Boşluk Girdap Oluşturur
Boş işlerle vakit geçiren kimselerin karşılaşacakları acı neticelerden bir diğeri de istidat ve kabiliyetlerinin körelmesidir. Psikolojik rahatsızlıkların ve hatta bazı hastalıkların en önemli sebeplerinden birisi de yine atalet, işsizlik ve boş kalmaktır.
Eğitim yöneticilerine yönelik düzenlenen bir sohbet toplantısında Muhterem Osman Nuri Topbaş Üstadımızın şu sözü dikkatimi çekmişti:
“Bir insana yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisi, onu boş bırakmaktır. Çalışanlarımızı ve öğrencilerimizi faydalı şeylerle meşgul etmeye gayret edelim; aksi halde gıybet, dedikodu ve fesada sebebiyet vermiş oluruz. Çürümenin ve fesadın başlangıcı boş kalmaktır.”
İmam-ı Şâfi de der ki: “Sen, kendini doğru ve güzel şeylerle, Hak ve hakikatle meşgul etmeye bak! Böyle yapmazsan nefsin seni boş şeylerle meşgul edecektir.”
Terbiye görmemiş ham kişilikler (nefisler), insanı hayra değil çoğu zaman şerre ve önemsiz şeylere sürükler. Büyük hedefler ve başarılar ise avare insanların değil, çalışkan ve gayretli insanların ulaşabileceği sonuçlardır. Gayesiz bir şekilde boş boş gezip dolaşmak, havadan sudan bahsedip gereksiz lâf ü güzafla güya eş dost muhabbeti yapmak, kendini gereğinden fazla uykuya vermek, hiçbir sorumluluğun altına girmemek, insanı çürüten virüslerin üreme sebepleridir. Böylelerinin başarının haz ve lezzetinden nasibi olmayacağı için, hüzün ve nedâmet ateşiyle içten içe yanmak kaçınılmaz sonları olacaktır.
Boş işlerle vakit geçiren kimselerin karşılaşacakları acı neticelerden bir diğeri de istidat ve kabiliyetlerinin körelmesidir. Psikolojik rahatsızlıkların ve hatta bazı hastalıkların en önemli sebeplerinden birisi de yine atalet, işsizlik ve boş kalmaktır.
İnsan hayatının her döneminin kendine göre zorlukları vardır. Bunlara göğüs gerilmez ve üstesinde gelmek için çalışılmaz ise gözde ve gönülde bir dağ gibi büyürler ve neticede bu dağlar kişinin üzerine bir gün yıkılır.
Üniversitede lisans eğitimi aldığımız dönemde özel bir yurt ortamında bir arkadaş tanıdım. Kendisi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisiydi. Sınavlar gözünü korkutmuştu. Çalışmayı bıraktı ve kendisini uykuya verdi. Ne zaman odaya girsem, kendisini uyur ya da uyumaya çalışır bir vaziyette bulurdum. Neticede kendisini herkese karşı kapatmaya başladı. Avare avare yalnız başına dolaşır ve sonra tekrar kendini yatağa atardı. Gün geldi hastaneye düştü ve psikolojik tedavi almaya başladı. Sonradan öğrendiğimiz kadarıyla okulu bıraktığı gibi dengesini de kaybetmişti.
Asrımızın en önemli hastalıklarından birisi hiç şüphesiz uyuşturucu bağımlılığıdır. Kişilerin uyuşturucu ve benzeri zararlı alışkanlıklara yönelme sebeplerinin araştırıldığı bir çalışmada “boş vakitler” en büyük risk alanları olarak tespit edilmiştir.
Çalışma gereği duymayan aile zengini gençlerin içine düştüğü stres ve huzursuzluğun sebebi nitelikli bir meşgalelerinin olmamasıdır.
Bir iş bulamamış ve işsiz kalmış insanların yüzlerindeki huzursuzluğa birçoğumuz şahit olmuşuzdur. Hayat onlar için çekilmez olmuştur. Böylelerinin cebinde para da olsa huzuru yakalamaları zordur. Bu gibi kimseler, kendilerini mutlu etme adına helâl-haram demeden başlangıçta eğlence âlemlerine yönelirler. İçki ve uyuşturucu müptelası olur ve içinden çıkılmaz bir girdaba kapılırlar. Aile hayatları bozulur, samimi arkadaşlıklar kaybolur ve nihâyet yalnızlık hapishanesinin tabii mahkûmu olurlar. Dünya zindanlaşır ve âdeta cehenneme döner. Kurtuluş ümidi söndükçe, hayatına bir şekilde son verme düşüncelerinin kurbanı bile olabilirler.
Çalışan insanlar, emekli olunca daha huzurlu ve neşeli günler geçirebileceklerini hayal ederler; ancak durum zannettikleri gibi sonuçlanmaz. Kendilerini meşgul edecek faydalı bir meşgale bulamazlarsa, çok sevdikleri evlerinde, gezip dolaştıkları sokaklarında ve hatta belli bir gayeye matuf olmayan arkadaş oturmalarında bile daralır ve sıkılırlar.
Okullarda bile derslerin yapılmadığı günler, başlangıçta öğrenciler için neşe kaynağı gibi görünse de bu hâl bir müddet uzun sürecek olsa sıkılmalara ve daralmalara sebebiyet verecektir.
İşsizlikten ve meşguliyetsizlikten kaynaklanan sıkıntının çözümü, eğlence değildir, uyku değildir, boş boş gezip tozmak ve lüzumsuz muhabbetlere dalmak da değildir. Çözüm, kendini meşgul edecek sıhhatli bir meşgale bulmaktır. Hem kendine ve hem de topluma fayda sağlayacak nitelikli meşgaleler...
En büyük gençlik havuzlarından birisi, hiç şüphesiz askerlik eğitim alanlarıdır. Buralarda, gençlik yıllarının en dinamik dönemlerini yaşayan kimseler toplanır. İki bin yıllık güçlü bir geleneğe sahip olan ordumuzun eğitim havzalarında, dikkat edilirse hiçbir boşluğa ve gayesiz serbestliğe fırsat verilmez. Kimilerine anlamsız gelse de yaptırılan eğitim, vazife ve faaliyetler, esasen askeri boş bırakmama maksatlıdır. Aksi halde kavgalar, dedikodular ve belki de isyanların ardı arkası kesilmez. Vesveselere ve anlamsız düşüncelere dalıp psikolojik hastalıklara müptelâ olurlar.
Topluma ve insanlığa faydalı olacak iş imkânları ve sosyal sorumluluk projeleri geliştirmek, en önemli hayır yollarından biridir. Bedenleri, zihinleri ve gönülleri boş bırakmamalıdır. Boş bırakılan her alan, hiçbir zaman boş kalmayacak, belki zararlı meşgalelerle ve iç kuruntularıyla doldurulacaktır. Durgun su, durduğu yerde temizliğini koruyamayacak ve zamanla kokuşacaktır. Öyleyse harekette bereket vardır.
Bir işsize iş bulmak, ona aş vermekten çok daha üstün bir ihsan ve ikram sayılır. Boşluklar ne kadar doldurulursa, insanın ve toplumun hayatında o kadar çok berekete vesile olacaktır. Bunun içindir ki Yüce Rabbimiz, Allah Resülü’nün şahsında tüm insanlığa şu mesajı verir:
“Ne zaman boşta kalırsan hemen ayağa kalk ve kendini hayırlı bir işle meşgul et!” (İnşirah Sûresi, 7)
Şu âyet-i kerimede de gayret ve çalışmanın ve aktif olarak bir sorumluluk üstlenmenin insana fazilet ve üstünlük vereceğine dikkat çekilir:
“Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın (cihattan geri kalıp) oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler eşit olamazlar. Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, oturanlara üstün kılmıştır.” (Nisâ Sûresi, 95)
Hulâsa boş vakitler, ne yapacağını bilen şuurlu insanlar için büyük bir nimet iken, ne yapacağını bilemeyen ya da bilse bile anlamsız bir şekilde boş boş oturan ya da dolaşanlar için boğucu ve çürütücü karanlık bir girdaba dönüşür.
Adem Ergül 'ın Yazısı.