Arap Rejimleri Filistin`e Neden İhanet Ediyor?
Amerika’nın dış politika dergisi Foreign Policy’de aylar önce yayınlanan bir analizde, Filistin meselesinin artık amiyane tabirle Arap dünyasının umurunda olmadığı, Arap yönetimlerin “İsrail’in dostu” haline geldiği ifade edilmişti. Artık bu tespit bir sır değil. Son dönemde, özellikle de geçen ay işgal altındaki topraklarda yaşanan katliam ve Kudüs’ün işgali karşısındaki Arap rejimlerinin suskunluğu bu yalın gerçeği çok net bir biçimde ortaya koyuyor.
Peki Arap rejimleri tabiri caizse neden Filistin’i sattı?
Bu noktada Arap rejimlerin üç kaygısını bu satışın gerekçesi olarak sıralamak mümkün;
1- İran’ın Arap dünyasındaki Şii yayılmacılığı kaygısı,
2- Arap baharı sonrası güçlenen “siyasal İslamcılar” kaygısı,
3- Antidemokratik rejimlerini Batı nezdinde meşrulaştırma kaygısı.
Bu kaygılar pek çok Arap rejimi açısından Filistin davasını geri plana itilmesine neden oldu. Hatta Filistin davası gibi daha nice kutsal değerini satabilecek bir noktaya getirdi onları.
ABD ve İsrail de, Arap rejimlerinin bu kaygılarını köpürterek hem ekonomik hem siyasi olarak tepe tepe kullandı. ABD’nin tüccar başkanı Donald Trump, Irak’ı, Suriye’yi altın tepsi de İran’a sunan ABD yönetimleri değilmiş gibi, Körfez’deki kimi Arap rejimlerin kaygılarını gidermek için milyar dolarlık silahlar sattı.
İsrail ise, “Sizin de bizim de kaygımız aynı gelin İran tehdidine karşı birlikte hareket edelim” dedi. “Ama önce şu Hamas’ı terörist ilan edin, Filistin yönetiminin kulağını çekin, barış istiyorlarsa bize boyun eğsinler, Kudüs’den vazgeçin” gibi taleplerde bulundu. Bu taleplere olumlu cevap almakta hiç de zorlanmadı işgal devleti.
Nitekim, Veliaht Prens Muhammed bin Selman, ABD-İsrail dayatmasına direnen Filistin yönetimine: “ABD’nin teklifini ya kabul etsinler ya da seslerini kessinler” şeklindeki uyarısını bizzat İsrail medyası üzerinden iletti.
Dolayısıyla, Arap sokaklarında dillendirildiği gibi İsrail’in aşarı sağcı Likud partisinin anlayışıyla hareket eden kimi Arap rejimlerinin yeşil ışığı olmasa ne ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma cesareti gösterirdi, ne de İsrail, Filistin halkını katlederken bu denli fütursuzlaşabilirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, İsrail Başbakanı Netanyahu’ya, “Elinde Filistinlilerin kanı var ve Türkiye’ye saldırarak bu suçları örtbas edemezsin” dediği gibi, aynı ifadeleri, Türkiye’yi diline dolayan pek çok Arap rejimi için kullanmak mümkün; İsrail’in katliamının suç ortağısınız. Türkiye’nin, Filistin davasına sahip çıkması sizi de zor durumda bırakıyor hatta çileden çıkartıyor, biliyoruz.
Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.