Bazen benden yaşça küçük genç arkadaşlar, tasavvûfî manada derinlere dalmak istiyor ve bunun yollarını soruyorlar. Ben de “önce  gücün ve imkanın nispetinde tertemiz ol, iki-üç günde bir banyonu yap, pis kokma, tırnaklarını düzenli kes, çamaşırların tertemiz olsun, dişlerini mutlaka her gün fırçala, saçsakalın derli toplu olsun, çoraplarını her gün değiştir sonra bildiğim kadar konuşalım” diyorum. İlk  anda bozuluyorlar bu dediğime, hakaret gibi geliyor. Sonra izah ediyorum:

“Güzel kardeşim, kanaatim şu ki iş önce kişisel bakım ve temizlikten geçiyor. Peygamber Efendimiz’e bile ilk inen ayetlerden biri  ‘elbiseni tertemiz tut’ şeklindeydi. (Müddessir, 4) Elbette bu ayet farklı şekillerde tefsir edilebilir ama en açık manada zahirimizin de  bakıma, ıslaha ihtiyacı var demektir. Ve bu ihtiyaç giderilmeden atılacak her adım eksik kalacaktır. Çünkü tasavvuf demek baştan aşağı nezaket ve nezahet demek zaten. Bu yüzden sana tavsiyem, önce zahîrî manada gücün ve imkanın nispetinde tertemiz, güzel  ve iç açıcı olmayı başar, sonra diğer şeylere adım atması kolay zaten.”

Belki de yanılıyor olabilirim ama bir açıdan kanaatim gerçekten de böyle artık. Çünkü kişisel bakımını neredeyse hiç önemsemeyen  ama derin hakikatlere talip olan kişileri gördükçe üzülüyorum ve keşke birisi kırmadan şu kardeşlerimizi uyarsa diye geçiriyorum  içimden. Çünkü önce irademizin hakkını en basit alanlarda göstermeliyiz ki diğer alanlara doğru halka halka ilerleyelim.

Zahir bâtın dengesi olmadan her şey yarım kalacaktır, buna emin gibiyim artık…


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.