Allah`ın Sanatında Orijinallik Esastır!
Selim Bozkurt / Genç Haber Merkezi
Her yaştan ve her kesimden okurun ilgiyle, sevgiyle ve heyecanla takip ettiği hikaye yazarı Selim Gündüzalp ile görüştük.
Kısaca kendinizi tanıtır mısınız efendim?
Adapazarı’nda doğdum, Adapazarı’nda yaşıyorum. Liseye kadar yine Adapazarı’nda kaldım, üniversiteyi ise İstanbul’da okudum. Şu an ise hayata bırakmak istediğimiz hoş bir sadanın notalarını yazmakla meşgulüz inşallah.
Yazarlık hayatınızda, etkisi bulunan olay veya kişiler var mıdır?
Yazarlık hayatı diye ifade ettiğiniz mefhum, insanın his ve fikir dünyasındaki izlerdir. İnsanın his ve fikir dünyası ise doğrudan çevresindeki olay ve kişilerle irtibatlıdır. Mesela bir sünnet hediyesi olarak verilen bir dizi hikaye kitabının çocukların dünyasında açtığı ufuklar gibi… İnsan, çevresindeki olay ve kişilerden, bir arının çiçeklerden emdiği bal özü misali his ve fikir özleri emer. Ve nihayet bunları, kendine mahsus bir maya ile mayalayıp bu özü bala çevirir… Biz de bu serüvende arı misali, çok çiçekler kokladık mis kokan. Ve her birinden bir parça öz toplayıp yuvamıza döndük. Böylece süre geldi derken, Rabbimiz bu balları yapmayı nasip etti.
His ve Fikir
Eserlerinizi, daha çok çevrenizdeki kişi ve olaylardan yola çıkarak mı yoksa ilham sonucunda mı meydana getirirsiniz?
Bir önceki sorunuzla paralel bir soru… Evet, bu saydığınız her şeyde, bir eserin teşekkülünde, kol kola yürümelerinde mani yok. Fakat ben asıl bir noktaya dikkatinizi çekmek istiyorum. Daha önce de ifade ettiğim üzere; yazı eser bir anlamda his ve fikrin sayfalaşmış hâlidir. His ve fikir… Yani kalp ve akıl… İnsan ise, dünyaya teşrif ettiğinde ne aklından ne de kalbinden haberi vardı. İşte böyle bir insana, el kadar bir bebekken açlığı hissettirip ağlatan şey her ne idiyse, işte o şey şimdi de insanın akıl ve kalbine bir yangın düşürüp bir şeyler yazdırıyor. Siz o yazılara eserleriniz diyorsunuz, biz ise lütf-u ilahi… Lütuf ise şükür ister. Ve biz de Rabbimize şükrediyoruz. Şükürler olsun Allah’ım…
Kitap yazmanın yeri ve zamanı var mıdır? Sizce etkili bir okuma ve anlama nasıl olmalıdır?
Olmaz olur mu? Ha eğer böyle bir kitap olursa, güzel bir bilim kurgu kitabı olurdu herhalde. Kapağının bir köşesinde “Bu kitapta anlatılan bütün kurum ve kişiler hayal ürünüdür” yazarlardı. Yayınevine de tembih ederlerdi Temmuz 2011 diye bir tarih atmamalarını. Maazallah bütün çalışma heba olmasın sonra! İşin şakası bir yana, insan zaman ve mekanla kayıtlı bir canlı. Ve dolayısıyla yazarken de bir zaman ve mekana ihtiyacı var. Bazı özel haller istisna.
Sorunuzun diğer bölümünde etkili okumayı ve anlamayı soruyorsunuz. Güzel bir soru teşekkür ederim Selim kardeşim. Ben de size taze bir örnekle cevap vermiş olayım o halde.
Siz bana bir soru sordunuz; ‘kitap okuma ve yazmanın zamanı var mıdır?’ diye. Sizin bu sorudan kastınız insanın zaman ve mekan olup olmadığı değildi hiç şüphesiz. Fakat benim de öyle anlamamam için bir engel yoktu. Yani, etkili okuma ve anlama; okuduğun şeye başka anlamlar da yükleyerek onu zenginleştirmekle olur diye düşünüyorum.
Öykülerinizin mi yoksa romanlarınızın mı daha ders verici ve etkileyici bir içerikte olduğunu düşünüyorsunuz?
İlk zamanlar roman türüne biraz mesafeliydik tabi. Bunda, değerli ve rahmetli büyüğümüz Cemil Meriç’in romanla ilgili beyanatlarının, “Romanı çocuk milletler okur” gibi önemli payı olmuştur. Sonraları bu türde de hizmet edilebileceğine inandık ve ‘serap’ romanıyla bir adım atmış olduk. Esasen biz, roman ile öykülerimiz arasında bir mukayeseden ziyade bir bütünlük olduğu kanısındayız. Bir eczacının elinde yaraya merhem çıktığı gibi, gribe de ilaç çıkar. Mühim olan doğru seçimdir. Roman ve öyküler de öyle. Fark muhataptır.
Önce Kendi Kitaplarını Oku
Geçmişe dönme imkanınız olsaydı gençliğinizde kendi kitaplarınızı okumak ister miydiniz…
Bir zamanlar bir kardeşimiz şöyle demişti bana: ‘Abi sen önce kendi kitaplarını oku.’ Demek ki böyle şeye şimdi bile ihtiyaç var. :) Belki şakavari bir söz fakat gizli bir hakikati mündemiç. Yazılanlarda Selim Gündüzalp’in ihtiyaçlarına da cevaplar olduğu için Allah’a şükrediyoruz.
Akıl öyküleri, okul öyküleri, sevgi öyküleri, neşeli öyküler vs gibi her türden öykü kitabınız bulunuyor. Bütün kitaplarınızda ele aldığınız ana tema nedir?
Saydığınız gibi çeşit çok. Haliyle ana bir tema işlemek de o denli mümkün. Fakat yine de genel bir çerçevenin dışına çıkmamaya özen gösterdik, kılı kırk yararcasına: Şefkat ve Hikmet…
Çok okumayan bir ülke olarak algılansak da, ben halkımızın ve gençlerimizin kitap değiş tokuş tekniğiyle yeterince kitap okuduğunu düşünüyorum. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?
“Çok okumayan bir ülke.” Evet, böyle bir klişemiz var maalesef. Fakat bizler bu klişeyi tekrarlamak için sarf ettiğimiz vakti ve enerjiyi, birkaç gencin elinden tutmak için harcasaydık bugün muhtemelen böyle bir klişemiz olmayacaktı. Okumamak, bir sonuç. Sebeplerini izale edecek azmi ve gayreti Rabbimize duacı olarak gönderip yolumuza devam edeceğiz inşallah.. Toprak altında çürüyen bir tohumdan asırlık çınarlar çıkarken bir kudrete, medfunları, Said Nursiler, Akifler, Necip Fazıllar, Yahya Kemaller, Cemil Meriçler olan bir memleketten yeni çınarlar çıkarmak zor değildir. Ümitle duacıyız Rabbimize.
Sizce gençlerimizin daha çok roman okuyup hayal dünyalarını geliştirmeye mi yoksa hikaye okuyup ders çıkarmaya mı ihtiyacı vardır?
Eğer hayata “ya … ya” penceresinde değil de “hem … hem” penceresinden bakarsanız daha çok şey görürsünüz. Ben ikinci pencereyi kullanarak gençlerimizin hem hayallerini genişletmeye hem de çıkarmaları gereken derslere ihtiyaçlarının olduğunu düşünüyorum. Fakat bunu seçici olmasınlar anlamında söylemiyorum. Tam olarak şöyle ifade edebiliriz: Gençlerimizin çok yönlü bir okumaya ihtiyaçları var. Fakat hiçbir yön ifade etmeyen eserlere de vakit israf edecek kadar bol elli olmamaları gerekir. Bundan sonrasını kitap eleştirmenlerine havale ediyoruz.
Son olarak, Selim Gündüzalp’in izinden gitmek isteyen gençlerimize tavsiyeleriniz nelerdir?
Allah hiçbir ayağı aynı izi bırakacak şekilde yaratmamıştır. Aynı daldan çıkan iki yaprak dahi bir değil. Eğer kainata şöyle bir bakacak olsak kainatta fotokopi mantığına dair hiçbir şey göremeyiz. Çünkü Allah’ın sanatında orijinallik esastır. Ve her insan da Allah’ın orijinal bir sanat harikasıdır.
İşte orijinal her insanın, bu orijinal hikmete ilgisiz kalmaması gerekir, kanaatimizce. Yine de Selim Gündüzalp’in izinden gitmek isteyen kardeşlerimize tavsiyemiz; bu ize daha büyük bir ayakla basmalarıdır. Ve şunları hatırlatmak isterim; Kolay bırakılan izler çabuk silinir. Sonuçlar birikimlerin çocuğudur. Boş bardağı hiçbir damla taşıramaz. Teşekkür ediyorum, dua ile..
GENÇ'ın Yazısı.