İbnülemin Büyük Bir Kitap Aşığıydı
Esad Mücahit Eskimez
Bugüne kadar 15’in üzerinde eser vermiş olan Dursun Gürlek, Osmanlı tarihi, şark klasikleri ve biyografi alanlarının aranan isimlerden bir tanesi. Hocamız ile halen ders verdiği Kubbealtı Vakfı’nda, uzun yıllar üzerinde çalıştığı ve birkaç ay önce yayınladığı “İbnülemin Mahmud Kemal İnal” kitabı üzerine konuştuk.
Kubbealtı Yayınları’ndan çıkan son kitabınız “İbnülemin Mahmud Kemal İnal: Cumhuriyet Devrinde Bir Osmanlı Efendisi” büyük bir ilgi ve heyecanla karşılandı. Maalesef birçok değerimiz gibi hakkıyla anlatamadıklarımızdan birisi de İbnülemin diyebiliriz. Çalışmanızın arka planını ve sizi bu hususta çalışmaya motive eden sebepleri bizlerle paylaşır misiniz?
İbnülemin Mahmud Kemal Bey gibi bir büyük tarihçinin, sohbet üstadının ve aynı zamanda şairin hayatı, menkıbeleri, hatıraları hakkında bende uyanan merak hayli eski bir tarihe dayanıyor. En az otuz belki de otuz beş yıldır İbnülemin ismi özel olarak ilgimi çekiyor. Dolayısıyla bu zatın hayat hikayesini ayrıntılı bir şekilde yazmayı uzun zaman önce aklıma koydum. Ama tabii önce hakkında bilgi topladım. Kendisi 24 Mayıs 1957 yılında vefat etti. Dolayısıyla kendisini yakından tanıyanlardan, konağına gidip sohbetlerine ve musiki meclislerine katılanlardan bir hayli önemli insan hayattaydı. İlk olarak bunları bulup hatıralarını dinleme hevesine düştüm. Nitekim en az elli kişiye gidip İbnülemin ile alakalı hatıralarını tespit ettim. Bunlar inşallah çıkacak iki numaralı kitapta ayrıntılı bir şekilde yer alıyor. Böyle başladı İbnülemin ile ilgili kitap yazma serüvenimiz.
Sözlü kaynaklardan sonra yazılı kaynaklara nüfuz etmeye çalıştım. Hakkında çeşitli dergi ve gazetelerde çıkan yazıları topladım. Kendi kütüphanesine gitttim, araştırmalar yaptım. Kendi kütüphanesi İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bulunuyor. İbnülemin Mahmud Kemal Bey büyük bir kitabiyat bilgini, kitap aşığı idi. Dolayısıyla bir hazine değerinde olan kütüphanesini, ölümünden birkaç yıl önce İstanbul Üniversitesine bağışladı. Sadece kitaplar değil; gazeteler, dergiler, bir takım tarihi kıymetli antika eşyalar da bağışlanmış oldu. Bugün de İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bir “İbnülemin” bölümü var ve araştırmacılara açık. Ben de oradan hayli yararlandım bu biyografik eseri yazarken. Böylece İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in hayatını yazmış olduk. Sıradan bir eser olmaması için de gayret gösterdim. İnşallah bu yıl içerisinde çıkacak olan diğer iki kitap ile de tamamlanmış olacak.
Eserinizin ismi de hayli dikkat çekici: “Cumhuriyet Devrinde Bir Osmanlı Efendisi”. Kitabınıza niçin bu adı verdiniz?
Çok yakışıyor bu isim ona. Çünkü kendisi Osmanlı’nın son döneminde dünyaya geliyor. Osmanlı’nın son devrinde devlet dairesinde görev yapıyor. Eyalet-i Mümtaze Valisi yahut Bab-ı Ali’de Beylikçi. Tam bir İstanbul beyefendisi aynı zamanda. Son görevi de Evkaf-ı İslamiye Müzesi, bugünkü adı ile Türk İslam Eserleri Müzesi’dir ve buradan 1935 yılında emekli olmuştur. Bu müzenin hem kurucusudur hem de oradan emekli olmuştur. 1935’te emekli olunca bir de hacca gitti. 1957’ye kadar da hiç boş durmadı. Bu eserleri yazdı, o fasıl ve sohbetlere devam edildi. Ayrıca kendisi mizaç itibariyle Hz. Ömer meşrepli bir insandır. Yani haksızlığa tahammül edemez, anında müdahale eder.
Hocam uzun yıllar verdiğiniz uğraştan sonra şunu sormak isteriz: İbnülemin Mahmud Kemal denilince Dursun Gürlek’in aklında ilk canlananlar neler?
Osmanlılar zamanında yaşamış bir sohbet şeyhi aklıma geliyor ilk önce. Eskiden böyle dini, tarihi, edebi, tasavvufi sohbetler yapanlara ve sohbetleri güzel yapanlara -ki bunlar cezbeden insanlardır- sohbet şeyhi derlermiş. Ben bunu rahmetli ağabeyimiz Mehmet Serhan Tayşi Bey’den duymuştum. Millet Kütüphanesi’nin müdürü. İbnülemin Mahmud Kemal Bey tam bir sohbet şeyhiydi. Tıpkı Sahhaflar/Cerrahiler Şeyhi Muzaffer (Ozak) Efendi gibi. Muzaffer Bey’den de İbnülemin ile ilgili hatıraları dinlemişimdir. İbnülemin Mahmud Kemal Bey işte böyle tadına doyum olmayan sohbetler yapıyor. Saatlerce dinle. Ama şu da var tabi, bir virgül koymuyor ki siz de bir şeyler söyleyebilesiniz (gülüyor).
Bugün gençlerimiz ve hatta ilim adamlarımız bile İbnülemin Mahmud Kemal İnal’ı hakkıyla tanımıyorlar. Onu tanımak ve anlamak bizlere ne gibi faydalar sağlayacaktır?
Dünkü medeniyetimizin göz kamaştıran tablolarından birçoğuyla tanışmalarını sağlayacaktır. Maalesef ihmalimizden dolayı tanınmamıştır. Halbuki şu anda çok tanınan, isimlerinden çok söz edilen proföser ve yazarlarımız var ki onlar İbnülemin hayranıydılar. Mesela Ahmet Hamdi Tanpınar. İbnülemin hakkında sitayişkâr iki makale yazmıştır ve konağına devam edenlerdendir. Mehmet Akif Ersoy’un babası Temiz Tahir Efendi’nin talebelerinden birisidir İbnülemin Mahmud Kemal. Mehmet Akif ile beraber Temiz Tahir Efendi’den ders alıyorlar. Midhat Cemal de İbnülemin ile -sonra araları bozulsa da- çok yakındır. Onlar biraz daha iyi tanınıyorlar ama İbnülemin Bey mahviyetkarlığından veya ardından gelen nesillerin ihmalkarlığından dolayı haklı şöhreti bulamamıştır.
İbnülemin Mahmud Kemal İnal önemli bir biyografi yazarı aynı zamanda. Kendisinin yazdığı biyografiler sıradan biyografilerden birçok yönüyle de ayrılıyor bildiğimiz kadarıyla.
O yönü mühimdir tabii. İbnülemin’in hemen hemen bütün eserleri biyografi türündedir. İsimlerinden belli zaten. Yayınlanmamış eserleri de var biyografi manasında. Biyografiyi seviyor. İbnülemin’in biyografileri klasik biyografi kitaplarından ayrılır. Örneğin Abdülhamid’in meşhur paşası Said Paşa’nın hayat hikayesini herhangi bir ansiklopediden açıp okuyabilirsiniz. Şu tarihte doğdu, şu kadar sadrıazamlık yaptı vs. gibi. Her yerde bulacağınız türden bilgiler. Halbuki İbnülemin’in “Son Sadrıazamlar” kitabının Said Paşa maddesini açıp dikkatli bir gözle okuyunca karşınıza İbnülemin’in kendine münhasır o hassas, ince, usta ve nükteli kalemiyle bambaşka bir Said Paşa çıkar. Çünkü Said Paşa ile beraber çalışmıştır. Mahremiyetine girmiştir. Özelliklerini yakından bilir. Çoluğu çocuğu, ailesi efradı, şahsi halleri, meziyetleri yahut midesine düşkünlüğü gibi hususları en ince ayrıntıya kadar anlatır. Araya fıkralar sıkıştırır, anekdotlar ileve eder ve o bölüm bitince sizin gözünüzün önünde Said Paşa canlanır. Bir fotoğraf gibi. Böyle bir özelliği vardır.
İbnülemin’in biyografi kitapları batılı biyografi bilginlerinin yazdığı tarzdadır. Kaynak gösterilerek yazılmıştır. Kaynaksız, belgesiz hiçbir bölümü, satırı yoktur dersek gerçeği söylemiş oluruz. Kendisinin eserleri işte bu yüzden kalıcı eserlerdir. Onun için kaynak eser olarak altmış seneden beri kullanılıyor, bundan sonra da kullanılacaktır.
GENÇ'ın Yazısı.