Büşra Nur Turan
 
Bir Unutulmaz Diyalog
 
Asker kızı olduğum için kendimi çok gururlu hissediyorum. Ama hayatta bazı olaylar yaşanıyor ki o gurur yerini acılara bırakıyor. İşte bu olaylar insanın kalbine öyle bir saplanmıştır ki yıllar, yüzyıllar geçse bile unutulmayacaktır. Çocukluk dönemlerimde de böyle olaylara çok kez şahit oldum… Ev telefonu ayrı, nizamiye telefonu ayrıydı evimizde. Nizamiye telefonu da sık sık çalar, çocuk aklı ya koşturur ilk ben açardım. Genellikle telefonun ucundaki asker komutanını yani babamı sorardı. Annem de endişelendiğinden dolayı bir gün beni aldı karşısına: “Kızım telefon çaldığında babanı sorarlarsa ve namazdaysa namazda olduğunu söyleme.” Allah Allah… “Neden anneciğim?” “Öyle gerekiyor kızım.” Ve annemin gözleri dolu dolu. Evimize girerken nizamiyedeki askerin bizi kapıdan almayıp anneme başörtüsünü çıkarmasını istemesi kadar ağır gelmişti o an...
 
Bir Çağrı
 
Dünyada yaşanılan olaylara karşı Türkiye’nin duruşu hep önemli olmuştur. Gerek 15 Temmuz hain darbe girişimi gerekse Suriye’de, Filistin’de yaşanılanlar ve halen devam etmekte olan Arakan’daki zulüm gibi. Bazen bir “One Minute!” nidası tüm dünyayı sallayabiliyorken bizler ne yapıyoruz? İnsanların özellikle gençlerin dert edinmesi ve bu dertlerine çözüm arayıp seslerini çıkarması lazım. Bu zamana kadar çoğu olayda ne yazık ki sessiz kaldık. Ama artık Türkiye değişiyor. Mazlumun sesi olan bir Türkiye var... Kendimiz dirilmeliyiz ve diriltmeye başlamalıyız. Bu vesileyle Sezai Karakoç Üstadın Diriliş Çağrısı’na kulak verelim: “…Milletim! Uyan, kendine gel! Yeni bir sayfa aç. Yeni bir çağ aç. Geçmişte birkaç kez çağ açmıştın. Yine açabilirsin. Yine açabilirsin. Yine açabilirsin.” 
 
Bir Duvar Yazısı
 
En güzel mekânların duvarlarından, en yıkık dökük mekânların duvarlarına bir göz atalım. Kimisi o duvarlarda aşkını itiraf eder, kimisi siyasete dahil olup görüşünü belli eder, kimisi üzüntüsünü paylaşır, kimisi de uyarır “çöp dökmeyiniz”. Ama bazı duvar yazıları da vardır ki insanın yüzünde tebessüm bırakır, içini hoş eder, hamdettirir. Böyle duvar yazıları da şehrin hiç beklenmeyen sokaklarında gizlidir. Bunlardan birisi de Bahçeköy’ün bir sokağında gizli. Her ne kadar kısa görünse de derin ve geniş bir manası var. İnsan onu okuduğu vakit huzurla doluyor. İşte o duvar yazısı: Lâ İlâhe İllallah (Allah’tan başka ilâh yoktur.)
 
Bir Samimi Ülke
 
Nasip oldu 2 ay boyunca Malezya’daydım. Dilini, kültürlerini, yiyeceklerini, yaşantılarını inceleme fırsatım oldu. Farklı yönleriyle işte Malezya: Kış mevsiminin olmadığı, havanın genellikle 23-28 derece arasında olup yüksek neme sahip ve muson yağmurlarının olduğu tropikal bir ülkedir. Malezya’nın yüzde 60’ı Müslüman, kalanı ise Budist, Hıristiyan ve Hindu’dur. Halk arasında din farklılığı sorun yaratmıyor, herkes birbirine saygılı şekilde yaşıyor. İngiltere’den bağımsızlığını 1957’de kazanan Malezya’nın 13 eyaleti Federal Anayasal Monarşi ile yönetiliyor. Başörtülü kraliçeye bile sahip. Malaylar oldukça samimi, içten ve nazik insanlar. Saatlerce trafikte kalsalar dahi sinirlenmeden sükûnetlerini koruyup, şiddete başvurmuyorlar. Korna sesini duymak çok zor. Ülkede Malay ırkından gelen herkes Müslüman sayılıyor. Çamaşırları kuru temizlemecilerde temizletiliyor. Öğrenci olduğumuz için sadece biz böyle yapıyoruz diye düşünmüştük ama kuru temizlemecide sıra bekleyince öyle olmadığını anlamış olduk.
 
 
Bir Peygamber Duası
 
Hz. Yunus (a.s.), Dicle kenarındaki bugünkü Musul olan Ninova halkını imana davet için peygamber olarak gönderilir. Hz. Yunus (a.s.) 33 yıl boyunca insanları İslam’a davet eder. Fakat kavmi küfürlerinde ısrarcı olur. Bunlara dayanamaz ve Allah’tan izinsiz oradan ayrılır. Bir gemiye biner. Bir süre sonra gemi durur ve batmaya yüz tutar. Kura yoluyla gemiden bir kişinin denize atılması kararı alınır ve o kurada çıkan isim Hz. Yunus’un ismi olur. Hz. Yunus o an onun imtihanı olduğunu anlar ve denize atlar. O esnada Hz. Yunus’u bir balık yutar. Hz. Yunus’un karanlıklar içindeki münacaatı şöyle olur: “Senden başka ilah yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendime zulmedenlerden oldum.” (Enbiyâ Suresi, 87) İşte Hz. Yunus’un bu duası itiraf olduğu gibi aynı zamanda da istiğfardır. Hz. Yunus’u kurtaran sebep ise Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır: “Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz insanları böyle kurtarırız.” (Enbiyâ Suresi, 88) Ya Rabb…
 
Bir Utanç Kampı
 
Prag’a yakınlarında bir saat uzaklıktaki bir kasaba: Terezin. Tarihte korunan üç Nazi kampından biri de burada bulunuyor. Nazi kamplarının içerisinde şartları en iyi olanı bu kampmış. Sebebiyse burasının daha çok bir toplama ve dağıtma kampı olmasıymış. Orayı gördükten sonra diğer kampları hayal bile edemedim… Yahudiler ilk olarak burada toplanarak, buradan diğer kamplara ya da Nazi mahkemelerine sevk edilmişler. Kampın avlu duvarında “Arbeit Mach Frei” yani “Çalışmak Özgürleştirir” yazısı bulunuyor. Aslında bu Nazilerin en büyük yalanlarından birisiymiş. Bu söz ile esirler öleceklerinden habersiz şekilde motive edilmeye çalışılmış. Çalışan esirlerin serbest kalacağı ima edilmiş ama hiçbir zaman bu söze uyulmamış. Yaşanılan acılarla birlikte tarihin utanç sayfalarında yerini almış.


GENÇ'ın Yazısı.