Okul Dergisi Çıkarmak
Bir lisede edebiyat öğretmeni olan bir okuyucumuz şöyle yazmış bize: “Derginizi özenle takip etmeye çalışıyorum. Özellikle yazı atölyesi bölümünü çok faydalı buluyorum. Var olun... Bir okul dergisi çıkarmayı düşünüyorum. Bu anlamda bize söyleyeceğiniz her öneri, fikir benim için önemli bir kılavuz olacaktır. Ne yapmak, nasıl başlamak lâzım?
Gençleri yazmaya teşvik etmek ve emeklerini değerlendirmek için bir okul dergisi çıkarmayı düşünmek, başlı başına takdire değer. Yazarlar, en iyi, dergilerde yetişir. Yazı hayatı, doğrudan bir kitap yazarak başlamıyor, kitap belli bir aşamadan sonra gelinen nokta. Birçok yazarın ilk yazısı bir dergide yayınlanmış, dergideki yazılarıyla farkedilmiş, yine kendisini dergilere yazarak ve bu süreçte tavsiyeler de alarak kendisini geliştirmiştir. Ancak yaza yaza yazar olunuyor; bunun başka bir yolu yok. Dergiler de, yazmaya devam için bir müşevvik unsur, harekete geçirici bir mecra olarak işlev görüyor. Dolayısıyla, benim nazarımda, her dergi teşebbüsü önemli, her dergi değerli. Sadece birkaç sayı çıkmış bir derginin, hatta ‘fanzin’ diye de tabir edilen sadece fotokopiyle belki yirmi-otuz adet çoğaltılan dergilerin dahi bir hizmet gördüğüne inanıyorum. O yüzden, çabanızı destekliyor, bu düşüncenizi uygulamaya geçirmenizi umuyorum.
Buna karşılık, birkaç hususa dikkat etmenizi öneririm. Birincisi, bir okul dergisi de olsa, bu çabanın bir maliyet içeriyor olması. Meselâ, çıtayı çok yüksek tutup, meselâ pahalı bir kağıda basılmış, çok renkli ve hacimli bir dergi ile başlarsanız, yüksek maliyete dayanamayıp kısa sürede vazgeçmek zorunda kalabilirsiniz. Ama bu iş için okul şartlarında ayırabileceğiniz bütçeye göre sürdürülebilir bir çerçeve oluşturursanız, çabanız daha kalıcı olur ve derginiz okulunuzun bir değeri olarak birçok yeteneğin keşfini ve gelişmesini sağlayabilir. Danıştığınız bazı adresler, özellikle profesyonel olarak bu alanla ilgili olanlar, bu konuda sizi en maliyetli tercihe yönlendirmek isteyebilir; siz, ‘sürdürülebilir’ bir dergiyi hedefleyin. Meselâ, ancak iki sayı çıkabilmiş 80 sayfa, grafik ajansında hazırlanmış tam renkli bir dergi yerine, meselâ 32 sayfa, tasarımını kendi imkânlarınızla gerçekleştirdiğiniz, ihtiyaca ve talebe göre fotokopiyle çoğaltılmış bir dergi bence daha iyi bir başlangıç olabilir. Neticede dergiye değerini kazandıran asıl unsur, yazılar… Mümkünse iki veya üç ay gibi okul şartları içinde mâkul bir yayın periyodu belirleyerek, bu şekilde başlayın; imkânlara göre, adım adım yürüyün derim.
Muhteva kısmına gelirsek; ya yaklaşım ya üslup olarak özgün olma istidadı gösteren yazıları desteklemenizi öneririm. Gençler, kompozisyon derslerinin ‘zorunlu’ konularını belirlenmiş anlatım kalıpları içinde anlatmaya mecbur hissetmesinler kendilerini. Özgün konular bulsunlar, özgün anlatım yolları arasınlar… Dergide öncelik, gençlerin olsun; en çok onlar yazsın, onlar görünsün. Bu noktada okul yönetimi ve öğretmenlerin anlayışlı olması gerekiyor.
Hangi yazılar dergiye girecek? Hangisi hangi sayfada yer alacak? Burada, dergi çıkarmanın ve yönetmenin aynı zamanda insan-insan ilişkilerini yönetmek anlamına geldiğini gösteren tecrübeler yaşayacaksınız. Adil olduğunuza, meseleye hatır-gönül veya yakınlıklar-uzaklıklar açısından bakmadığınıza, yazıları adil biçimde değerlendirdiğinize inanıldığı ölçüde az sorun yaşarsınız; ama hiç sorunsuz bir süreç beklemeyin. Ayrıca, yazısı yayınlanamayan gençlerin dahi gönlünü alacak, yazmaya teşvik edecek bir yol bulmalısınız.
Dergi inşaallah uzun ömürlü olur. Bu süreçte, yazılarıyla daha ziyade öne çıkan isimler de ortaya çıkacaktır. Bu, başkalarının onlara yönelik olumsuz bir rekabet psikolojisi içerisine girmesine, onların ise erkence ‘oldum’ tavrına girmesine sebebiyet verebilir. Burada da insan-insan ilişkilerini yönetmek meselesi bir kez daha karşımıza çıkıyor.
Editörlük ve yayıncılık tecrübemi aktardığım ortamlarda, şunu söylüyorum: Editörlüğün yarısı eldeki yazıları/dosyaları en güzel şekilde yayına hazırlamak ise, yarısı da bu süreçte insan-insan ilişkilerini en uygun kıvamda yönetmektir.
Sizi en çok zorlayan, işin bu boyutu olacaktır. Ama bu vesileyle ortaya çıkan güzel yazılara ve keşfedilen kabiliyetlere bakınca, bunaldığınız zamanlar olsa da, ‘bunaldığımıza değdi’ diyeceksiniz.
Sözün kısası, sabra baştan talip olarak, bu işe bismillah deyin vesselam…
Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.