Mertligini Kaybeden Toplum
Sosyologlar şiddeti sanki yeni bir şeymiş gibi kalitatif/kantitatif araştırmalarına konu ededursun; giderek mertliğini kaybeden bir toplum oluşumuzu kim, nasıl açıklayacak onu bilemiyorum ben…
Şimdi size hepsinin ilginç bir ortak noktası olan bazı gazete haberlerinden meydana getirdiğim çok kısa bir derleme sunacağım:
27 Ağustos 2017: Bir dükkanın önüne aracını park etmek isteyen şahıs, dükkan sahibi tarafından uyarılınca, bilahare yanına aldığı beş kişiyle birlikte tekrar dükkanın önüne geldi. ‘Kahramanlar kulübü üyeleri’ ellerindeki pompalı tüfek, sopa ve döner bıçaklarıyla bir kişiyi yaralayıp bazı dükkan ve araçlara zarar verdikten sonra kaçarak izlerini kaybettirdiler. 27 Eylül 2017: İstanbul Beylikdüzü’nde, pazar yerini temizlemekle görevli bir belediye çalışanı, lüks araçlarından inen dört kişi tarafından öldüresiye dövüldü. ‘Bahadırların’ ellerinde beyzbol sopaları vardı. 30 Aralık 2017: Fatih’te gece saatlerinde iki aracın karıştığı kaza sonrası sürücüler arasında çıkan tartışmanın büyümesiyle; taraflardan biri, diğer aracın sürücüsü ile arkadaşına silahla ateş açarak yaraladı. Daha sonra olay yerinden aracı ile kaçtı. 11 Ocak 2018: Adana’da bir işitme engelli, üç kişi tarafından dolmuşta öldüresiye dövüldü. Engelliyi tekme ve yumruklarla pelteye çeviren ‘cesur yüreklerden’ biri kickboxcu idi. Dolmuşun güvenlik kamerasına yansıyan görüntülere göre olaya şahit olan hiç kimse müdahale etmeye yeltenmedi bile…
Artık gündelik, sıradan hadiseler olarak kabul edilmeye başlanmış, şiddet olaylarından küçük bir demet… İstenirse daha sayfalarcası sıralanabilir. Peki bu şiddet örneklerini birbiri ardı sıra sıralamamın amacı ne olabilir sizce? Toplumumuzda giderek yaygınlaşan şiddet eğilimine dikkat çekmek mi? Ya da bunun sosyolojik yahut psikolojik kökenlerine dair tespitlerimi paylaşmak mı? Belki de nöropsikolojiye göre; frontal korteksi yeterince gelişmemiş bireylerin, frontal korteksi gelişkin olanlara kıyasla şiddete daha eğilimli olduklarını izah etmek için uygun bir girizgah mı lazımdı sadece?
Yok. Hayır. Başka bir şey var… Evet; şiddeti yadırgamıyoruz artık. Evet; bu durumun sebep ve sonuçlarına dair sosyolojik ve psikolojik tahliller yapılmalı. Ve evet ön korteksi gelişkin olan entelektüel kişiler, sorunlarını daha medeni yollardan çözme eğilimindedirler. Benim; medyada, akademide hatta artık kendi aramızda bile konuşmadığımız başka bir yöne dikkat çekmek niyetim.
Fark ettiniz mi bilmem; belki de dilinizin ucuna geldi de söyleyemediniz; mertlik yok bu kavgaların hiçbirinde! Evet; kavga, şiddet, kapışma, tartışma her çağda vardı ve olacak. İnsan tabiatı değişmez… Ama eskiden bunların beraberinde mertlik de vardı. Şimdilerde unuttuğumuz, artık umursamadığımız mertlik… Eskiden buralar; mertliğin, delikanlılığın kitabının yazıldığı medeniyetti hep. (Gözünü sevdiğimin Osmanlı’sında kabadayılığın bile bir âdbı vardı ki şimdilerde değme beyefendilerde bulamazsın.) Ki o kitaba göre; yancılar az yana kayar; rakipler kozlarını teke tek paylaşırlardı. Böyle kelb sürüleri gibi yalnızken bir “hoşt” deyip kaçıracağınız adam bozmaları, zayıfın üstüne birbirlerinden cesaret alarak insafsızca saldırmazlardı. Kapışmada yumruk ve bilekler konuşur, rakibe o çekmedikçe bıçak, silah vb. çekilmez, arkadan vurulmaz, yere düşene vurulmaz, aman dileyene vurulmaz hatta yüze bile vurulmazdı. Rakiple atışılsa da sinkaflı hakaret edilmez, hadi oldu bir kere ana-bacı zinhar karıştırılmazdı. Hele kadına; o saldırsa bile fiske vurulmaz hatta hakaretlerine cevap vermek dahi delikanlılığın ayarını düşürdüğü için sorun; varsa beyiyle, ağabeyiyle, babasıyla çözülürdü…
Sosyologlar şiddeti sanki yeni bir şeymiş gibi kalitatif/kantitatif araştırmalarına konu ededursun; giderek mertliğini kaybeden bir toplum oluşumuzu kim, nasıl açıklayacak onu bilemiyorum ben…
Sinan Özgenç'ın Yazısı.