Aykut Kuşkaya’nın Rüyam albümü çıktı. Sanat hayatında 30 yılı geride bırakan Kuşkaya ile hem albümünü hem de “Ne dinlemeliyiz?” sorusu üzerinden müziğini konuştuk. Nüvaz Müzik’ten çıkan albümde Yunus Emre Hazretleri başta olmak üzere çok özel isimlerden şiirler, besteler var. Mevzu sanat ve bilhassa müzik olunca, ruhun gıdasına şifa olacak cevaplar aradık. Buyurun okumaya.

Rüyam hayırlı olsun. İçinde duygusal eserlerin yanında çok özel bir Yavuz Bülent Bakiler şiiri ve Yunus Emre bestesi de var. Başka özellikleri de var mı albümünüzün?

Çok teşekkür ediyorum kardeşim öncelikle size ve “Genç” okurlarımıza. İki yıl boyunca pek çok usta müzisyen dostumla birlikte emek verdiğimiz ve Nüvaz Müzik etiketiyle çıkan yeni albümüm “Rüyam” müzik marketler ve tüm dijital mecralarda yerini aldı çok şükür.

Her zaman olduğu gibi yaşadıklarımı, yaşattıklarımı, etkilendiklerimi ve hissettiklerimi yansıtmaya çalıştığım bir albüm oldu “Rüyam.” Çağlar ötesinden bizlere hitap eden özü güzel, sözü güzel Anadolu erenimiz Yunus Emre’nin evrensel mesajı “Gönüller yapmaya geldim” ve yaşayan en önemli şairlerimizden Yavuz Bülent Bakiler ağabeyin en naif eserlerinden “Sen Sen Sen” isimli şiirini besteledim. Sezen Aksu sözleriyle “Dua” ettim insanlığın affı için, kıymetli eşime yazdığım “Aşina”ya yer verdim aşina yüreklere armağan olarak, madde bağımlılığıyla yıllardan beri gönüllü mücadele eden bir sanatçı olarak “Siz Yoktunuz” dedim ve rahmetli Barış Manço ustamızın enstrümantal eserine söz yazınca, rüyası artık benim de Rüyam oldu.

Tek Bir Tarzda Olmak Kısır Döngüye Sokar

Hakkınızdaki yorumları, haberleri ve sizinle olan röportajları okudum. Ve gördüm ki, Aykut Kuşkaya müziği diye bir şey var... Buna katılıyor musunuz? Nasıl bir tarz bu?

1988 yılındaki çalışmamız “İlk Cemre”yi baz alırsak, 30. sanat yılımı yaşıyorum. Sanatın bir arayış yolculuğu olduğunu içselleştirmiş ve arayışı hâlâ süren biri olarak, tek bir tarza bağlı kalmayı kısır döngü olarak görüyorum. Kendimi bildim bileli, bir insana ait hemen her duyguya ve yaşanmışlığa yer vermeye çalıştım eserlerimde.

Ölüme, doğuma, aşka, ayrılığa, anneye, babaya, çocuğa, vatana, Çanakkale’ye, 15 Temmuz’a, akşamlara, gecelere, gün doğumlarına, kuşlara, denize, İstanbul’a, arkadaşlığa, dostluğa, varoluş sorgularına, yakarışa, duaya, yaşam savaşına, toprağa, taşa, göğe, yıldıza, Filistin’e, Bosna’ya, Kudüs’e, sevgiliye ve sevgililer sevgilisi Efendimiz’e (s.a.v.) besteler yaptım. Değerli üstadlarımızın ve özellikle medeniyet şairlerimizin şiirlerini notalarla buluşturdum. Ezgi, marş, ilahi, türkü, sanat müziği, özgün ve pop tarzlarında eserler verdim.

Yaptığım müziği tek bir kulvara sığdırmak mümkün olmadığından böyle de denebilir, evet.

30 Sene Oldu Ama Hâlâ Yolun Başındayım

Az önce sizin de bahsettiğiniz gibi, 2018 yılıyla birlikte sanat hayatınızda da 30 yılı geride bıraktınız. Albümler, sayısız konserler, şarkılar ve sözler... Nasıl geçti bunca zaman? Geride dolu dolu bir 30 yıl var diyebilir misiniz?

Geriye dönüp baktığımda tam otuz yıl geçtiğine inanmak zor aslında. Hele de kendimi bu yaşımda bile hâlâ yolun başında hissederken… Eser yazmayı, şiir bestelemeyi, bir hikâyenin anlatıcısı olmayı, sözü ve notayı bir ahenk içerisinde buluşturmayı çok seviyorum. Kendimi ifade ediş ve tanımlama yolum bu. Şarkılarımın insanların gönlünde ve zihninde karşılığı olduğunu görmek, yıllar içerisinde şarkılarımla büyüyen insanlarla bire bir tanışmak, sahnede gözlerimi kapayıp şarkımı söylerken izleyicilerin coşkulu eşliği ve nihayetinde sevdiğim işi yapıyor olabilmek şükür sebebi.

Verdiğim eserlerin çeşitliliği söz konusu olup, dönemlerinin koşulları göz önüne alınırsa kendime ve dinleyenlerime sadık kalarak geçmiş keyifli bir otuz yıl diyebilirim.

Bu soruyu sadece gençler değil; tüm yaş grupları adına soruyorum: Ne dinlemeliyiz? Sizce bir insanın neyi, nasıl, ne şekilde dinlemesi gerekir?

Doğrusu müzik, sübjektif bir olgu. Çok da nesnel değil. Bir şarkı birini hayata bağlarken, diğerinin ilgilenmediği bir müzik olabilir. Hatta aynı kişi, aynı eseri farklı zamanda ve farklı ruh hallerinde dinlediğinde bile kişi üzerinde bambaşka etkiler bırakacaktır.

Müzik İnsanı Kötümser Yapmamalı

Bir düşünceye yoğunlaşmak veya tam tersi kafanızı boşaltmak için müzik dinleyebilirsiniz. Eğlenmek için veya bile bile canınızı acıtmak için de. Kitlelere hitap eden bir marşa eşlik ederken de bulabilirsiniz kendinizi, içinizin derinliklerine yol alırken bir başınızayken de. Bence asıl olan, müziğin sizi kötümser bir halde ele geçirmesine ve sürüklemesine izin vermemektir.

Birkaç notanın, onlarca söz yığınından etkili olduğu zamanlar vardır. Ki, müziğin gücü ve kanıtlanmış araştırmalarla tedavi etkisi tam olarak buradadır. Ne için dinlerseniz, onu bulursunuz.

Kimseyi Kalıba Sokmak İstemem

Son olarak şunu da sormak isterim, bir meslekte 30 sene demek, ustalık demek bir bakıma. Kendinizi şu an nerede görüyorsunuz ve hiç çırağınız oldu mu, yetiştirdiniz mi?

Yıllardır tanıdık veya henüz bilinmeyen isimlerle, özellikle de gençlerimizle iletişim halindeyim olabildiğince. Bana gönderdikleri eserleri okur, dinler, kendi deneyimlerimi aktararak yol göstermeye çalışırım. Gitar çalmayı, şarkı söylemeyi öğrettiğim onlarca insan var eserleriyle albüm çıkarıp sahne alan. Yine de ustalık çıraklık ilişkisinde eskilerin deyimiyle “el verme” durumunda değilim. Kendi yaptığım müziği, geleneği olan bir “okul” diye görmüyorum çünkü. Kimseyi kısıtlayarak bir kalıba ve düzene sokmak istemem.

Gönlümden geçenleri, gönül vererek insanların gönlünü almaya ve hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Kendi tarzında eserler veren, Rabbim sağlık ve ömür verdikçe buna devam edip insanlarla paylaşmayı can-ı yürekten dileyen bir adamım.


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.