Yazı İşleri

Sürekli kayıt tuşuna gidiyor parmağınız. Aklınız hep orada çünkü. Yaşamayı bir kenara bıraktınız. Çok sevdiğiniz hazları bile ertelediniz. Bütün derdiniz güya o anı ölümsüzleştirmek. Alacağınız üç beş “like” ya da beğeni için buna değer mi, hiç düşündünüz mü? Bir karenin içine soktuğunuz üç beş görüntü ya da birkaç dakikalık video için hayatı, en kıymetli varlığınızı ıskaladığınızı ne zaman fark edeceksiniz? An ki tek sermayeniz, elinizden uçup gidiyor ve siz onu çok zaman dönüp bakmadığınız arşivlere, piksellerden oluşan bir dosya olarak eklemek için dijital bir telaşa harcıyorsunuz. Aslında harcanan sizsiniz, görmüyorsunuz. Dahası bilgisiz, görgüsüz ve değersiz o kadar bayağı, sıradan ve pespaye içerikler için yapıyorsunuz ki bunu, elinde kamera, fotoğraf makinesi ya da akıllı telefon ile kayıt telaşına düşenlere “çekmeyin kardeşim artık, çekmeyin; yaşayın, çekmeyin; hissedin, çekmeyin; tadın, çekmeyin; düşünün, çekmeyin” diye haykırasımız geliyor. Sizden rica ediyoruz, lütfen artık görünme, gözükme ve gösterme telaşına bir son verin. Lütfen elinizdeki o aleti yavaşça yere bırakın ve sakinleşin, zira artık çekilmez oldunuz.

Önce radyo hayatımıza girdi; tüm dünya radyoyu bir numaralı kitle iletişim aracı olarak kabul etti, hâlâ da öyle. Sonra televizyonla tanıştık: Bazı dindar kesimlerin “şeytan kutusu” diye adlandırıp şimdilerde ise çok büyük yatırımlarla TV kanalı kurduğu bir süreçti bu.

2000 yılı, yani “Milenyum” sadece tarihi anlamda değil; teknolojik anlamda da bir dönüm noktası oldu. İnternet hayatımıza öyle bir girdi ki, hem radyo hem de televizyonla şekillenen “medya” ortamı, tüm etkisini ve becerisini buraya aktarmak zorunda kaldı.

Artık YouTube’dan, mobil oyunlardan ve TikTok gibi uygulamalardan söz ediyoruz. Bu durum ileride hangi bahislerden söz edeceğimize dair bir ipucu da olabilir. Zaman geçecek ve dünya değişmeye devam edecek. Peki nitelik, hayır ve güzelliği tavsiye etme, tevazu sahibi olma, bireyselciliğin yerine diğergâm olabilme ne olacak? Dosyamızda bunlara bakacağız.

Eğlence Değil; Bağımlılık

Günümüzde “teknoloji bağımlılığı” veya “internet bağımlılığı” diye adlandırılan psikolojik rahatsızlıkların ortaya çıkışı da internetin sadece radyo ve TV’yi değil; insanlığı da yendiğini gösteriyor. Anlık iletişim ve paylaşım sağlayan sosyal medyayı internetin olduğu her yerde rahatça kullanabiliyor, buradan oyun oynayıp; film, dizi gibi aslında televizyona mahsus yapımları takip edebiliyoruz.

Gazete ve dergilerin matbu basımı sonlandırıp sadece internet yayını yaptığı; televizyon kanallarının uydu yayınını sonlandırıp internete yöneldiği, sosyal medya adreslerinden anlık canlı yayınlarla herkesin haberci-medyacı olabildiği, YouTube ve TikTok gibi uygulamaların gençlerin gündeminde belirleyici bir mecra olduğu bu dünyada muhtemelen gelecekte televizyon-radyo gibi mecralar tarihe karışacak...

Propaganda Etkisi

Tüm bu medya kanalları siyasetin ve ülkelerdeki iktidarın zamanla bir şekilde tekeline dönüşüyor ve propaganda aracı olarak kullanılıyor. Aynı zamanda kitlelerin tutum ve davranışlarını etkilemek, belli alanlara yönelimlerini sağlamak ve tüketime özendirmek için türlü türlü dayatmalar yapılıyor. Hâl böyle olunca da yasama, yürütme, yargının ardından dördüncü güç olarak kabul edilen medya, büyük çoğunluğu “şer” odağı olan güçlerin elinde bir araç oluyor...

Bu anlamda biz de “Artık Çekilmez Oldunuz” diyoruz. Sinema, diziler, YouTube veya TikTok’ta hiçbir düzen olmadan hayatımıza sokulan “zararlı” içeriklere karşı bir duruş bu. Asla bu mecralara karşı olmadığımız gibi içerisinde de aktif olarak yer almaya çalışıyoruz; burada asıl husus, üretilen içeriklerin değersizliği, insanlığın küçük düşürülmesi, herhangi bir itibar, nitelik kaygısının olmaması...

Televizyon Out, İnternet In

Uydu Elektronik İletişim İş İnsanları Derneği’nin (TUYAD) 5 yıl önce gerçekleştirdiği bir araştırmada internet üzerinden televizyon izleme oranı yüzde 2’lerdeyken bir yılda yüzde 9’a çıkmıştı. Günümüzde ise bu rakamın yüzde 40’lara dayandığı belirtiliyor.

Ayrıca geleceğimizi inşa edecek olan günümüz çocuklarının tutumları da çok değişti. Eskiden en azından RTÜK kontrolü olan veya ailelerin kanal tercihi yapabildiği günlerden, çocukların tüm ilgi ve alakalarını, mesela çizgi film izleme tercihlerini internete çevirdiği bir atmosfer oluştu. Ipsos Medya Araştırmaları tarafından gerçekleştirilen “Çocukların Yaşam Tarzı ve Medya Tüketimi Araştırması” ile 4-14 yaş arası çocukların medya takibi, hayat tarzı ve teknoloji tüketimleri değerlendirildi.

Çarpıcı sonuçların çıktığı araştırmadan sonuçların bazıları şu şekilde: Geleneksel medya mecraları, hâlâ iletişimde çocuklara ulaşmak için en etkin yol. Buna rağmen internet ve mobil iletişim çocuk ve gençlere ulaşmada giderek daha anahtar bir rol üstlenmekte.

İnternet çocukların hayatlarında eğitim önemli bir yer tutuyor, okul ve internet dışındaki zamanlarında ise televizyona yönelebiliyorlar. Çocukların yüzde 95’i yaptıkları aktiviteler arasında televizyondan bahsederken, yüzde 54’ü bilgisayarda oyun oynuyor. Çocuk programlarına ek olarak yetişkinlere hitap eden programlar ve hatta burada yayınlanan reklamlar dahil olmak üzere televizyonu ilgiyle izliyorlar olsalar da hanelerinin yüzde 74’ünde bilgisayar ve yüzde 62’sinde internet bağlantısı bulunan çocuklar elbette teknoloji ve internete daha bağımlı ve yatkınlar; bu yatkınlık her geçen sene daha fazla artıyor. İnternetin hayatlarına girmesi ile birlikte televizyon veya diğer aktivitelere ayrılan vakit azalıyor ve internetin gitgide çocukların hayatlarında vazgeçilmez bir yere sahip oluyor. Öyle ki; özellikle 12-14 yaş erkek çocukların yüzde 57’si internetten “vazgeçemeyeceklerini” dile getiriyorlar. Çocukların önemli bir kısmı az da olsa kullanılabilir bir harçlığa sahip ve bunu genellikle çocuklara yönelik gıda alımında ve yaşla birlikte artan oranda kırtasiye, aksesuar, sinema gibi farklı gruplarda harcayabiliyorlar. Çocukların özellikle, hızlı tüketim ürünleri tüketimlerinde reklamlar azımsanamayacak bir etkiye sahip; her iki çocuktan biri reklamda gördüğü ürünü talep ediyor. (Kaynak: https://www.ipsos.com/tr-tr/cocuklarin-aliskanliklari-degisiyor-televizyonun-yerini-internet-aliyor)

Eşcinsellik, Anarşizm ve “Benmerkezcilik” Pompalanıyor

Ekrandan üretilen içeriklerin temel mesajında bu dönemde eşcinsellik, anarşizm ve benmerkezcilik olması göze çarpıyor. Son 15 yılda Hollywood yapımı herhangi bir sinema filmi olmasın ki içerisinde bu bahsini ettiğimiz durumlar bulunmasın.

Türkiye’de durum farklı değil: “Aile” gibi toplumun en temel kurumlarından birinin üzerine konu edilen bir sinema filminde -yakın zamanda vizyondaydı- trans bir karakterin filmin en ön plana çıkan “kahraman” vurgulu karakteriydi.

İnternet Dizilerinin Amacı Ne?

Netflix adlı film, dizi, belgesel izleme platformu şu an internet yapımı projelerin amiral gemilerinden. Televizyon ekranı olmadığı için tamamen özgür; herhangi bir sansüre tâbi olmadan diledikleri içerikleri paylaşan bu platformlar az önce bahsettiğimiz (Eşcinsellik, Anarşizm ve Benmerkezcilik) tüm dayatmaları üst düzey teknikle yapılmış filmleri veya dizileriyle uyguluyorlar.

2017 yılı izlenme istatistiklerini paylaşan Netflix, hem dünyanın hem de Türkiye’nin -sadece- burada ne kadar vakit harcadığını gösterdi.

Netflix üyelerinin günde 140 milyon saatten fazla, yani bir haftada yaklaşık 1 milyar saat boyunca dizi, film ve belgesel seyrettiğini paylaşmıştı. Bu veriler tabii ki gün geçtikçe artıyor...

Bir Dizi Tehlike

Radyo Televizyon Üst Kurulu’na (RTÜK) göre televizyon-internet ortamından yayınlanan mafya veya sokak dizileri gençleri katilliğe, cinayete özendiriyor. Üstelik en çok da “arkadaş” katline..

TBMM Töre ve Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu’na sunulan RTÜK raporunda, bu türdeki yapımların etkisi sonucu, “Bazı ergenlik çağındaki gençlerin” arkadaşlarını ekranda gördükleri karakterlere bürünerek yaraladıkları; onların replikleriyle saldırıda bulundukları açıklanmıştı.

“Televizyon programlarındaki şiddet içeriğinin, müstehcenliğin ve mahremiyet ihlallerinin izleyicilerin ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri” isimli rapor, RTÜK nezdinde başkanlığını Prof. Dr. İhsan Dağ’ın yaptığı psikiyatrist ve öğretim üyelerinden oluşan bir çalışma grubuna hazırlatılmıştı.

Gençlerin Modeli Oluyorlar

Raporda, ekrandan üretilen muhtevanın özellikle ergenliğe kadar olan dönemdeki çocukları etkisi altına aldığı belirtilirken, yapılan araştırmalar 14-15 aylık çocukların bile ekranda gördükleri karakterleri ve replikleri kendilerine model olarak alabildiğini gösterdi. Bilhassa 6-10 yaş arası dönem ise ekranda gösterilen karakterlerden en çok etkilenilen dönem olduğu, çocukların ekranda gösterilen şeyleri gerçek kabul ettikleri vurgulandı.

Ekrana Bağımlıyız

TV veya internet yoluyla ekrana olan bağımlılığımız ise gerçekten çok düşündürücü. RTÜK’ün 5 bin 360 kişi ile yaptığı araştırmanın sonuçlarına göre, ülkemizde bir günlük süre zarfında televizyon izlenme süresinin ortalaması 4 saat civarında. Ayrıca çocukların en çok TV izledikleri saatlerde, beş farklı özel kanallarda gösterilen içeriklerde gösterilen filmlerin şiddet oranı da yüzde 33 olarak belirtildi.

İnsan Öldürmek Meşrulaştırılıyor

Bu raporun sonuçlarına göre, bizim de “en çekilmez” olduğunu vurguladığımız mevzu ise şu: Ekranda şiddete aşırı derecede yer veriliyor ve aslında her şeyi sevdikleri, aileleri, ülkeleri için yapan katillerin iyiyi temsil ettikleri ve yaptıkları şiddetin de meşru hale getirildiği aktarılıyor. Bu durumda da daha çocuk yaşta gençlerin en küçük bir tartışma veya olumsuzlukta çözümü şiddete başvurmaya, silahla insanları, arkadaşlarını yaralamaya başvurduklarını gösteriyor.


Son Zamanların “En Çekilmezi”: TikTok

Hayatımıza Nasıl Girdi?

TikTok, bir Çin firması olan ByteDance tarafından 2016 yılının Eylül ayında piyasaya sürüldü. Uygulama Çin’de “Douyin” adıyla biliniyor. Video içeriği oluşturma, canlı yayın yapabilme ve bunu paylaşma imkanı sağlayan TikTok, o yıllarda tüm dünyada bilinmese de Asya bölgesinde kısa video içeriği üretme ve paylaşmada liderliği eline almıştı.

Kurulmasından tam 1 yıl sonra Endonezya üzerinden dünya pazarına açılan uygulama, dünya diline daha uygun olması için TikTok adını aldı. Ve ardından birçok ülkede en çok indirilen uygulama olmayı başardı. Sonunda, 2018 yılının başında müziklerden para kazanabilmek için Modern Sky ile ortak oldu. TikTok’un ana şirketi ByteDance 1 milyar doların üzerinde bir yatırımla Amerika merkezli, gençlerin popüler sosyal medya platformlarından olan musical.ly’ı satın aldı ve Ağustos 2018’de bu uygulamadaki tüm hesap ve verileri tek bir uygulamada birleştirerek günümüzdeki TikTok’un oluşmasını sağladı.

Peki Neden “Çekilmez” Oldu?

TikTok tıpkı Instagram gibi süre kısıtlamalı bir uygulama. Bu, günümüz gençliğinin ruh halini gösteriyor aslında: Uzun soluklu, sabır gerektiren işler yapamıyoruz.

Komedi, oyunculuk, müzikal sesler, dans ve dudak senkronizasyonu gibi türlerde 15 saniye sınırlı kısa videolar üretebiliyorsunuz. Sayıları her saniye artmakla birlikte TikTok, şimdilik 150 ülkede 500 milyondan fazla kullanıcıya ulaştı bile...

TikTok’u “çekilmez yapan” asıl mevzu ise bir eğlence, komik videolar paylaşımından öte, insanı küçük düşürebilen; her türlü ev halini, özeli teşhir eden, aile büyükleriyle yapılan videoların komiklik olsun diye tüm dünyaya servis edilen bir hüviyetinin olması...

Her Dönem Farklı Rüzgar...

Gençliğin, şen şatır olma, eğlenme ve zamanını yaşama hususunda önemli bir dönem olduğunu kabul ediyoruz. Ancak bizim asli unsurumuz insan olarak doğup, büyüyüp, kabre girebilmek; bu sebeple de dünyanın her dönem farklı bir rüzgarla önümüze getirdiği (Bir dönem Scorp) bu tür uygulamaların edep-ahlak kaidelerinin sınırları içerisinde değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz...

Şöhret Olmak İçin Tek Yapman Gereken: Saçmalamak!

YouTube, Instagram fenomenlerinin de ortak bir yönü olan bu durum, TikTok’ta da kendisini gösteriyor. Sıradışı hareketler, sesler, görüntüler, sorularla “en çok izlenen” olmak; tüm dert bu...

Mevzunun psikolojik bir yönü olduğu tartışılmaz bir gerçek. Psycology Today yazarı psikolog Robert W. Fuller, insanlardaki şöhret olma ve tanınma isteğinin çok abartılı durumlarda nüksetmesini ruhsal bir hastalığa bağlıyor. Ayrıca Fullar’ın deyimiyle bir insan şöhret duygusunu tadınca kendi iç eleştirilerini ve çevresinden, toplumdan gelen uyarı-eleştirileri de duymaz oluyor... Ünlü isimler olup da hiç beklenmedik hallerle karşımıza çıkan insanları düşününce, Fullar gerçekten de çok haklı.


 2019’da Ekranlar GENÇ’leşecek!

Uluslararası Genç Derneği’nin “prodüksiyon” çalışmalarının, YouTube paylaşım ortamındaki kanalıdır. Kanal, 2012 yılında açılmış olup 2018 Ekim ayına kadar daha çok Genç Dergisi’nin tanıtım videoları, sokak röportajları vs. içerikler için kullanılmıştır.

• Kanalın adı Ekim 2018’de Genç Prodüksiyon yerine GençTV olarak güncellenmiş; ardından gelen paylaşımlarla sadece 2 aylık periyotta ciddi bir abone sayısı artışı ve görüntülenme sayısı yakalanmıştır.

• Rakamlara göre kanalın organik abone sayısı: 13 bin 200 (15 Ocak 2019).

• Toplam görüntülenme sayısı: 1 milyon 250 bin (15 Ocak 2019).

Peki Neden YouTube?

İnternetin hayatımıza girmesinden sonra yeni bir dünya ile tanıştık ve bu dünyanın içerisinde istemesek bile “mecburen” olmak durumunda kaldık. Burası: “Sosyal medya.”

Sosyal medya: Facebook, Twitter, Snapchat, Instagram gibi amiral gemilerin tekelindeyken, YouTube video paylaşım ortamı olarak varlığını devam ettiriyordu. Ancak 2010’lu yıllara girdiğimizde YouTube kullanıcılarının özgün içeriklerini paylaşmaya başlamaları; buna mukabil YouTube’un kullanıcılara görüntülenme oranınca ücret ödemesi ve şirketlerin burayı yeni bir reklam alanı olarak görmesi, “YouTuberlık” mesleğinin literatüre geçmesine neden oldu. Yani, YouTube artık para kazanılan bir yer.

Mevzunun diğer tarafı ise YouTuber’ların büyük çoğunluğunun 14-24 yaş aralığından oluşması. Yani gençlerden...

Tsunami Dalgalarına Karşı Kulaç Atmak...

Günlük en az 35 milyon giriş-çıkışın olduğu YouTube’da içerik paylaşımında tüm sınırlar zorlanıyor. Kara propaganda, teşhir, magazinsel içerikler bir yana; gençlerin para kazanabilmek için takındığı tavırlar hakikaten çok üzücü olabiliyor. Ve maalesef son dönemde artış gösteren eşcinselliğin özendirilmesi gibi durumlar da YouTube’da kaliteli ve nitelikli içerikler paylaşmanın ne denli önemli olduğunu gösteriyor.


GENÇ'ın Yazısı.