Dedemin Dergisi
Ayşe Nur Kırcalı
Kıpkırmızı yediveren gülleri vardı babamın. Bizzat diktiği kadife karanfiller, cemâlini güneşten saklayan akşamsefaları, beyaza boyadığı kamyon tekeri içinde gülümseyen çeşit çeşit renk renk çiçekleri vardı. Büyük ablamın bizi gölgesine oturtup dalına çıkıp bize Sefiller`i, Cengiz Aytmatov`un romanlarını sesli okuduğu zerdali ağaçları, bembeyaz çiçekleri ile baharı müjdeleyen, bir fırtınada yıldırım düşünce yarılıp kuruyan, kiraz ağacımız, serin gölgesinde semaver çayı içtiğimiz bir söğüt ağacımız vardı. Dedemin söğüdün yumuşak dallarından yaptığı düdükler mahallenin çocuklarının en güzel oyuncağı idi. Arka bahçe babaannemindi. Küçücük bir alanda fasulyeden, maydanoza, domatese her çeşit sebzeyi yetiştirirdi. İki katlı, şirin, müstakil bir evdi bizimkisi. Yaz geldi mi gündüz yıkanan bahçede geceyarılarına kadar oturulur, amcam halam başta hep birlikte, aslı Bom bizdeki adı Hımbıl olan oyun oynanırdı.
Ağaçlar meyveyelerini bir bir sunmaya başlayınca yine imece usulü büyük küçük hep birlikte meyveleri toplar, ayrı ayrı posetlerdik. Çünkü dedem bizim eve girmeden komşuların mutfağına girsin isterdi. Cömert adamdı dedem. Bugün kim dedemden bahsedecek olsa öyle söylüyor, cömert adamdı. Hani şair diyor ya "bir adın kalmalı geriye. Bir adın kalmalı."
Hobi: Dedemin Markası
Kimsesizdi dedem. Erken yaşta vefat eden anne baba, yine genç yaşta kaybedilen bir kız kardeş. Bu sebeple olsa gerek babaannemin annesi gelince pervane olurdu, babaannemin kız kardeşleri gelip günlerce bizde kalır, dedem onlara bir abi gibi davranırdı. Garip adamdı dedem. Neden mi? Hemen anlatayım. Kız kardeşi vefat edince enişte tekrar evlenmiş. Çoluk çocuğu olmuş. Ama dedem yeni geline de abi olmuş. Biz yıllarca o eve gidip geldik. O yeni hala da dedemi çok severdi. Ama dedemi en çok çocuklar severdi. Cebinde muhakkak Hobi çikolata bulunurdu. Hobi benim için dedemin markası. Evet evet, dedemden kalan bir çikolata markası. Kim bilir belki hobi markanın sahibinin torunları için bile böyle manevi bir önemi yoktur bu ismin.
Evlatları için köyünü bırakıp şehre geldiğinde, gurbete çıkmış, hasret kalmış köyüne. Her pazar muhakkak köye gitsek de dedem için o hafta geçmek bilmezdi. Köye gidince ceviz ağacının altına oturur, eline aldığı hiç de verimli olmayan, ama sadık yâri kara toprağı avucunda ufalar ufalar derin derin uzun uzun düşünürdü.
Dedemin Dergisi: Altınoluk
Her ay postacı dedem için bir poşet bırakırdı. Ablamlarla en büyük yarışımız bu dergi poşetini ilk alan olmak üzerine olurdu. Küçükken Altınçocuk için sonra büyüdükçe Şebnem eki için mücadele devam etti. Asıl sayı Altınoluk`a dokunmazdık. Çünkü o dedemindi. Ayda bir defa babaannem Ahıska muhacirlerine has hamur işleri yapar, akşam beyaz yüzlü, tertemiz kıyafetli, genci yaşlısı ile kapı arasından bakan beni çok etkileyen amcalar, abiler gelirdi. Dedemin arkadaşları ya da ekibi idi onlar. Babamlar dahil kimse salona girmez, çayları dedem doldururdu. Hayal dünyamı bir hayli meşgul eden bu gizemli toplantıların aslını öğrendiğimde çok şaşırmıştim. Meğer dedem ve misafirler Altınoluk`tan bir makale seçiyor, gençler okuyor, büyükler yorumluyormuş. Demek dedem, okuma yazmayı askerde öğrenmiş, köylü adam, köy aşığı adam, makale yorumluyor. Demek dedemin bu manevi hallerinin, cömertliğinin, mütevaziliğinin sebebi, Bursa sokaklarında kadı cübbesi ile ciğer satan Aziz Mahmud Hüdayi`ye kadar gidiyor. Dedem bu kısa ömründe tutmuş bir güzel yol, bir güzel yürümüş. Lakin hiç bir çocuğuna benim yoluma girin dememiş. Babam ruhuna daha uygun olan cehri bir yol tutmuş, amcam bireysel takılmayı seçmiş. Lakin babasına düşkün olan düşkün olduğum babam için dedemin yadigarı Altınoluk önemliydi ki dedem vefat ettikten sonra da yıllarca abonelik devam etti. Derginin hediye ettiği pek kıymetli kitaplar rafları doldurdu. Sonra malum sebeplerden dergi aboneliği kaldı. Ta ki ben atanıp Erciş`e öğretmen gidene kadar. Pansiyona dergilik yaptırınca aklıma geldi. Altınoluk`a mail attım. Kızlarım için ellerindeki eski sayılardan istedim. İki gün sonra telefon geldi. Kaç öğrenci olduğunu sordular. İki yüz kız öğrenci elli oda var, dedim. Ve dergi çıkar çıkmaz Şebnem ekinden elli adet her ay gönderdiler. Geçen yıl Vezirköprü`ye gelince kargo geri dönmüş ben teslim alamayınca. Aradılar yeni adresimi aldılar. İki senedir de Altınoluk, Şebnem, Altınçocuk ve Genç Dergi gönderiyorlar. Önce ben okuyor sonra öğrencilerime veriyorum. Ve her ay bu dergiyi miras bırakan dedemi rahmetle anıyorum.
Altınoluk`a da çok teşekkür ediyorum.
GENÇ'ın Yazısı.