Yak Gönül Kibritini!
“Ben de varım!” diyorsan, artık bir tebessümsün, bir öksüzün, yetimin, çehresine yer etmiş. Dul anneye her namaz, “iyi ki var” dedirten… Yastığa konan başta ellerinin kokusu, sevinçli rüyaların çığlığında sesin var.
Ben de varım!” diyorsan, artık sen de hastasın! Düştün sen de bir derde, yandı gönül kibritin.
Ben de varım!” diyorsan, giy şu beyaz önlüğü. Bu önlükle başlanır tedavisine gönlün ve bununla gidilir, sohbete ve cennete.
“Ben de varım!” diyorsan, bak sevindik hepimiz; hoş geldin, hoş geldin, gül bahçemize, hastanemize!...
“Ben de varım!” diyorsan, anlarız ki bir sancı, sancınla son bulacak. Devamlı tazelenen dert serumu kolunda, bu hastane içinde, dünyayı gezeceksin.
“Ben de varım!” diyorsan, bil ki bunu demekle, dilin, bütün sözlerin abdestine gark oldu.
“Ben de varım!” diyorsan, artık bir tebessümsün, bir öksüzün, yetimin, çehresine yer etmiş. Dul anneye her namaz, “iyi ki var” dedirten… Yastığa konan başta ellerinin kokusu, sevinçli rüyaların çığlığında sesin var.
“Ben de varım!” diyorsan, sınıfında sen varsın, okulun, apartmanın, mahallenin içinde, bakkalın, mandıranın, emekli öğretmenin, gündeminde sen varsın. Uzanacak bir eli bekleyen her yüreğin, o hesapsız aşkınla içine dolacaksın.
“Ben de varım!” diyorsan, aç şu kalın perdeyi, doluşsun dünyamıza ışığı gözlerinin. Karanlığın içinde tokluğunu arayan, bir muhtacın evine, mutfağına kandil ol. Tıpkı bir güneş gibi, en cömert ayarınla, paylaş tükettiğinden.
“Ben de varım!” diyorsan, selamdan başlayarak, “vermeye” yelten. Bir elin her daim gönül cebinde, Rab’den nasip almış ince hislerin, derdini içine atanla olsun. “Merhaba!” neşvesi sana yol verir, tanışık olmanın ilk adresine. El âlem bin çeşit ihtilaftayken, sen renksiz, muhtelif evlere göz at.
“Ben de varım!” diyorsan, istasyondasın. Bu tren bak seni ne çok bekledi. Kimisi geldi de görmedi bile. “Kaçırmışım!” diye sevinip gitti. Oysa sen, oysa sen ağlamalısın. Yolcusunun efkârıyla yürür bu tren ve şu sessiz lokomotif, hüzün markadır. Bin hadi, inersin, gücünün yettiği yerde; bir garip, bir kırık, bir dertli kula, kaygısız, tasasız bir nefes için.
“Ben de varım!” diyorsan, işte şimdi oldun, hayırlı evlat. İşte şimdi oldun, özlenen kardeş, işte şimdi oldun, aranan hısım. Unuttun çünkü sen alışmışlığı, her güne yeni bir hayat diyorsun. Hayır dua doldurup heybe gözüne, gitgide sıklaşan bağ oluyorsun.
“Ben de varım!” diyorsan, başarmak zorundasın. Mutluluk kaynağı bir diplomanın, içinde kocaman, adın yazmalı. Bitirdiğin her günün karne defteri geceye güzellik bahşediyorken, gecenin sabah olmamış vakti, gündüzün sırrını ayık tutmalı.
“Ben de varım!” diyorsan güzel kardeşim, gel sarıl, gel sarıl bedenimize. Derdi omuzlamış, rûhu, bedeni, derdinden gül olmuş bir mevsim taşır. Hastane bahçesi, etrafımızda, bize ne kadar da uzanmış el var. Bilmelisin ki sana uzanmış her el, senden Hakk’a uzanmış, kendi elindir.
“Ben de varım!” diyorsan, şuurdan bir taç, gökten nasip olup, kafana düştü. Şimdi sen öyle bir kral adamsın; Rahman’ı bilmeyen her bir gönülde, boş kalmış tahtlara Esma-i Hüsna, ağrıyan kalplere Hay yazacaksın.
“Ben de varım!” diyorsan, kenarda durmak, artık bir son bulmalı, bitmeli artık. Söz bir kez dilde yerini bulup, ardından hisseyi işe satmalı. Mevsim zor, vakit az, menzil de uzak; daha da ötesi, kimseler sessiz, ortalık kimsesiz. Habîbullah mürekkepli nurdan kalemle, bağrına insanlığın imza atmalı…
“Ben de varım!” demek, merhamettir cân. Yüz bince, milyonca, milyarca câna. “Bir kulun yok mu ki, güzel Allah’ım!” diyen her kula Rabb’in sesidir. Otururken kalkman, yürüyorken koşman, en zor derde ulaşman, rahmet deryasının manzumesidir.
“Ben de varım!” demek, emre itaat, nehiyden süratle kaçınmak demek. En mahzun hâl ile kıyam eyleyip, secdeden kalkmayı sevmemek demek.
Hak’tan bağışlanma talepleri ki, muhtâca gönülden bağışa bağlı.
Nefesin, bakışın, attığın adım, enerjin, zamanın, türlü imkânın, fikrin, hislerin ve tüm hasletin, sana bir tefekkür sonrası, kafanı kaldırıp dedirtiyorsa ki, “Ben de varım!”:
Çekinme, hiç korkma, gururla söyle, sürûrla söyle… Parçala surları, çık gel içinden; ne olur bir lahza daha bekletme böyle.
Halit Yasir Özoğul'ın Yazısı.