Kur`an Okumak, Kâinatı Okumaktır
Yunus Emre Tozal
Hafızlığın şükrü de onu unutmamak; yaşamak; hayatı onunla güzelleştirmek ve hafız yetiştirmektir. Bu toplumun önderleri olacaksınız. Bu toplumun ve dünya Müslümanlarının sıkıntılarını, tıkandıkları noktaları analiz edip çözümler geliştireceksiniz. Bu dualarla ve böyle ulvî temennilerle sizlere hafızlık yaptırıyoruz. Unutmayın, Kur’an okumak, kâinatı okumaktır”.
Orhan Hoca’nın sohbetlerinde hızlı hızlı aldığım notları akşamları ajandama geniş geniş yazıyor, izinlerde yanına gittiğim halamlara ve dedemlere anlatıyordum. Çok hoşlarına gidiyordu beni dinlemek, dedem notları okuduğumu görünce gözyaşlarını tutamaz, bir yandan da dudaklarıyla mırıldanır, muhtemelen kalbinden bana dualar ederdi. Dedemi hep o anlarla zihnime kazıdım. İleride de dedemi zihnime sürekli dua eden, hafızlık için gönderdiği torununun izin dönüşlerinde ona kursta derslerden aldığı notları paylaşırken içten içe yakaran, Kur’an okunurken bambaşka bir hâleti ruhiyeye bürünen hak aşığı bir dede figürüyle hatırlayacaktım.
Bir izin dönüşünde, Orhan Hoca’nın dünyadaki diğer İslam ülkelerinde yapılan Kur’an okuma yarışmalarından bahsederken tuttuğum notlar ve hafızlardan beklentilerini ve sorumluklarını anlattığı sohbetler özellikle dikkatini çekmişti. İzin dönüşü yazıhanesine uğradığım gibi okutmaya başladı: “Bugün tüm İslam âlemi Kur’an-ı Kerim okuma ve ezberleme alanında çok güzel çalışmalar yapıyor. Uluslararası yarışmalar düzenleniyor, bu yarışmalara Endonezya’dan Mısır’a, Ürdün’den Bosna Hersek’e birçok hafız katılıyor. Ancak, Kur’an’ı tilavet etme ve ezberleme noktasında böylesine güzel çalışmalar yapılıyorken, onu anlamak ve pratik olarak hayata uygulamak noktasında yeterince çaba gösterilmiyor. Oysa Müslümanlar bir araya gelmeli değil mi? Kur’an hepimize yani tüm inananlara ortak bir yol gösterici olmasına rağmen neden Müslüman ülkeler bir araya gelemiyor? Kur’an, referans alındığında insanı, aileyi, toplumları ve tüm Müslümanları kurtuluşa erdiren ilahi bir kelimetullahtır. Bir reçetedir yani, yeryüzüne halife olması için gönderilmiş insana hem bu dünyayı imar etmesini hem de ahiret için hazırlıklı olmasını öğütler, Rabbinin razı olacağı bir hayatı yaşamasını tavsiye eder. Bu kadar kolay ve anlaşılır olmasına rağmen Müslümanlar bugün dünyada dağınıktırlar, ortak ilkeler ve ortak bir birlik yoktur. Sizlere ilk inen ayetin hikâyesini anlatmıştım. Neyi emrediyordu ilk ayet? Oku. Yaratan Rabbinin adıyla oku. Yani Allah’ın adıyla yeryüzünü, eşyayı, tabiatı oku ve ders çıkar kendine. Müslümanlar bugün okumuyorlar, okumanın bu geniş çerçevede anlamından ve hikmetinden uzaklar. Oysa Kur’an daha ilk ayetten bizleri “oku” emriyle uyarıyor, bilgiyi, ilim ehlini üstün ilan ediyor, özellikle ayet sonlarında görüyorsunuz ki “tezekkürün”, tefekkürün” gibi her daim tefekküre, akletmeye ve onu anlamaya vurgu yapıyor.”
Ben okudukça dedemin ağladığını hissediyordum. Neyse ki az kalmıştı, muhtemelen akşama evde anneanneme de okutturacaktı. Devam ettim: “Rabbimiz bizden Kur’an’ı okuyup anlamamızı istiyor. Sadece okumayı değil, bilakis anlayarak yaşamayı, Kur’an’daki öğütlerle hayatımızı inşa etmemizi bekliyor. Kamer suresindeki “Biz anlaşılsın, düşünülsün diye Kur’an’ı kolaylaştırdık” ayetini hatırlayalım. Bu yüzden Kur’an’ı okumaya verdiğimiz emekten daha fazlasını anlamaya ve düşünmeye vermeliyiz çocuklar. Bugün sizler hafızlık yapıyorsunuz, hatim indiriyorsunuz, bazen cenazelere sizleri götürüyoruz ve 20-25 dakika içinde herkes bir cüz okuyarak hatim indiriyoruz birlikte. Elbette hatimler indireceğiz, okuyacağız ancak ölçümüzü unutmamalıyız değil mi? İstiklal marşımızın şairi Mehmet Akif’in beyitlerindeki ifade ile “İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin/Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için”. Kur’an’ı sadece mezarlıkta vefat eden yakınlarımız için okursak ondan faydalanamayız. Kur’an yaşayamaz, Kur’an’ı yaşatmak için bizim öncelikle yaşamamız gerekiyor. Kur’an’ı sadece mezarlıklarda okunan bir kitap olmaktan çıkarmamız gerekiyor. İşte sizleri bu yüzden yetiştiriyoruz. Sizler Kur’an’ı muhafaza etmek için ezberlemiyorsunuz, Kur’an zaten muhafaza ediliyor, Hicr suresindeki ayeti hatırlayalım; “Şüphesiz o Kur’an’ı biz indirdik, Onun koruyucusu da elbette biziz” buyuruyor Rabbimiz. Dolayısıyla sizler Kur’an’ı muhafaza etmek için değil, yaşamak için ezberliyorsunuz. Yaşamak ve yaşatmak için. Kur’an bir hayat kitabıdır. Yaşatmak için gelmiştir. Kur’an’la hayatımızı, davranışlarımızı, işlerimizi, düşüncelerimizi güzelleştirmeliyiz. Bugün başta ülkemizdeki karışıklıklar olmak üzere dünyadaki kaosa en güzel çözümü Kur’an’ı yaşayarak, Kur’an toplumu inşa ederek bulabiliriz. Ne demektir Kur’an toplumu? Onunla hayatına yön veren toplum demektir. Emir ve yasaklarına uyan, Allah’ın rızasına göre yaşayan demektir. Bugün hem ülkemizin hem de dünyanın merhamete, adalete ve güzel ahlaka; iyiliğe teşvik eden bir anlayışa ihtiyacı var. Kur’an bunu veriyor bize, hafızlık yapmak; işte bu yüce görev ve sorumluluğu sahiplenmek demektir.”
Notlarımda Orhan Hoca’nın biz hafızlık öğrencilerine söylediği ve üzerinde dura dura anlattığı son kısma gelmiştim. Dedeme baktığımda hâlden hâle girdiğini ve dilindeki zikri devam ettirdiğini gördüm. Muhtemelen bu bölüm onu çok etkileyecekti çünkü hafızların sorumluluklarını okuyacaktım: “Çocuklar, ezberlediğiniz ve kalbinize nakşettiğiniz Kur’an-ı Kerim’in hayat veren tüm mesajlarını anlamaya gayret edeceksiniz. Hafızlık eğitimiyle beraber Kur’an’ın manasına, tefsirine, bütün inceliklerine vâkıf olacaksınız. Kur’an’ın insanı eşref-i mahlûkat yapan sürecini farkına vardıkça hayretiniz artacak, hakikatleri öğrendikçe hafızlığınızın tadına asıl o zaman varacaksınız. Kur’an’ın ahlakıyla ahlaklanırsanız, onun ahkâmıyla da hayatınız güzelleşecek, çevreniz de başta aileniz olmak üzere bu güzelliklerden nasibini alacak. Sizler, Kur’an’ı yaşayarak topluma örnek olacaksınız. Hafızlık, bu yönüyle sadece ezberlemek değildir, Kur’an’ı Kerim’i akla ve kalbe yerleştirmek, hayata ve ahlaka kılavuz yapmak, Kur’an’ın aydınlattığı yoldan yürümek demektir. O yol işte Fatiha suresinde geçen Sıratım Müstakim yoludur. Hafızlığınızı asla unutmayacaksınız, sahip olduğunuz bu hazineyi kaybetmeyeceksiniz. Hafızlık büyük bir nimettir, her nimetin şükrü kendi özünden edilir. Hafızlığın şükrü de onu unutmamak; yaşamak; hayatı onunla güzelleştirmek ve hafız yetiştirmektir. İnşallah her hafızımız hayatı boyunca hafız yetiştirerek, hafızlığın şükrünü eda edecektir. İleride hangi alana yönelirseniz yönelin eğitiminize hayat boyu devam edeceksiniz. İlmin bütün alanları sizlere açıktır. Bu toplumun önderleri olacaksınız. Bu toplumun ve dünya Müslümanlarının sıkıntılarını, tıkandıkları noktaları analiz edip çözümler geliştireceksiniz. Bu dualarla ve böyle ulvî temennilerle sizlere hafızlık yaptırıyoruz. Unutmayın, Kur’an okumak, kâinatı okumaktır”.
Dedem daha fazla dayanamadı ve bana sarıldı. Söz ver dedi, sakın unutmayacaksın Kur’an’ı tamam mı, unutmayacaksın ve bu dualara mazhar olmaya gayret edeceksin. İnşallah dedeciğim dediğimi, sımsıkı sarılarak söz verdiğimi duyduğu halde uzun süre beni bırakmadı. O günden sonra, bir çocuk olmama rağmen sanki omzumda bir ağırlık hissetmeye başlamıştım.
GENÇ'ın Yazısı.