Yunus Emre Tozal

Yunus ikram dağıtmaya başladığında yanında üç büyük kutu vardı. Durmuş dedesi yine sürpriz yapmıştı anlaşılan. Geldiğinden beri tüm kursu Probis’e alıştıran Yunus, Halley ve ÇokoPrens’le beraber Probis de ikram ediyordu. Gözler Durmuş Amcadaydı. Bir köşede sessizce ağlayarak öğrencileri izliyor, dudakları her zamanki gibi kıpırdıyordu.

Güneşli bir bahar günü, Kur’an kursunun hareketli olduğu bir öğleden sonrasıydı. Kursa dışarıdan misafirler gelmiş, ellerinde paketler, öğrencilerin şaşkın bakışları altında Hocalarla görüşüyorlar, sanki birazdan yapılacak bir sürpriz için Hocalarla istişare ediyorlardı. Sürprizi ve gelenleri tahmin etmemek mümkün değildi elbette, kursa İstanbul’dan gelen Yunus’un hafızlığı bitiyor, ezber sınıfından hafızların bulunduğu sınıfına yükseliyordu. Yunus, yazın yapılacak Diyanet’in sınavına hazırlanan hafızlık öğrencilerine katılacak, sınavı geçerse mezun olacaktı.

Öğrenciler bahçede heyecanla koşuşturuyorlar, birazdan başlayacak merasimi bekliyorlar, dağıtılacak ikram için de sabırsızlanıyorlardı. Nihayet Hocalar ve kursa gelen misafirler de bahçeye çıkınca tüm öğrenciler de bir araya toplanmış, nöbetçiler hariç herkes merasimde yerini almıştı. Yunus’un dedesi Durmuş Amcayı bütün kurs zaten tanıyordu. Kursa yolladığı gofretlerle bilinen Durmuş Amca, kursa hemen her ay hediyelerle gelir, gözü yaşlı bir halde kursu gezer, ezber yapan öğrencileri izlerdi. Merasimin başında Muammer Hoca ve Ekrem Hoca Yunus’un hafızlık sürecinde hatıralarını paylaştılar. Ekrem Hoca Yunus’un ilk geldiğinde diğer arkadaşlarına nazaran Kur’an okumayı daha kolay öğrendiğini, zaten yaz tatillerinde abileriyle Ankara’da bulunan başka kurslara gelerek Kur’an okumayı öğrendiğini anlattı: “İlk geldiğinde hafızlığa hemen başlayacağını tahmin etmiştim, beni yanıltmadın. Kurs daha başlamadan deden seni Kursa getirmişti. İlk başlarda biraz canın sıkılsa da sonra ortama hemen alıştın. Arkadaşların günlük ödevlerini yapa yapa ilerlerken sen zaten çok ilerdeydin ve onlara örnek oldun. İtikat, İbadet ve Siyer derslerinde yapılan sınavlarda da sınav sonuçların güzeldi, öğrenmeyi seviyordun, meraklıydın. Kur’an okumayı hiç duraklamadan öğrenir öğrenmez büyük bir iştahla ezberlemeye başladın. Hatta Kur’an’ın mealinden de okumaya başlayıp bize derste sorular sormaya başlamıştın, işte o zaman anlamıştım senin bu azminle hafızlığa da başlayacağını ve bitireceğini, çünkü azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Nitekim hafızlığa hazır hâle geldiğinde Muammer Hoca’nın sınıfına geçtin ve kısa zamanda bitirdin. Hafızlığınla ilgili Muammer Hoca’yı şimdi dinleyelim, Allah, seni ve tüm hafızlık öğrencilerini çıktığı bu kutlu yolda daim eylesin, ileride hafız yetiştirmenizi de nasip eylesin. İlahi kelamın bir kudreti vardır, o kudreti ileride daha iyi anlayacaksınız, hakikat işte o kudretin içinde bulunuyor. Allah o hakikatlere eriştirsin bizleri…”

Ekrem Hoca’dan sözü alan Muammer Hoca: “Yunus, çok iyi bir öğrencimizdi, arkadaşları da zaten biliyor bu durumu. Kursta şimdiye kadar günde 5 sayfa ezber alan öğrencimiz sayılıdır, Yunus da 5 sayfa ezber alan öğrencilerimizden. Bu yüzden 11 ay gibi kısa bir sürede hafızlığını tamamlayabildi. Elbette bu kadar hızlı öğrenebilmesinin arkadaşında onu her an destekleyen, her zaman yanında bulunan, sürekli hediyeler ve gofretlerle gönlünü alan dedesinin desteğinin olduğunu biliyoruz. Sanki Durmuş Amca hafız olmak istiyormuş da Yunus onun yerine yapıyor gibiydi. Durmuş Amca kursa her geldiğinde bir öğrenci gibi sınıfta oturur, öğrencilerin Kur’an okuyuşunu izler, onlara hediyeler verir, sevindirirdi. Gözü yaşlıydı hep, burada en büyük tebriği siz hak ediyorsunuz Durmuş Amca, Allah sizden razı olsun. Bütün kurs olarak sizi çok sevdik, Yunus’un ailesi çok uzaklarda olmasına rağmen siz bir öğrencinin yanında nasıl olunması gerektiğini de bize gösterdiniz. Yunus bu anlamda hiç yalnız kalmadı, evet ailesini yılda bir yaz tatilinde gördü ama arkadaşları, dedesi, anneannesi, yine burada bulunan dayısı ve halası da sürekli onun yanındaydı. Üç haftada bir izin dönüşlerinde bazen iki ders üst üste verir, bizi de şaşırtırdı. Elbette zorlandığı yerler oldu, üst üste üç gün geçemediği dersler oldu ama kısa zamanda toplayabiliyordu kendisini. Burada tüm öğrencilerimiz zorlanıyorlar ama Ekrem Hocamızın dediği gibi azmin elinden hiçbir şey kurtulamaz. Öğrencilerimizle gurur duyuyoruz, sizler İslam’ın gelecekteki aydınlık yüzlerisiniz. Bizler sizleri yetiştireceğiz, sizler de yarın bulunduğunuz yerlerde Kur’an’a hizmet edeceksiniz. Peygamberimiz ezberlediğiniz Kur’an’la bir toplum inşa etti. Siyer derslerimizi hatırlayın, Peygamberler Tarihi derslerimizi hatırlayın, nice peygamberler işte bu hakikat için mücadele ettiler. Sizler de küçük yaşınızda büyük bir sorumluluğun altına girdiniz, inşallah ileride bu dediklerimi daha iyi anlayacaksınız. Bugün aramızda hafızlığını bitiren Yunus’u ve Yunus özelinde hepinizi tek tek kutluyorum. Büyük bir başarıya imza atıyorsunuz, Allah Yunus’un bugünkü mutluluğunu hayırlısıyla hepinize nasip eylesin.”

Orhan Hoca konuşmaya elinde bir paketle geldi: “Biz normalde hafızlığını bitiren öğrencilere bu merasimde bir hediye takdim ediyoruz Durmuş Amca. Bugün bir farklılık yapmaya karar verdik. Yunus hafızlığını bitirdi zaten en güzel hediyeyi aldı aslında. Biz bu hediyeyi Yunus’tan ziyade size vermeyi uygun gördük. Sizin bu çabanız, bu desteğiniz, sadece Yunus ‘a değil tüm öğrencilerimize yaptığınız dedeliğinizi unutmayacağız. Hafız yetiştiren bir dedesiniz siz, en az bizler kadar sizin de hakkınız var öğrencilerin üzerinde, adak kurbanlarını buraya göndermenizden çocuklara aldığınız gofretleri, sık sık ziyaretlerinizle bizi neşelendirmenizden arayıp sormanızı bu büyük ailenin dedesisiniz siz. Allah sizlerin de sayısını arttırsın.”

Dedem ağlamaktan bitap düşmüştü. Sevincine diyecek yoktu, bu konuşmalar ona en güzel hediye olmuştu. Eline sıkıştırılan paketi yere koyup Hocalara sarıldı. O anı ve bu konuşmaları zihnime kaydetmiştim. Gözleri yaşlı dedem, hafızlık sürecimde en büyük desteğim olmuştu. Hayattaki en mutlu anımın o an olacağını yıllar geçtikçe daha iyi anlayacaktım.

Konuşmalar bitmiş, Yunus kutunun içinde sıraya dizilmiş arkadaşlarına ikram dağıtmaya başlamıştı. Normalde hafızlığını bitiren öğrenciler ÇokoPrens Halley gibi bir ikramla her arkadaşına ikramda bulunur, onlarla kucaklaşarak merasim sona ererdi. Bazen bu ikramı alamayan arkadaşlar pötibör bisküvi ve lokum ikram ederler, iki pötibör bisküvi arasına lokum sıkıştırılarak ikram yapılırdı. Yunus ikram dağıtmaya başladığında yanında üç büyük kutu vardı. Durmuş dedesi yine sürpriz yapmıştı anlaşılan. Geldiğinden beri tüm kursu Probis’e alıştıran Yunus, Halley ve ÇokoPrens’le beraber Probis de ikram ediyordu. Gözler Durmuş Amcadaydı. Bir köşede sessizce ağlayarak öğrencileri izliyor, dudakları her zamanki gibi kıpırdıyordu.


GENÇ'ın Yazısı.