İnşallah Fuat Hoca’nın yarım bıraktığı 18. cildi tamamlayacak ve bıraktığı boşluğu dolduracak nesiller yetişir ve yetiştiririz. Sadece bu alanda değil, Süleymaniye’ler yapacak Koca Sinan’lar, İstanbul’u fethedecek Fatih’ler, velhâsıl müspet tüm alanlarda keyfiyetli insanlar yetişmesi en büyük temennimiz ve dahi ihtiyacımızdır…

30 Haziran 2018 Cumartesi sabahına acı bir haberle uyandık. O sabah Prof. Dr. Fuat Sezgin Hoca’nın Hakk’a yürüdüğünü öğrendik. Hayatı boyunca gecesini gündüzüne katıp, tatil nedir bilmeden çalışmalarını sürdüren Fuat Hoca’nın bedeni artık iflas etmişti. 94 yaşında tedavi gördüğü hastanede vefat ettiğini duyduğum an beynimden vurulmuşa döndüm. Düşünsenize, artık İslâm Bilim Tarihi alanında yoğun araştırmalar yapan, ciltler dolusu eserler kaleme alan bir Fuat Hoca artık yoktu!.. “Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir!” sözünü damarlarıma kadar hissettiğim nâdir anlardan birini yaşadım. Gerek sosyal medyada, gerekse Fuat Hoca’nın cenaze ve defin törenindeki izlenimlerim beni şaşırtmadı. Biz Fuat Hoca’yı ne yazık ki hakkıyla tanımıyorduk ve onun vefatının ne denli büyük bir kayıp olduğunu algılayamıyorduk.

BU DÜNYADAN BİR FUAT HOCA GEÇTİ

1924 Bitlis doğumlu Fuat Hoca, Erzurum´da ortaokulu ve liseyi bitirip 1943 yılında matematik okuyup mühendis olmak için İstanbul´a geldi. Bir akrabasının tavsiyesi üzerine, İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Araştırmaları Enstitüsü´nde, Alman şarkiyatçı Helmut Ritter tarafından verilen bir seminere katılan Fuat Hoca, Ritter´in anlattıklarının etkisi altında enstitüye kaydoldu ve İslâm Bilim Tarihi alanında çalışmaya karar verdi.

Fuat Sezgin, Taberî tefsirini, Türkçe meali içeren kitaplarla karşılaştırmaya karar verdi ve zor bir dille yazılan tefsiri anlayabilmek için altı ay boyunca her gün 17 saat Arapça çalıştı. Altı ayın sonunda Taberî tefsirinin Arapçasını sular seller gibi okuyordu.

Fuat Sezgin, 1956 yılında Buhârî´nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar adlı doktora teziyle Buhârî’nin yazılı kaynaklar kullandığını ispatlayarak muhaddislerin sadece sözlü geleneğe dayandığını söyleyen tezleri çürüttü. 1960 yılında Türkiye’deki askerî darbenin ardından üniversitelerden atılan 147 akademisyenden biri olduğunu üzülerek öğrenen Fuat Hoca, çaresizce anavatandan ayrılarak Frankfurt Üniversitesi’nde araştırma ve öğretim faaliyetlerine devam etti.

İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar sahasında yazılan en kapsamlı eser olan Arap-İslam Bilim Tarihi’nin ilk cildini, 1967 yılında yayınladı. Fuat Hoca 17 ciltten oluşan bu dev eserin vefat etmeden önce 18. cildini de yazıyordu. Fuat Hoca’nın Türkçe’ye çevrilmesini çok arzuladığı bu dev eser; Kur’an ve hadis ilimleri, tarih, fıkıh, tasavvuf, tıp, kimya, botanik, matematik, astronomi gibi birçok alanı kapsıyor. Fuat Sezgin’in hocası Ritter’in ifadesiyle “Böyle bir çalışmayı daha önce kimsenin yapamadığını ve bundan sonra da hiç kimsenin yapamayacağını” söyleyebiliriz.

1978 yılında Kral Faysal İslamî İlimler Ödülü’ne lâyık görülen Fuat Hoca, verilen bu desteği fırsata çevirdi ve 1982 yılında Goethe Üniversitesi bünyesinde Arap-İslâm Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü kurdu.

Fuat Sezgin, “Acaba Müslüman bilim adamlarının icat ettiği 30 aleti yapmayı başarabilir miyim?”, “Bir müze olmasa bile bir odayı doldurabilir miyim?” düşüncesi ile başladığı çalışmalarını Frankfurt´ta kurduğu İslam Bilim Tarihi müzesinde 800´den fazla alete ulaştırmıştır. Aynı binada hayatı boyunca dünyanın her yerinden büyük bir özenle, zorluk ve sıkıntılara katlanarak aldığı 45.000 ciltlik kitapla kurduğu Bilimler Tarihi Kütüphanesi bulunmaktadır.

Memleketine gönülden bağlı olan Fuat Hoca gerek kurduğu müzeyi gerekse ciltler dolusu eseri Türkiye’ye de taşımak istiyordu. Fuat Hoca’nın bu hayali dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katkılarıyla Gülhane Parkı’nda gerçeğe dönüştü. Frankfurt’taki müzenin bir benzeri 2008 yılında Gülhane Parkı’ndaki Has Ahırlar binasında kuruldu. Bu müzede, Müslüman bilim adamlarının yüzyıllar boyu insanlığa armağan ettiği icat ve keşiflerini bilim tarihinin değişik disiplinlerdeki evrimini kapsamlı bir şekilde sunmakta olup 570 alet sergilenmektedir. Sergilenen çalışmalar, İslam Bilimleri’nin büyük keşif ve buluşlarını göstermekle birlikte bu keşif ve buluşların değişik yollardan nasıl Avrupa’ya geçtiğini ve orada nasıl özümsendiğini nefis bir görsellikle ziyaretçilerine apaçık bir şekilde sunmaktadır. Böylece bilimler tarihinin de bir bütün olduğunu, gerçeğe uygun, hislerden ve önyargılardan uzak, tam bir objektiflikle ispatlamaktadır. Fuat Hoca ayrıca bu müzedeki aletleri tanıtan 5 ciltlik “İslam’da Bilim ve Teknik” adlı bir eser kaleme aldı ve bu eser 4 dilde yayınlandı.

18. CİLDİ KİM YAZACAK?

Böylesine yoğun bir hayat süren Fuat Hoca, bizlere miras olarak bıraktığı sayısız eser vesilesiyle bu kubbede hoş bir sadâ bıraktı. Fatih Camii’nde tüm devlet erkânı ile birlikte son yolculuğuna uğurladığımız Fuat Hoca’ya orada olduğu gibi bir kez daha burada da güzel bir kul olduğuna şahitlik ederiz! Fuat Hoca’nın Gülhane Parkı’nda binbir zahmetle kurduğu müzenin yanı başına defnedilmesi ise bizleri çok duygulandırdı. Allah hepimize insanlığa faydalı eserler bırakmayı ve böyle güzel bir sonla Hakk’a yürümeyi nasib etsin. İnşallah Fuat Hoca’nın yarım bıraktığı 18. cildi tamamlayacak ve bıraktığı boşluğu dolduracak nesiller yetişir ve yetiştiririz. Sadece bu alanda değil, Süleymaniye’ler yapacak Koca Sinan’lar, İstanbul’u fethedecek Fatih’ler, velhâsıl müspet tüm alanlarda keyfiyetli insanlar yetişmesi en büyük temennimiz ve dahi ihtiyacımızdır…


Uzay Tarihinde Bu Ay

MESSENGER ARACI

3 Ağustos 2004 tarihinde fırlatılan Messenger uzay aracı 2011’de Merkür’ün yörüngesine girerek görevine başlamıştı. Messenger bilim insanlarına Merkür’ün manyetik alanı, oluşumunun ilk aşamaları ve yüzeyindeki volkanik etkinlikler hakkında önemli bilgiler sağladı.

Merkür’ün manyetik alanının kuzey ve güney yarımkürelerinde simetrik olarak dağılmadığı, yüzeyinin büyük bölümünün volkanik etkinlikler nedeniyle oluşan maddelerle kaplı olduğu, yüzeyinin sıcaklığı 400 °C’yi aşabilmesine rağmen kutuplarında buzulların bulunduğu gibi bilgiler Messenger görevi sayesinde elde edildi.

Güneş’e en yakın gezegen olan Merkür’ün oluşumu ve sonrasında geçirdiği değişimler hakkında önemli bilgiler toplayan Messenger uzay aracı, 30 Nisan 2015’te Merkür’ün yüzeyine çarparak görevini tamamladı.


Dış Gezegen: Yörüngesi Dünya’nın yörüngesinin dışında olan gezegenlere verilen ad. (Ör: Jüpiter, Satürn vs.)

Gök Atlası: Yıldızların gökküresi üzerindeki yerlerini topluca gösteren harita.

Gökbilim Yıllığı: Önemli gökcisimlerinin yer, uzaklık, parlaklık vb. değerlerini yıl boyunca, her gün için veren kitap.


Muaz Erdem'ın Yazısı.