Büyükler “İslam’ın şartı altıdır; altıncısı haddini bilmektir” diye boşuna dememişler. Haddini bilmek insanlığımızın sınırları içerisinde, insan kalmayı başarmak demek. Bize biçilen hat ve hududu muhafaza ettiğimiz takdirde sadece kendimize en büyük iyiliği yapmakla kalmayacak, varoluş sırrına da nüfuz etmiş olacağız. Ama insan olmak nisyan ile malul olmak yani bize çizilen sınırları aşmayı itiyat haline getirmektir. İşte tam da bu yüzden muhtemelen Asr Suresi’nde hüsranda olduğumuz ifade edilmiş. Yine aynı surede bu hüsrandan kurtuluşun iman etmek, salih amel işlemek ve birbirimize hakkı ve sabrı tavsiye etmek olarak gösterildiğini biliyoruz. Bunu kısaca haddini bilmek ve bildirmek diye ifade edebilir miydik? Yine buradan yola çıkarak hakkı ve sabrı tavsiye etmenin aslında hadlerimizi hatırlamak ve hatırlatmak olduğunu söyleyebilir miydik? İşte biz bu sayımızda bunu denemeye çalıştık ve herkes haddini bilsin diye sınırlarımızın neler olduğunu soruşturduk.

GENÇ Dergisi’nin kapak konuları sadece gençlere değil; aslında tüm yaş kitlelerine, insanlığa seslendi yıllardır. Genellikle gençler üzerinden meramımızı anlatırken; bazen de büyüklere seslendik, derdimizi anlattık.

Bu ay da yine gençlere seslendiğimiz ama esasında tüm yaş basamaklarını ilgilendiren; içerisinde direkt kulluk şuuru olan bir mana olan “Haddini bilmek” meselesini masaya yatırıyoruz.

Bunu, hem usta hocalarımızın bilimsel kaynaklarla olan açıklamalarıyla hem de “Haddini bilmek için 50 teklif” diyerek gençlere slogan olacak etiketlerle yapıyoruz.

Büyük büyüklüğünü, küçük de küçüklüğünü bilse, esasında hadsizlik de olmamış olur ama bu nevi problemler maalesef hâlen mevcut...

Haddini bilmek gibi haddini bildirmenin de bir edebi olduğunu, meselenin birkaç bağlamda vurgulanması gerektiğini belirttiğimiz dosyamız, umarız ki tüm GENÇ dosyaları gibi sadra şifa, derde deva olur.


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.