Ekmek Arası Papatya
Merve Özkan
Kalbe giden yolun mideden geçtiği güzellemesini hepimiz biliriz değil mi? “Tatlı dile güler yüze doyulur mu?” der mesela Neşet Ertaş. Aç kaldık usta. Her güzelliğin mümkün olduğu bir devrin ortasında lisân-ı leyyîn açlığı çeken mecnunlar olduk. Samimiyet dilimizin dibindeyken kilometrelerce ötede kalmış gibi burnumuzda tütüyor. Dost meclislerinde yüzde yüzümüzle dahi bulunamıyoruz, büyük bir kısmımız cebimizde kalmış. Üslubumuz elimizde patladı, mayın tarlaları gibi dolaşıyoruz ortalıkta. Özlerken kızıyor, severken yıpratıyoruz. Aslında özümüzde iyi insanlarız bakmayın nazik konuşamadığımıza diyemiyorum, özümüz de pas tutmaya başlamış. ‘Sevilenler çabuk küser, sevgi yetmiyor.’ İtiraf edelim, yetirmek için pek de uğraşmıyoruz. Sevenin sevdiğine ‘Muhabbetim sizedir, aşk beni size bağlamıştır.’ manasında hanımeli çiçeği gönderdiği ve hatta sevilenin sevemediğine bile ‘Âşıkane meselelerden kaçıyorum’ demek için gece sefası çiçeğini yolladığı zamanlardan, esefle söylüyorum ki konuşulup dinlenilmeyen, dinlemeden konuşulan zamanlara geldik. İmam Gazali Hazretlerinin “Dert etmeyeceği halde “Nasılsın?” diye sormak, münâfıklıkta bir mertebedir” diyerek kastettiği sorgu münafıklığından azade miyiz acaba?
Bir mesele daha var ki, hayatlarımızı gündelik kalıplarda ziyan ediyoruz. Bakınız: Yaşıyorsun bu hayatı, hayat sana güzel. Şu kâinatın en ehemmiyetli gâyesi, hem en büyük neticesi hem de en lâtif mâyesi, hem sırr-ı vahdeti hem de vücûd-u melâikesi yani kâinatın süzülmüş bir hülâsası olan hayatlarımızı* neden hem kendimize hem de eş-dosta dar edelim. Her hayatın kendi içerisinde kazanılmış ve kaybedilmiş şeyleri vardır. ‘Başkalarının aşkıyla başlıyor hayatlarımız / imreniyoruz başkalarının mahvına’ mısralarını yanlış anladık sanırım. Dertleşmiyor, dert yarıştırıyoruz. Lütfedilene değil imtihan edilene odaklanıyoruz. Bunu da en çok dilimizle yapıyoruz. Dudaktan kalbe giden sevgi ve şefkatten olan o yolu dil yaraları ile kanatıyoruz. Gül bahçesinden geçiyoruz da ne elimizde bir gül demeti ne üzerimizde bir gül kokusu var.
Seviyor-sevmiyor diye canını yaktığımız papatyalardan güzel bir ekmek arası sunuyorum sizlere, bizlere, kendime. Çiçeklerin dilinde papatya, masumiyete ve faydaya işarettir. Söz lokma gibidir demişti bir defa annem; güzel söylersen bal ile kaymak olur güzel söylemezsen taş ile tokmak. Sözünü kimsenin midesine oturtma, güzel söyle kurul gönül tahtına.
*Sözler Mecmuası
GENÇ'ın Yazısı.