İnsan Allah’ın yalnızca dil nimetini düşünse, hayretler içinde kalıyor.

Dilbilimciler dilde üç boyut zikrederler. Bunlardan biri biçim biri anlam birisi de kullanımdır. Biçim bir şeyin nasıl göründüğüdür. Anlam o şeyin ifade ettiği, anlattığıdır. Kullanım ise o şeyi biz hangi durumlarda, ne zaman ve nerede kullanırız sorusunun cevabını arar.

Hangi dil olursa olsun dil hakkında düşünürken bu üçlü saç ayağı üzerinden düşünmek gerekir. Bu üç saç ayağından ilk ikisi üzerine birçok şey yazılmıştır. Ancak üçüncüsünün yani kullanım alanının bakir bir alan olduğu söylenebilir. Zira burada hayret verici durumlarla karşı karşıyasınızdır.

Bu hayret verici durumlarla en çok bir dil öğrenirken ya da öğretirken karşılaşırsınız. Mutlaka bir dil öğrenme maceranız olmuştur. Öğretme macerası olan da çıkacaktır aramızdan. Çocukken mucizevi bir şekilde zihnimize kodladığımız bu kullanım boyutunun günlük hayatta, anadilimizi konuşurken pek de farkına varmayız. İş farklı olan bir dili öğrenmeye geldiğinde aradaki farklar çıkıverir karşımıza.

Haydi Türkçe için düşünelim. Bazı kelimeler sadece İstanbul’da kullanılırken bazı kelimeler sadece Anadolu’da kullanılır. Bazı kelimeler 18 yaş altında kullanılırken bazı kelimeleri daha çok yetişkinler kullanır. Sadece yaş mıdır ölçüt? Cinsiyet de belirleyici bir faktördür. Bazı kelimeleri erkekler kullanırken bazı kelimeler sadece kızlar kullanır. Bazılarını ise hem kızlar hem erkekler kullanır. Örneğin mabette konuşulan dil farklı iken eğlenirken kullandığımız dil farklıdır. Dilden kastımız dilin bütün unsurlarıdır. Hem kelimelerimiz değişir, hem o kelimeleri sıraya sokmamız hem de tonlama şeklimiz... İş böyle olunca hâlden hâle değişen sadece kelimelerimiz değildir, tonlamamız, bağırmamız ve seslenmemiz de değişir.

Mesela siz hiç “üreee....!” diye bir ses duydunuz mu? Bolu’nun Dörtdivan yöresindenseniz duymuşsunuzdur. Başka bir yöredenseniz bunun ne ifade ettiğine anlam veremeyebilirsiniz. Yahut “Mamafih” kelimesini duymayan var mı aramızda? Bu kelimeyi belki de ancak bir İstanbul beyefendisinden duyabilirsiniz, bir köyde duymazsınız.

Dikkat çektiğim dilin bu özelliklerini anlamak için ya bir an için kendinizi bir yabancı yerine koyunuz ve Türkçe öğrendiğinizi düşününüz ya da bir yabancı arkadaşınızla Türkçe öğrenme macerasını konuşunuz. Bunları da yapamıyorsanız İngilizce öğrenme maceranızı düşünebilirsiniz. İşte dil öğrenirken bütün bu değişimlerin bilgisine de sahip olmanız gerekir. Neyi, ne zaman, niçin kullanıyoruz? Bütün bunları akılda tutmanın, sadece akılda tutmakla da kalmayıp otomatik olarak kullanmanın ne büyük bir beceri olduğunu düşünsenize... İnsan Allah’ın yalnızca dil nimetini düşünse, hayretler içinde kalıyor.


Selim Tiryakiol'ın Yazısı.