Âlemlerin Efendisi, “Her kim diline ve cinsel arzularına hâkim olacağı konusunda bana söz verirse ben de onun cennete girmesine kefil olurum” buyuruyor. Alın size evrensel bir ahlâk kıstası. Her yerde kullan. İster siyasette, ister internette, ister işyerinde.

lkemizde internetin yeni yeni yayılmaya başladığı ve benim de kullanmaya pek merakımın olmadığı yıllarda bir gazetede “internet ahlâkı” başlıklı bir yazıya gözüm ilişmişti. Başlıktan sonra devamını okumadığım yazı, bende bir şaşkınlık yaratmış, internet ve ahlâk kelimelerinin yan yana bulunmasına bir anlam verememiştim. İnternet ile ilgili ilk ciddi bilgilenmeyi yaklaşık on üç yıl önce, dergimizin yayın yönetmeni M. Lütfi Bey’in organize ettiği, hiçbir görsel malzeme kullanılmayan bir seminerde ve ilginçtir bir camide edindim. Henüz kimsenin bilmediği interneti, Amerika’da bulunmuş bir mühendisten, bir grup öğrenci ile hayretler içinde vaaz dinler gibi dinlemiştik. Şimdi benim, kutsal bir mekanda ilk bilgisini edindiğim internetin, ülkeye girişini sağlayan fiber optik kablolarına bir sabotaj düzenleyesim var! Belki ilerleyen satırlardan sonra bundan vazgeçerim.

İnternet, bir eğlence ve haber aracı olarak  kendinden önceki bütün eğlence ve haber medyasını değiştirdi. Aynı zamanda bir sosyal iletişim aracı olarak kullanılan internet, sosyal ilişki biçimlerimizin ve geleneklerimizin pek çoğunu tahtından etti,  dünyayla ve birbirimizle olan ilişkilerimizi değiştirdi. Teknolojik icatlar ve bunların yayılması konusunda yaygın olan iki görüş vardır: Bunlardan birincisine göre bu yenilik ve icatlar bir dizi çalışma ve gayret sonucu bulunur ve bunun neticesinde insanların hayatında ne gibi değişikliklerin olacağı kestirilemez. Bu iyi niyetli görüştür. Diğer görüşe göre teknolojik icatlar ve değişiklikler bir manipülasyon ve sömürü aracı olarak kasıtlı olarak organize edilir. Burada, toplumların zaten gizli olarak var olan kültürel ve psikolojik yetersizliklerinin, pasifliklerinin sömürülmesi söz konusudur. Yani çok daha başka etkenlerle, yatay ve dikey hareketlerle, geniş boyutlu hale getirilmiş, karmaşık ama parçalanmış yeni bir toplumun ihtiyaçlarını hem sömürme hem de giderme vardır. Bu görüşe göre eğer internet hâlâ icat edilmemiş olsaydı, biz yine başka bir araçla manipüle ediliyor ya da akılsızca eğlendiriliyor olacaktık. İster bağımsız bir alanda icat edilip, daha sonra yeni toplumlar ve yeni hayat şartları ortaya çıkarmış olsun, ister kasıtlı olarak yeni hayat formları için icat edilmiş olsun internet verimli tarlalardan parsel parsel toprak kaydırıyor. 2009 yılında yapılan bir araştırma, Türk insanının interneti ağırlıklı olarak, e-posta, oyun, chat ve sosyal topluluk siteleri için kullandığını ortaya koydu. İnternetin selefi televizyon karşısındaki pasifliğine karşın insan, bilgisayar başında sanal da olsa etkileşime geçiyor. İnternette sosyal roller bir kenara bırakılabiliyor. Etkileşime geçerken farklı bir yaşta ve cinsiyette görünmeniz mümkün. Forumlarda, bloglarda, sosyal paylaşım sitesi facebook’ta kendinizi ayrı bir cinsten, bambaşka biri olarak tanıtabilirsiniz, size ait olmayan milyonlarca insana ait herhangi bir fotoğrafı benim diye adınızın üzerine yapıştırabilirsiniz. İnternet kullanımının en tehlikeli kulvarlarından biri; kadınların ve erkeklerin, yüz yüze yüz bulamayacakları ifadelerle görüntü ve video paylaşımları ile haya ve iffet sınırlarını zorlaması. Paylaşılan bilinçsiz cümleler, saklı tutulacak, sır bilinecek, mecburen ketum olacak zamanlarda, dudaklardan klavyelere dökülüveren günah kelimecikleri… Görünerek varolmayı hüner bilen modern insanın fotoğraf ve video tutkusu. Sizce internet, teknolojinin icadı ve kullanımı görüşlerinin hangisine göre var oldu?

Tehlikeyi farkettik. Şimdi bizi çekip kurtaracak bir el lazım. Arayışa başladık. Yeni bir ahlâkî alanı keşfettik: “İnternet ahlâkı”. Tıpkı diğerleri gibi: “siyaset ahlâkı”, “spor ahlâkı”, “birlikte yaşama ahlâkı”. Onun ahlâkı, bunun ahlâkı. Kıyamete kadar daha binlerce mesele ile karşılaşacak insanoğlu ve hepsine bir ahlâk kılıfı bulacak. Karşılaşılan son meseleye, son ahlâk olacak umuduyla. Böylece kemale ermemiş şahsiyetler her defasında yeni bir uyum problemiyle yüz yüze gelecekler. İddia ediyorum ahlâk tektir. Bu da her alanda geçerlidir. Yalan söylemenin haramlığını ilmik ilmik işleyelim insana, sözünde durmayı, anlaşmaya uymayı, başkasının canını acıtmanın elemini azıcık hissettirelim. Fitne fesadı bertaraf etmeyi, hasedin yakıcılığını öğretelim. Kinin, nefretin yok ediciliğini hissettirelim, makamların geçiciliğini tattıralım. Cemiyetin ahlâksızlığının, kişinin ahlaksızlığından yüz bulduğunu okutalım. Müslümanın başkalarının namusundan da mesul olduğunu öğretelim. Ahlâkın bir veçhesinin de yaşatmak olduğunu gösterelim.  İnsana iffeti öğretelim, davranış ve duyarlılık boyutuna taşıyalım, sonra sokakta, işte, internette hep o şahsiyeti, ahlâkı sergilesin.

İnsandan başka canlıların davranışlarının ahlâkîliği sorgulanmaz. İnsanın ahlâklı bir davranışta bulunması onun bazı şeyler belli birer anlam vermesi ve kendi davranışlarını bu anlayışa göre ayarlaması demektir. Bir ahlâkî davranış hadisesinde yalnızca karşımızdakiler değil, bir de kendimiz bulunuruz. Öyleyse insan başkalarını değerlendirirken kendi kişiliği hakkında da bir fikir sahibi olmak zorundadır. Herkeste bir benlik kavramı, yani kendi kişiliği hakkında bir kanaat vardır. Siz nasıl bir insansınız? Kendi kişiliğinize karşı nasıl duygular besliyorsunuz? Kendinize karşı nasıl davranırsınız? Sorularına verilecek cevaplar, kişinin benliğini ortaya çıkarır. Ahlâkî davranışta bu benlik ile dış dünyanın ilişkilerinin görüntülerinden ibarettir. İnsanın ahlâk anlayışı veya ahlâk bilgisi ile davranışı arasında her zaman bir uyum olmuyor. En büyük derdimiz, bu uyumu sağlamak olmalı. Çoğu zaman ahlâk anlayışımız, ahlâkî davranışları değerlendirmemize yarar, yoksa her zaman bu anlayışla hareket etmemize değil. Farklı farklı başlıklar altında sürekli ahlâkı yeniden keşfetmeye çalışmamızın sebebi budur. Hareketten ziyade, değerlendirme kıstası için kullanmak.

İnsan bir hareketi yanlış kabul ediyor ve onu işlediği zaman suçluluk hissi duyuyorsa bu hareket ahlâk dışıdır. Bizi bir davranışa götüren sebepler hiç de ahlâka uygun olmayabilir. Fakat bu davranış için haklı sebepler gösterir, kendimizi mazur göstermeye çalışırız. Bu gibi durumlarda insan kendi kendini aldatıyor demektir. Bu da insanın kendini farketme ve anlamasında kusurlar bulunduğunu gösterir.

İffeti ele alalım. Haramdan uzak durmak, helâl ve güzel olmayan söz ve davranışlardan sakınmak anlamına gelen iffet, kişiyi bedenî ve maddî hazlara aşırı düşkünlükten koruyan erdem demektir 

Âlemlerin Efendisi, “Her kim diline ve cinsel arzularına hâkim olacağı konusunda bana söz verirse ben de onun cennete girmesine kefil olurum” buyuruyor. Alın size evrensel bir ahlâk kıstası. Her yerde kullan. İster siyasette, ister internette, ister işyerinde. Ancak insanın aşırı zevklerden uzak durmasının iffet sayılabilmesi için bu tutumun kişinin bilinçli tercihine dayanması ve güçlü bir iradî çaba ile gerçekleşmesi gerekir  Yani insan ne olup bittiğinin farkında olacak. Hükmü bilmek yeterli değil. Ben bunun neresindeyim? Buna göre kendimi nasıl tanımlıyorum? Bunu kabul ediyorsam diğerleriyle bunun ışığında nasıl karşılaşırım? Sorularına verilecek cevabın olması lazım. “Mü’min erkeklere söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir. Şüphesiz ki Allah onların bütün yaptıklarından haberdardır. Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar, ziynetlerini açmasınlar!” (Nur Suresi, 30-31) ayetini özümsemiş, farketmiş, kendini buna uydurmuş müslüman erkek ve kadın internetteki hangi gayri meşru sayfaya uğrayabilir? Bu ayet sadece sokaktaki davranışlarımız için mi bizi uyarmaktadır?

Müslümanın  şahsiyeti tektir. Her durumda ve ortamda zinanın haramlığını bilir, ona bulaşmaz, ona yaklaştıracak vasıtalardan da uzak durur. “Yedi grup insanı Allah, gölgesinden başka gölgenin bulunmadığı günde Arşı’nın gölgesinde gölgelendirir  ”Onların arasında şunu da sayar: “Makam ve güzellik sahibi bir kadın kendisini (zinaya) çağırdığı halde (çağrısını reddedip) “Şüphesiz ben Allah`tan korkarım” diyen kimse  ”hadisini kavramış mümin erkek, internette gayri meşru niyetlerle çöpçatan sitelerinde dolaşabilir mi? Müminlerin anneleri olduğu Kur’an’da beyan edilen “Peygamber`in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır.” (Ahzap 53) ayetini bilen hem de kendini bilen bir kadın,  internette sohbet odalarında nasıl davranabilir? “Evlenme imkânını bulamayanlar ise; Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar.” (Nur 33) ayetini işitmiş mümine namuslu olmak için kaç tane ahlâk alanı açmak lazım? İslam, bir kez  işitmiş ve  iman etmiş kişiyi, büyük bir mesuliyetin altına girmiş kabul ediyor. “Zina eden kimse zina ederken mü`min olarak zina etmez” buyuran peygamberimiz, büyük bir günahla imanın, söz vermişliğin, önceden kabul etmişliğin bir arada olamayacağını vurguluyor.

En büyük idealleri mükemmel bir ahlaka erişmek olan kişiler, kendileriyle devamlı hesaplaşma halinde olmalıdır. Tasavvufta nefs muhasebesi adı verilen şey budur. İnsan her fırsatta içe bakış yoluyla benliğini fark ederek, yaptığı hareketlerin ve kafasındaki fikirlerin Allah’ın emirlerine ve yasaklarına uygunluğunu sürekli kontrol etmelidir. Hayatın her veçhesinde, internet başında da…

Gerçek Sanal Farketmez; Ahlak Her Yerde Olmalı

Psikolojik Danışman Mehmet Dinç

Ahlaki gelişim insan gelişiminin en önemli bileşenlerinden biridir. Bu anlamda diğer gelişim boyutlarından farklı ancak onların mütemmim cüzü niteliğindedir. Yani insanın en bariz gelişim boyutu olan fiziksel gelişim ile ahlaki gelişim birbirinden ayrı ancak birbirini tamamlar niteliktedir. Bu nedenle bir insan gelişim sürecinde fiziksel olarak gelişirken ahlaki olarak da gelişmesi beklenir ancak bu her zaman böyle olmayabilir.

Kişi yaşı ilerledikçe ahlakı ve ahlaki kuralları daha anlamış, sindirmiş ve hayatına uygular hale gelmelidir ancak gelmeyenler de vardır. Bu çerçeveden bakıldığında insanın hayatının her anında, her zamanda ve her mekanda uygulaması gereken ahlaki davranış ölçüleri olmalıdır. Bu ölçüler gerçek dünyada geçerli olduğu gibi sanal dünyada da geçerli olmalı, kişi internette de söz konusu ölçülere riayet etmelidir. Her insanın ahlaki ölçüleri detaylarda değişmekle beraber en temel ahlaki ölçüler insanlarda değişmez, değişmemelidir. En temel ve değişmez ahlak ölçülerinden biri kişinin kendine ve başkalarına fiziken ve ruhen zarar vermemesidir. Çünkü kişi kendine ve etkileşimde bulundukları başta olmak üzere diğer insanlara karşı ahlaken sorumludur. Dolayısıyla kişi gerçek dünyada ve sanal dünyada kendisine ve başkalarına fiziken ve ruhen zarar veremez. Kişi kendisini internet başında uzun saatler boyunca hareketsiz bırakıp fiziken kendine zarar vermez. Kişi ruhi gelişimine zarar verecek içerikte sitelere girmez. Kişi başka insanların kişilik haklarına zarar verecek yazı, resim, video vs. yazmaz ve yayınlamaz.

Bu temel örnekler kişinin sahip olduğu değer repertuarına göre arttırılır ancak iki önemli noktaya burada dikkat etmek şarttır. Birincisi gerçek hayatta kişi dikkat ettiği bütün ahlaki kurallara internette de dikkat etmelidir. İkincisi kişi ahlaki gelişiminde aktif rol oynar dolayısıyla ahlaki gelişimini geriletecek kendi dışında başka herhangi bir sebebe sığınamaz, sığınmamalıdır.


Ali Can'ın Yazısı.