Kapitalizm Çıktısı Olan Faize Eleştirisel Yazı
Burak Taşkıran
Ekonomi kelimesi Fransızca literatürden türemiştir. Istılah manası ile iktisat ve tutumluluğu ifade eder. Günümüzde para, piyasa, iştirak ve ticaret gibi alanların tümünü ilgilendiren konular ekonomi başlığı altında değerlendirilmektedir.
İslam’da ekonomi serüveni ise iktisattan başlar. İktisat; doğru yol, amaca uygunluk, hedefe yönelme gibi anlamlar ifade eder. Arapça lisanından türemiş olup ıstılah olarak mal ve üretimi, tüketimi sosyal hayatımız ile ilgili olan bir bilim dalıdır özetle. Ana gayesi ise toplumsal refahı ve ferdi tasarruflarla ilgilenir olmasıdır. Günümüzde uygulanan ekonomik yönetim sistem ve modellerinin tamamı sadece tüketim odaklıdır, kapitalist sistem tüketimi emreder. Kapitalist sistem içerisinde bulundurduğu tüm unsurları da tüketimi yönlendirecek şekilde yönetir. İslam nizam ve düzeni ise üretim ile tüketimin tek el olmadan yönetilmesini ister.
Servetin sınırlı sayıda insanın elinde toplandığı toplumlarda faiz, azınlığın çoğunluğu sömürü vasıtası olmuştur.
Credit Suisse of Bank yaptığı araştırmaya göre Dünya nüfusunun %0,7’si dünyadaki servetin %46’sına hükmediyor. Dünya nüfusunun %70’i ise dünyadaki servetin %2,7’sine sahip. Adaletsizlik, gelir ve servet dengesizliğinin önderi olan kapitalist yöneticiler tek el ile dünya servetinin %46’sını yönetiyor. Prof. Dr. Arif Ersoy ile bir sohbetimizde şu anısını anlatmıştı “Bir gün Adana Çukurova’dan dönerken pamuk tarlasında çalışan işçilerin yanına durduk. Sohbet ettik, gördüm ki çok yorgunlar ve bitkin görünüyorlar. İlgi ve dikkatlerini çekmek için onlara şunu dedim: “Biliyor musunuz senin bu pamuk tarlasındaki emeğinde alın terinde yorgunluğunla kazandığın paradan Monte Carlo’da kumar oynayan kumarbaz pay alıyor. Çok şaşırdı nasıl olur ben paramı ağadan alıyorum direkt elime veriyor dedi. Sen banka kullanıyor musun? Evet kullanıyorum. Kredi kartı kullanıyor musun? Kullanıyorum. Kredi kullanıyor musun? Kullanıyorum. İşte bak senin kredinden elde edilen faiz geliri o kumarbazın ekmeğine kaymak oluyor. yağ oluyor. Hocamız kapitalizm modelini bizim şaşılacak bir hal ile anlamımızı sağlıyor.
Kapitalizm tamamen emek, üretim, servet, gelir dengesizliğinin olduğu, haksızlıkların yapıldığı dengelerin bazı kişilerce yönetildiği, nizamsız yönetimin ta kendisidir.
Kapitalizm daha çok üretmek için fertten, daha çok tüketmesini ister. Son zamanlarda ise bunu medya unsurları ile daha cazip hale getirmiş ve toplumu etkisi altına almıştır. Reklamlar, propagandalar sürekli tüket mesajını vermektedir. Hatta daha ileri boyutta izlediğimiz filmlerde kahramanları bize örnek gösterirler. O kahraman gibi olmak istiyorsanız “onun kullandığı araba markasına sahip olmalısın, onun taktığı saati takmalısın, onun markalarını tercih etmelisin” der ve bize tüketim enerjisi pompalar.
Kapitalizm, en çok yaygın olan ekonomilerde enflasyon artışı olması yüksek ihtimaldir.
Çünkü herkesi tüketmeye sevk eder, arz-talep dengesinden beslenir. Enflasyon olması paranın değer kaybetmesine neden olur, ülkeyi yöneten siyasi idarelerde paranın tekrar değer kazanması için faiz artımına giderler. Bizim gibi Müslüman ülkelerde, Müslümanları haram dolaylı yollarla beslerler.
Kapitalizm insanın sırtına biner, eline bir olta alır. Oltanın ucuna da bir ekmek bağlar ve o ekmeği ileri sürer. İnsan sırtında taşıdığı kapitalizm ekmeğe ulaşmak niyetiyle gideceği yere kadar götürür.
Kapitalizm sistemine bir başka örneği de şu şekilde verelim; ABD Türkiye’ye Marshall yardımları çerçevesinde tarım ve madenciliği kalkındırma amacıyla 72 milyon $ kredi verdi. Anlaşmaya göre Türkiye tarım ve madencilik alanındaki krediye karşılık ihtiyaç duyduğu tüm araçları ABD’den almayı taahhüt etti. Böylelikle ABD hem mallarını ihraç etti, hem de Türkiye’nin üretimine engel olarak muhtemel olan rakibini ortaya çıkmasını engellemiş oldu. Ziyadesinde faiziyle beraber kredisini tahsil etmiş oldu. ABD Türkiye’ye tüketmesi gereken parayı da zirai ürünleri de temin edip kazandıkça kazanan oldu. (1)
Örnekten de anlaşılacağı üzere Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerle, gelişen ülkeler arasındaki sermaye dağılımındaki dengesizlik ve adaletsizliğin baş nedeni üretimi değersizleştirip, tüketimin önünü açmak isteyen, paradan para kazanmayı temin eden faizdir. Faiz işlemlerinden dolayı sadece bir haftada Doğu`dan Batı`ya 2.2 milyar $ para çıkışı yapılıyor. (2)
Kapitalizm, tek elcilikte şirketleri değil devletleri hedefler.
İngiltere-Fransa arasında yapılan savaşta İngiltere’ye savaş masrafları için 35 ton altın veren Yahudi Rothschild ailesi, İngiltere savaşı kaybettikten sonra hemen borcunu istemiş borcu ödeyemeyen İngiltere, İngiltere merkez bankasını Yahudi Rothschild ailesine devretmek zorunda kalmıştır. (3)
Günümüzde yaşanan bazı sıkıntılara değinmek gerekirse: Ülkemiz ekonomik olarak zor zamanlardan geçiyor. Bunu yer yer halk hissedir duruma geliyor. Bunlarla mücadele etmenin en temel yolu ise aslında kapitalizm çıktısı olan faiz sisteminden geçiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz hassasiyeti takdire şayandır. Her defasında görüşünde sabit kalarak aslında “Benim Adana’da pamuk tarlasında çalışan emekçi vatandaşımın emeğini Amerika’da keyif sürenlere yedirmeyeceğim” diyor.
Faiz tek taraflı kazanmayı temin eder. Bu durum insanları yatırım yapmadan, üretmeden kazanmaya sevk eder. Üretimin azalması ise fiyatların yükselmesine, ekonominin dışa bağımlı olmasına yol açar. Yatırımın yapılmadığı üretimin rağbet görmediği toplumlarda işsizlik artar. Belli ellerde toplanan sermaye katlanarak büyürken, çoğunluğu serveti katlanarak azalır. (4)
Eski Yunan düşünürlerinden Eflatun (M.Ö.427-327) faizi ahlaka aykırı bularak reddetmiş ve faizin yasaklanmasını talep etmiştir. Eflatun’a göre ideal toplumda fertler maddi çıkar düşüncesinden uzak yaşamalı, yokluğa olduğu gibi, aşırı bolluğa da önlem almalı, para bizzat servet değil servet elde etmenin aracı olmalı. Görüyoruz ki Eflatun da toplumun refahının faizsiz ve servetcilik yapmadan artacağını savunmakta. Allah, bizlere yokluk kaygısı içerisinde olmamızı tavsiye ediyor, rızık sahibi Rezzak olan Allah’tır. Yaptığımız işler bunlara sadece vesiledir. Allah, servetciliği, yığıncılığı bize yasaklıyor. Mallarımızdan fakir ve ihtiyaç sahiplerine zekât vermemizi emrediyor. Mallarımızın temizlenmesi için sadaka vermemizi tavsiye ediyor. Bu vesileler ile mevcut ekonomiyi canlandırmaya yol açan tavsiyeler ile dengesizliği de yasak ediyor.
İslam ayrı bir ekonomik sistem olarak ticareti helal faizi haram kılmıştır. Ticareti helal sayarak sosyalizmden, faizi haram sayarak kapitalizmden ayrılır. Sosyalizmde sermaye sömürülür ve zenginlerin malları talan edilirken, kapitalizmde sermaye sahipleri halkı sömürür.
İslam nizamının hakim olduğu Ömer b. Aldülaziz zamanında Afrika’da zekat alacak fakir yokken, kapitalizmin idare ettiği dünyada çocuklar açlıktan ölmektedir.
Hz. Peygamber (sav) insanları emeğe dayalı bir hayatı yaşamaya davet etti, icatlarıyla da üretimin yolunu açtı. “Hiç kimse kendi eliyle kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davud (as) da kendi bileğinin gücüyle çalışıp kazandığından yerdi” buyurarak kişinin emek üretim karşılığında maişetinin hayırlı olduğunu bize bildiriyor. Emeksiz yollarla kazanılan kazancın (faiz) hayrını dünya da ve ahirette görmeyeceğimizi de bize bildiyor.
Abdullah b. Abbas (R.A.) Peygamberlerin iktisadi hayattaki konumları ile ilgili “Hz. Âdem çiftçi, Nuh marangoz, İdris terzi, Davud demirci, Musa çoban, İbrahim çiftçi, Salih tüccardı. Hz. İsa yarına bir şey bırakmayacak kadar yaşar, Hz. Mustafa (sav) Ecyat’da ailesinin koyunlarını beklerdi.” demiştir.
Raşit halifelerimize baktığımızda ise Hz. Ebubekir kumaş, Hz. Ömer deri, Hz. Osman gıda maddeleri satardı. Hz. Ali yevmiyelik çalışırdı.
İslamda sermaye emeğe dayalı ise meşrudur, paradan para kazanma yasaktır.
İmam Gazali faizin haram olmasının sebebi, onun insanları kazanç yollarından alıkoymasıdır demiştir. Çünkü bir lirası olan bir şahıs faiz ile peşin ya da vadeli olarak bir lira daha kazanma imkânı bulursa maişet temini çok daha kolay olur. Artık bu şahıs sanayicilik, ticaret ve diğer para kazanma yollarının zorluğuna katlanmaya yanaşmaz. Para sahipleri fabrika kurmaz ticaret yapmazsa işsizlik had safhaya ulaşır insanların menfaatleri kesintiye uğrar. Çünkü herkesçe malumdur ki insanların yaşamlarının sorunsuz devam etmesi için mesleklere ticarete sanayiye imara ihtiyaç vardır.
Devlet başkanı olarak da görev yapan Hz. Muhammed (sav) ve Raşit halifelerimizin hayatı lüksten kaçınır ve mütevazi hayatı tercih ederlerdi. Ancak kapitalizm sistem bize hangi marka araç sahibi olacağımızdan hangi marka saatimiz, kıyafetimiz vs. lüks takıntılarımızın tamamına karar verip uygulatır hale gelmiştir. İsraf ve gereksiz lüks harcamadan kaçınmamız icap etmektedir.
Prof. Dr. Sayım Yorgun “Kapitalizmin doğurduğu sonuçlarla (faiz, tekelcilik vs.) uğraşacağımıza, kapitalizm ile uğraşsaydık şu ana kadar kalmazdı” demiştir. Bu söylem, düşünce ve hislerime tercüman olmuştur. Biz faiz ile mücadele ediyoruz, ancak kapitalizm çıktıları çok fazla. O bitecek başkası, o bitecek başkası ama kapitalizm bitmeyecek. O yüzden tümüne karşı bir mücadelenin daha etkin ve etkili olacağını düşünüyorum.
Kaynakça:
1-(https://www.dunyabulteni.net/tarih-dosyasi/abd-nin-turkiye-ye-etkisi-ve-marshall-plani-h115088.html)
2-(https://www.dunya.com/finans/haberler/gelismekte-olan-ulkelerden-fon-cikislari-15-yilin-zirvesinde-haberi-419579)
3-(Kürşad Berkan, İngiliz Derin Devleti Gizli Teşkilatı)
4-(www.youtube.com/watch?v=TxvG4zOOAfA)
GENÇ'ın Yazısı.