Müslüman İsen Evlenmen Yasak!
Arakanlı Müslüman gençler Myanmar yönetiminin getirdiği yasaklar nedeniyle evlenmek için ülkelerinden kaçmak zorunda kalıyorlar.
Arakanlı mültecilerin yaşadıkları kamplarda dolaşırken bir ara rehberimize; “ Tecavüze uğrayanlar varmış. Onlarla da görüşebilir miyiz?” diye soruyorum. Arakanlı rehberimiz bu soruma; “Tecavüze uğrayan genç kızlarla mı yoksa erkeklerle mi görüşmek istiyorsun?” diye cevap verince içimde büyük bir sarsıntı meydana geliyor. Erkeklerin dahi tecavüze uğradığı bir zulmün ortasında olmak ruhuma azap veriyor. Eğer hayatında bir değer veya mana yoksa insanoğlunun esfeli sâfiline nasıl dönüşebileceğini daha iyi anlıyorum.
Gün geçtikçe Arakanlı Müslümanların kaldıkları kampları Hitler’in toplama kamplarına daha çok benzetiyorum. Sadece 1991 ile 1994 yılları arasında kamplardaki sağlıksız koşullar ve gıda yetersizliği nedeniyle 2 bin Rohingya Müslümanı ölmüş. Bu rakamlar aslında kamplardaki durumun vehametini de ortaya koyuyor. Arakanlı mültecilerin yaşadıkları kamplar ayrıca dünyada çocuk ölümünün en yoğun yaşandığı yerlerden biri olarak kabul ediliyor. Buradaki kadın ölümleri de dünya standartlarının çok üstünde... Kamplarda tuvalet ve banyolar ortak kullanılırken içinde bulunulan şartlar hastalıklara davetiye çıkarıyor. Binlerce kişiye birkaç doktorun düştüğü kamplarda dönem dönem intiharlar da yaşanıyor. Özellikle genç kızlar arasında yaşanan bu intihar vakaları genelde önceden maruz kalınan tecavüzlerin neden olduğu travmaların atlatılamamasından kaynaklanıyor.
ARAKAN’DAN TEHLİKELİ KAÇIŞ
Myanmar yönetimi, Müslümanları Arakan’dan çıkarmak için dünyanın en fanatik Budist topluluklarından biri olan Rakhineleri milis güç olarak kullanıyor. Arakan ile Bangladeş arasındaki doğal sınır olan Naf Nehri’nin Arakan tarafındaki Maungdav ve Bulhidaumg şehirleri ise sistematik bir şekilde uygulanan soykırımdan en fazla etkilenen yerlerin başında geliyor. Kamplardaki herkesin bir kaçış hikâyesi var. Her biri birbirinden ürkütücü olan bu hikâyelerden birini dinlemek için girdiğimiz çadırda Saruwar Beyin anlattıklarını not almaya başlıyorum: “Myanmar ordusu gelip evimizi yaktı. Ben de kaçarak ormana sığındım. Tam 4 gün ormanda kaldım. Askerler bizi bulmasın diye kendi aramızda nöbetleşerek askerlerin gelip gelmediğini gözetledik. 4 gün sonra da ordunun gelmeyeceğini düşünerek Bangladeş’e doğru yürümeye karar verdik. Biz evimizi, barkımızı, herşeyimizi bırakıp 8 gün boyunca ormanda yürüdük ve Bangladeş’e ulaştık. Myanmar ordusundan kaçarken bir kurşun çenemden girdi ve yanağımdan çıktı. İki yeğenimi de vurarak öldürdüler. Vücutlarının heryerinde kurşun yarası vardı. Kaçarken doğru düzgün yeğenlerimi gömemedik bile. Sadece biraz toprak kazıp üzerlerini örttük ve öylece bırakıp kaçmak zorunda kaldık. En çok zulüm görenler annem ve kızkardeşlerim oldu. Anneme ve kızkardeşlerime yaptıkları zulümleri hatırladıkça dayanamıyorum. Buraya gelirken yanımızda hiçbirşey getiremedik. Sadece bu gömleğim ve sarığımla kaçmak zorunda kaldım. Yapılan zulümler aklıma geldikçe intihar etmek istiyorum. Ama sabrediyorum. Çünkü İslam dininde intihar etmek haram... Kız çocuklarını gözümüzün önünde öldürdüler. Biz Bangladeş’e yemek yemek veya dağıtılan erzakları almak için gelmedik. Zulümden kaçtığımız için geldik. En azından burada canımız güvende. ”
YETER Kİ MÜSLÜMANLAR ÇOĞALMASIN
Orta yaşlardaki adamın başından geçenleri anlatırken yüzünün ifadesi de içinde biriken isyanı hemen ele veriyordu. Konuşmamızın sonlarına doğru öfkesinden ağlamaya başlayan Arakanlı Suruwar Beyi daha fazla dinlemek benim için de artık büyük bir sıkıntıya dönüşüyordu. Fakat Myanmar yönetiminin uygulamalarının hangisi sıkıntı verici değildi ki? Müslüman nüfusunun çoğalmaması için Rohingyaların evlenmesinin önüne çeşitli engeller çıkaran Myanmar yönetimi evlenmek isteyen Arakanlı çiftlerden ciddi paralar talep ediyor. Çoğu zaman evlilik talebini reddedip paraya da el koyan Myanmar yönetiminin bu uygulaması Arakanlı gençlerin ülkelerinden kaçıp Bangladeş’e sığınmalarına neden oluyor. Evlenmek için Arakan’dan kaçan çiftlerden biri olan Yaser Arafat ve Rukiye Begom’u kaldıkları bambudan yapılmış evlerinde ziyaret ediyoruz. Türkiye tarafından yaptırılan bu ev iki gözlü küçük bir ev olsa da çadırlara göre gözümüze oldukça lüks gözüküyor. Bu sefer de Filistinli lider Yaser Arafat’ın ismini taşıyan Arakanlı gencin anlattıklarını not almaya başlıyorum: “Biz Arakan’ın Maungdaw bölgesinden 1 sene önce buraya geldik. Çok zor durumdaydık. Ordu ve Budistler evimizi yaktı. Bize çok zulmettiler. Tüm mülkümüze el koydular. Bizi aç ve susuz bıraktılar. Myanmar hükümeti evlenmemize izin vermediği için ancak burada evlenebildik. Bize hem işkence ettiler hem de evlenmemize izin vermek için çok para istediler. Biz de çareyi kaçmakta bulduk. Eşim, ben, annem ve babamla birlikte burada toplam 4 kişiyiz.”
EŞİ VE ÇOCUKLARI YAKILAN KADIN
Eğitim hakları kısıtlanan, seyahat yapmaları engellenen Arakan Müslümanlarının arazilerine de el konuluyor. Budist çeteler tarafından esir alınan Müslümanlar ise tarlalarda zorla işçi olarak çalıştırılıyor. Rohingya Müslümanları arasında Myanmar devletinin veya Budist çetelerin zulmüne uğramayan hemen hemen yok gibi… Mülteci kamplarında gezerken tanıştığımız Nurussabah Hanım’ın anlattıkları da aslında Arakan’da Müslümanların yaşadıkları zulmün boyutlarının nerelere vardığını gösteriyor. Eşi ve çocukları askerler tarafından yakılarak öldürülen Nurussabah Hanım konuşurken ben de not almaya devam ediyorum: “Biz köydeyken Myanmar ordusu bizi yerlerde sürükleyerek dışarı çıkardı ve köyün meydanına götürdü. Birçok kişiyi kafalarını keserek öldürdüler. Ardından evlerimizi yaktılar. Herkesi köyden uzaklaştırmak için silahlarla ateş açtılar. Mermilerden kendimi zor kurtardım. Fakat eşimi ve çocuklarımı evimizle birlikte ateşe verdiler. Ben ormana kaçarak kendimi kurtarmaya çalıştım. Ancak benim gibi birçok kişinin kaçtığını ordu birlikleri fark etti ve ormana doğru ateş açtılar. Ben ormandan kaçarak çok zor şartlarda Bangladeş’e geldim. Ormandan gelirken nereye gideceğimizi bilmiyorduk. Yürüyen diğer insanları takip ederek buraya ulaştık. Anne-babamla da iki ay sonra burada birbirimize kavuştuk.”
MAZLUMLARIN YOLDAŞI AZİZ KUR’AN
Myanmar yönetimi Rohingyaların asırlardır yaşadıkları şehir ve köylerin bir çoğunun isimlerini değiştirirken Müslümanlara ait kültürel değerlerin tümünü yok etmeye çalışıyor. Fakat Rohingyalar bedeli ne olursa olsun Müslüman kimliklerinden vazgeçmiyor ve yaşadıkları her türlü acıya rağmen İslami kimliklerini muhafaza ediyorlar. Güneydoğu Asya’nın bu çileli insanları topraklarından hicret etmek zorunda kalsalar da inanç ve kararlılıklarını sürdürmekte, yeryüzünün birçok coğrafyasında olduğu gibi Arakanlı Müslümanlar da sabır ve çileyle sınanmaktadır. Bunca çileye katlanmanın, hala ayakta kalabilmenin tek dayanağı ise Arakanlıların Allah’a olan imanlarıdır. Mülteci kamplarında gezerken sık sık kulaklarınıza mescid ve basit şekilde hazırlanmış hafızlık merkezlerinden etrafa yayılan Kur’an ayetleri geliyor. Aziz Kur’an dünyanın bir çok yerinde olduğu gibi Arakan-Bangladeş sınırındaki mülteci kamplarında da mazlumlara yoldaş ve sığınak olmaya devam ediyor.
Adem Özköse'ın Yazısı.