Hidayet Gayrete Aşıktır
Mehmet Sadık
GENÇ Dergisi, abonelerine her yıl çok özel kitaplar hediye ediyor. Bu anlamda 13. yılında da yine okurlarını çok sevindirecek bir eser sundu. Halime Demireşik’in birebir röportajlarından oluşan “Cennet Yolcuları” kitabı yeni dönem abonelerine hediye. Erkam Yayınları’ndan çıkan kitabı ilerleyen zamanlarda normal yoldan da satın alabileceksiniz. Bu güzel eseri daha yakından tanımak; içindeki eşsiz hidâyet öykülerini okumak ve sonradan Müslüman olanların dünyalarını keşfetmek için biz de kitabın müellifi Halime Demireşik ile konuşmak istedik. Tıpkı kitabı gibi, çok güzel cevaplar çıktı ortaya...
Cennet Yolcuları eseriniz hayırlı olsun. GENÇ için de eşsiz bir hediye kitap oldu. Okuyucularımız çok heyecanlı. Kitaptaki hidâyet hikayeleri sizin geçmiş yıllardaki röportajlarınızdan oluşuyor bunu biliyoruz; yine de kitabın hikayesinden, bu röportajları yapma kararınızdan bahseder misiniz?
Şebnem Dergisi ilk kurulduğunda, ilk röportajımı Osman Nûri Topbaş Hocaefendi ile yapmıştım. O, bu röportaj esnasında:
“Halime de bizi çok sıkıştırıp iyi sorular soruyor” diyerek beni röportaj yapmaya teşvik etmişti.
Onların Heyecanını Ben de Yaşıyordum
Hidâyete eren kimselerle röportajlarım da bu sıralarda Aziz Mahmud Hüdayi Kız Kur’ân Kursu’na gelen yabancı öğrencilerle oldu. Mâlumunuz bu kurs, o zamanlar daha yoğun bir şekilde uluslararası bir hüviyet taşımaktaydı. Orada her yıl dünyanın dört bir tarafından yeni Müslüman olmuş veya özel eğitim almak için gelmiş onlarca mühtedi kardeşimiz bulunurdu. Her birinin İslam’a girerken, İslam’ı yaşamaya çalışırken geçirdiği heyecan ve imtihanları, âdeta ben de onlarla birlikte yaşıyordum. Zira o sıralarda birçoğunun Siyer dersi hocasıydım. Onların ihlas ve samimiyetlerini, bağlılık ve teslimiyetlerini gördükçe diğer kardeşlerimizin de bunlardan haberdar olmasını istedim. Çünkü bu, insanın sahip olduğu iman nimetinin farkına varması için büyük bir fırsattı. Ve “hidâyet öyküleri” üzerine röportajlarım böylece başlamış oldu.
Kitapta farklı ülkelerden, hatta kıtalardan çok özel hikayeler var. Gerçekten çok ibretlik olaylar, okurken etki bırakıyor insanda. Sizde nasıl bir hissiyat oldu?
Hikâyelerde beni en derinden etkileyen husus, hidâyetin gayrete âşık olduğu hakikatiydi. Kitapta da görüleceği üzere pek çoğu İslam’a ulaşmak için âdeta hayatlarını sırt çantası yapıp arkalarına atmışlar ve diyar diyar hidâyete ulaşmak için dolaşmışlar. Kimi insandan insana, kimi kitaptan kitaba, kimi ülkeden ülkeye hidâyet peşinde koşmuş. Elbet hidâyet Allah’tan… Ama Allah hidâyeti, tâlip olana ihsan ediyor. O hidâyetin değerini bilmeyen de o büyük nimetten mahrum kalıyor. En azından onun lezzetini alamadan bir ömür boyu kuru bir yük olarak taşıyor.
Sonradan Müslüman olanların imtihanları da çok çetin oluyor değil mi? Çevreleri, kafalarındaki sorular, şeytanın vesveseleri...
Evet, bilhassa şeytanın hidâyet yoluna adım atmaya çalışan bu insanlara kurmuş olduğu büyük tuzaklar… Bu isabetli karardan vazgeçirmek için âdeta gönüllerine, kafalarına musallat olmaya çalışıyor. Atalarımızın dediği gibi, meyveli ağaç taşlanıyor. Daha önce zaten kendisinin emrinden çıkmayan bu insanları kendi hâline bırakmış şeytan; bir insan Allah’a giden bir yola niyet ettiğinde onun nasıl sağında, solunda, önünde arkasında koşuşuyor, onu vazgeçirmek için ne kadar gayret ediyor, buna şâhit olmak beni hayretler içinde bıraktı.
Bu kitap sizce neden okunmalı? Özellikle bir genç, neler bulacak içinde?
Âcizane bu röportajları ilk yaptığım zamanlarda, onları bilgisayara dökerken, okuyup tashihini yaparken; kısacası her okuduğumda imanımın tazelendiğini hissettim.
Bu kitabı okuyan gençler de propaganda ve algı faaliyetleriyle parlatılmaya çalışılan başka kültür, inanç ve ideolojilerin ne kadar içi boş bir hayal dünyasından ibaret olduğunu görecekler. Sıkça cilalanan yaldızlı bir yalan bile hakikat karşısında eriyip gider. Bâtıl fikir ve ideolojiler, ne zaman insanlığa mutluluk vermiştir ki, bugün de versin?!
Ömrünü Boşa Geçirdiğini Kabullenmek Kolay Değil
Müslüman olarak dünyaya gelen ve sonradan Müslüman olan insanlar hakkında düşünme veya ayrım yapma özelliği de katıyor bu kitap. Sizce ne gibi farklılıklar var bu ikisi arasında?
Din değiştirmek çok kolay bir şey değil!.. Yeni bir inanç uğruna, eski hayatına dair her şeyi terk edebilmek, alışkanlıklarını, dostlarını, yediğini-içtiğini, hatta aileni bırakmayı göze almak… Bu gaye için gerektiğinde aç ve yalnız kalmak, işkenceye maruz kalmak; belki hepsinden önemlisi, insanın daha önce vermiş olduğu bütün kararlarının hepsinin boşa gittiğini, yani ömrünü boş geçirdiğini kabullenmesi kolay değil!..
Günümüz Müslümanları da, en azından çevremize bakarak söylüyorum bunu; sanki biraz çevresel faktörlerle vâr ediyor inancını. Sorgulamıyor, derinlemesine bakmıyor meselelere. Bu yüzden de öğrenim duruyor... Siz neler söylersiniz?
Müslüman bir toplumda var olup Müslümanlar arasında yaşamak, birçok şeyi kolayca yapmayı sağlıyor belki… Ama bu kolaylık içinde, neyi “niçin” yaptığımızı çok sorgulamıyoruz. O yüzden söz ve davranışlarımızın çoğu basit alışkanlıklara dönüyor. Davranışların merkezi ve kıymeti olan niyet ve şuuru kaybediyoruz. Bilmeden yapıyor, düşünmeden tekrar ediyoruz. Yeni Müslüman olan herkes, neyi niçin yaptığına ve neyi niçin terk ettiğine dikkat kesiliyor. Yanlış bir düşünce ve kararın, imanını zedeleyeceğini, kişiliğinde ikiliğe yol açacağını düşünüyor ve ne öğrendiyse, taviz aramadan onu uygulamaya geçiyor. Günümüz Müslümanları ise, yapması gereken her şey için önce taviz ve fetva kapıları arıyor. Bu da aslında imanın sadakatini test eden bir durum…
İman Bir İddiadır
Neden “Cennet Yolcuları”? Bu sözde sizce de büyük bir iddia yok mu?
İman bir iddiadır. Ben, Allah’ın var ve bir olduğuna inanıyorum demek, bir iddiadır ve iddia, bir ispat gerektirir. Zaten bütün hayatımız, iman sahibi olmak hususunda samimiyetimizi test etmekten ibarettir.
Evet, bu kitapta ismini zikrettiğimiz, hatıralarını paylaştığımız herkes, imanı seçmek suretiyle yönünü ve yolunu Cennet’e çevirmiş demektir.
Rabbimiz, cenneti “Daru’s-selâm: Mutluluk yurdu” olarak tarif ediyor. Cennete götüren ameller de “sübülü’s-selâm: mutluluk ve selâmet yolları”… Mü’min, Allah’ın çağırdığı cenneti hedefine koymuş bir dünya yolcusu… Selâmet yollarından geçerek, varlık ve yokluk imtihanlarında imanını ispat ede ede Allah’a ulaşır. Rabbimiz bu yolda yürüyenleri de birkaç gruba ayırmış; öncülük edenler, kendi kendine yetenler ve günahlara dalarak nefsine zulmedenler… Bir de Rabbimiz, cennete emekleyerek, yürüyerek değil; koşarak, birbirimizle yarışarak varmamızı emrediyor. Tabii bu koşu, centilmence olacak… Kendi güç ve imkânlarımızla, ama topyekûn bir ümmet olarak… Önden giden ahbaba, bize yol açıp yol gösteren öncülere selâm olsun.
Cumhuriyetin Dindar Kadınları Kitap Olacak
Yine böyle hikayeleri taşıyacak mısınız bizlere? Ya da belki başka projeleriniz olur.
Bu kitabın bir kardeş kitabı daha olacak; Cumhuriyet Devrinde yetişip hidâyete ulaşmış dindar kadınlar ve onların hizmetleri hakkında… Başka niyet ve hazırlıklarımız da var, inşallah vakti geldikçe paylaşırız.
Rabbimiz, rızâsı yolunda yazılan bütün eserlerin bahtını açık etsin. Bu eserimiz de hayır ve hidâyetlere vesile olsun inşallah…
GENÇ'ın Yazısı.