Vakti doldurmak, vakti değerlendirmekten daha zordur. Doldurma amaçlı yapılan faaliyetlerin hiç biri kişiyi sürekli mutlu etmez. Hepsi tek kullanımlık, anlık olduğundan eninde sonunda bir doyum noktası vardır.

Ülkü Tamer’in Konuşma şiirinde geçen “çok canım sıkılıyor, kuş vuralım istersen” dizesi, çok sayıda gencin de sık sık hayatında…

Vakit görecelidir. Yazın farklı, kışın farklıdır. Gençlikte başka, yaşlılıkta başkadır. Ancak hızlı mı geçer, yavaş mı geçer meselesi  gençlikten ya da yaşlılıktan veya yazdan ya da kıştan bağımsız olarak vaktin nasıl geçirildiğiyle alakalıdır. Hayatının hangi döneminde  olursa olsun insan vaktini değerlendir(e)miyorsa o vakit yavaş ve zor geçer. Ne yapacağını, vaktini nasıl dolduracağını bilemez. Bir  şeylerle oyalanır ama vakit bir türlü bitmez. Bıkar artık oyalandıklarından ama zaman bıkmamıştır kendisinden. Sonra ne olur?  Sonrası genelde biraz tehlikeli. Kişi can sıkıntısından uyuşturucuya bulaşır. Ancak bu uyuşturucu illa kimyasal maddeler olmak  zorunda değildir. Kimyasal maddeler uyuşturucuların en görünenidir. Öte yandan kimyasal maddeler kadar göze gelmediği halde  insanların sıklıkla günlük hayatlarında kullandıkları ve belki zaman zaman kimyasal maddeler kadar zararlı türlü uyuşturucular vardır.  Mesela saatlerce bilgisayar oyunu oynamak, facebook, twitter üzerinde zaman geçirmek, zararlı içerikli sitelerde vakit geçirmek,  televizyonda zapping yapmak, dizilerin bütün sezonlarını internetten izlemek, kafelerde oturmak, kalabalık caddelerde amaçsızca yürümek, alışveriş merkezlerinde bulunmak, arkadaşları için kötü şakalar kurup hazırlıklarını yapmak veya hepten uçup Planking,  Owling, Leisure Dive, Batmaning gibi gariplikler bulmak…

Bütün bunlar ve benzeri yüzlercesi temelde can sıkıntısından insanların, özellikle de gençlerin başvurdukları yollar. Gençlerin  diyorum çünkü hayatın ağır sorumlulukları okul, yaş vs. gibi nedenlerle gençlere henüz verilmediğinden ve gençlerin çoğunluğu da  kimse vermeden sorumluluk almadığından vakit değerlendirme anlamında en sıkıntılı grup onlar. Vakti doldurma anlamında  demiyorum, vakti değerlendirme anlamında diyorum. Çünkü vakti doldurma ile vakti değerlendirme birbiriyle oldukça zıt ve  birbirlerine oldukça uzak iki kavramdır. Mesela kişi yukarıda örnekleri verilen çok sayıda faaliyetle vaktini doldurabilir ancak değerlendirmiş olmaz. Çünkü yaptığı faaliyetler vakti tüketmeye yöneliktir, üretmeye değil. Halbuki vakit üretilirse değerlenir. Vaktin  üretilmesi ise bir vakitte kişisel veya toplumsal anlamda değerli bir şey üretip, o üretilenin o anda veya ilerleyen vakitlerde kişinin  bizatihi kendisi veya diğer insanlar için bir katkı ortaya çıkarması ve hayatını kolaylaştırması demektir. Öbür türlü diğer insanlara ya  da diğer vakitlere taşmayan her faaliyette vakit değerlendirilmiş değil, doldurulmuş olur. Karışık gelebilir ama aslında çok basit. “Şu  an yaptığımı neden yapıyorum ve yaptığım ben dahil kimin ne işine yarıyor/yarayacak?” sorularına vicdanlı verilecek her cevap vaktin  doldurulduğunu mu yoksa değerlendirildiğini mi göstermede yardımcı olacaktır. 

Her ne kadar genel olarak tersi düşünülse de vakti doldurmak, vakti değerlendirmekten daha zordur. Doldurma amaçlı yapılan  faaliyetlerin hiç biri kişiyi sürekli mutlu etmez. Hepsi tek kullanımlık, anlık olduğundan eninde sonunda bir doyum noktası vardır. Bu  doyum noktası da insanın seçeneklerini azaltır azaltır ve son noktada insan keyif alabileceği bir şeylerle vaktini doldurmak için kendisine ya da başkalarına zararlı olabilecek şeyler yapmaya da kalkışabilir. Misal kuş vurmak…


Mehmet Dinç'ın Yazısı.