerce genç sokaklara dökülmüş, derslerde, eğitim kurumlarında çok sayıda miting yapıldı, yürüyüşler düzenlendi. Bu önemlidir; demek ki İsrail işgal devletinin hizmetçisi olan Sisi’nin baskısının hiçbir etkisi olmamış. Diğer Arap ülkelerinde Lübnan’da, savaş hattındaki Suriye’de bile insanlar sokaklara döküldü. Ama bir de gerçekten Kudüs’ü sahiplenmiş bazı güçler var. Başta Türkiye olmak üzere. Şu anda yapılacak, Kudüs’ü bir iç mesele olarak algılayarak Kudüs için bir arı kovanı gibi hareket etmektir. Türkiye’de Cumhurbaşkanıyla, Başbakanıyla, Bakanlarıyla, STK’larıyla, halkıyla hepsi aynı yönde çalışıyor ve gerçekten dünyaya örnek olmuş bir davranış bu. Sağ olsun Malezya, Katar, Pakistan gibi ülkeler bu tavra destek veriyor ama Türkiye kadar etkili, bir şey değiştirmeye çalışan bir ülke görmedim. Türkiye’nin tavrı dünyada tektir. Dünyada on tane daha Türkiye gibi ülke aynı yönde çalışsa emin olun ki Kudüs’ün hali bugün böyle olamazdı.
Amerika neden böyle bir karar verdi? Filistin’in Osmanlı’dan koparılışının 100. yıl dönümü olan 17 Aralık için böyle bir olay gerçekleştiğini söyleyenler var?
Trump hasta bir adamdır, bu işlerin arkasında durabilecek, bu işlerle dikkat alabilecek bir adamdır. Bunu yapabilir. Bu fırsatı kullanmışlar, böyle bir tarih seçmişler. Yoksa niye 1 hafta önce 1 hafta sonra yapmadılar? Arka planında bir şeyler olduğuna inanıyorum ben. Trump’tan da böyle bir şey beklendiği için araştırılmalı diye düşünüyorum. Trump Amerika’nın iç siyasetinde ciddi bir şekilde sıkışmış bir aktör olarak görülmektedir. Ve şu anda çevresindeki daire gittikçe daralıyor. Belki Siyonist lobisinin desteği umuduyla böyle bir adım attı ki Siyonist lobisi beni bir şekilde desteklesin ben ayakta kalayım dedi. Çünkü Siyonist lobisinin Amerika’daki etkisi herkes tarafından bilinmektedir ve lobinin desteklediği birilerinin devretmesi biraz zor oluyor. Trump da bunu kullanarak, Kudüs’ü kullanarak bunu yapmış olabilir ama diğer taraftan da bazıları diyorlar ki Trump’ın gelişinin hedefi de buydu zaten. Yani bu adam delinin tekidir. Kolay kolay indirilebilir, kolay kolay görevden alınabilir çünkü birçok suça; cinsel istismardan tutun yolsuzluğa kadar her şeye bulaşmış. Rusya ile işbirliği yapıp seçime hile karıştırma meselesi de var. Bunların hepsi vardı zaten, biliniyordu FBI tarafından.
Tarih Boyunca Boykot Edilenler Kaybetmiştir
Tam da bu hususta neler yapmamız gerekiyor? Arapça öğrenerek başlayabilir miyiz?
İlk önce Filistin davasını öğrenmemiz gerekiyor. Filistin, Kudüs nasıl işgal edildi öğrenilmesi gerekiyor. Ayrıca Siyonistlerin pompaladığı sözler, ”Filistinliler Osmanlıyı sattı, topraklarını verdi” gibi yalanlara inanmamalıyız. Siyonistlere çalışan bazı kalemlerden ve seslerden bunları zaman zaman duyuyoruz, tekrar ısıtıldı şu sıralar, “Bize ne Filistin’den” deniyor. Kudüs’te, Gazze’de, Nekap Çölü’nde bile Osmanlı’nın eserleri vardır, Osmanlı için şehit düşmüş Filistinliler vardır. Gençlerin bunları bilmesi lazım, yalanlara aldanmamalı. İkincisi de İsrail’in söylediği, “Filistinli teröristler bize saldırıyor” ifadesinin yalan olduğunu fark etmek lazım. Bir işgal eden var bir de işgal edilen halk. Aradaki farkı anlamak lazım. Üçüncüsü de Filistin’i desteklemek için çok küçük de olsa sürekli olacak bir eylem bir aksiyon yapmak gerekiyor. Örneğin boykot, bakın boykot önemlidir. Bazı insanlar boykotu da küçümsüyor ama bu doğru değildir. Tarih boyunca işgalciler, işgal edenler boykot edilmiştir ve boykot edilenler kaybetmiştir. Bu da ciddi bir çalışmayla, mantıkla yapılmalıdır ve insanlar da ona göre planlama yapmalıdır. Ben hâlâ Türkiye’de çok ciddi bir boykot organizasyonu maalesef bulamıyorum.
Salih Yüzgenç'ın Yazısı.