Fabrikafa, Türkiye’nin mühendislik temalı ilk kafesi. Burada kahvenin yanında 3D yazıcıdan robotik kodlama ekipmanlarına kadar birçok şey bulabiliyorsunuz. Fabrikafa Genel Direktörü Muktedir Gedik ile bu girişimcilik fikrinin nasıl ortaya çıktığını konuştuk.

Muktedir Gedik kimdir?

Erzurum’da doğdu. Balıkesir Öğretmen Lisesi’nin ardından İstanbul’da Kadir Has Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünü bitirdi. Halihazırda İşletme Yönetimi üzerine yüksek lisans yapıyor. Birçok sivil toplum kuruluşunda ve özel şirkette çeşitli görevler aldı. Şimdilerde ise bir kamu kurumunda iş hayatına devam ediyor. Labrika’nın ve Fabrikafa’nın genel direktörlük görevini ifa ediyor.

Şu an Fabrikafa’dayız. Burası mühendislik temalı bir kafe aslında. Fabrikafa’nın düşünsel altyapısı nasıl oluştu, biraz bundan bahsedebilir misiniz?

Fabrikafa, Labrika’nın bir markası. Labrika, ‘system methadology’ ve ‘maker movement’ diye dünyada yaygınlaşan unsurların Türkiye’de uyarlamasını yapmak isteyen, gençlere örnek eğitimler vermek isteyen bir firma.

Biz bir şeyler yapmak isteyen 3-5 kişiydik. Yaptığımız işin toplumsal faydası olsun istiyorduk, hem de mesleğimizle ilintili olması olması gerekiyordu. Ve tabii bizden bir parça olması da lazımdı. Durup düşündüğümüz zaman, biz bir ofis açarsak ve derslikleri olursa bunun anlamı modern dershanecilik olur. Fakat biz sevmediğimiz bir şeyi neden yapalım? Peki nasıl bir şey ortaya koyalım diyerek insanların rahat takılabileceği, inovasyonu daha iyi oluşturabileceği ortamlar üretmeyi amaçladık. Bu ortamları gerçek bir kafe deneyimiyle bağdaştıralım istedik.

Türkiye’deki sosyoloji kafeler üzerinden dönüyor diye düşündük. Bizim analizimiz o yönde oldu. Aslında kahvehane kültürünü dünyaya kazandıran bir millet olarak bunun bir gerçek olduğu birçokları tarafından da kabul edilir. Mühendislikle bağdaşan, nitelikli kahvenin bulunduğu bir konsepte ulaştık. O konsept Fabrikafa’yı doğurdu. Herkes bir şey yansıttı buraya. Fikri altyapısı 9 ay sürdü. Buraya gelen iki bireyin arasında paydaş bir alan nasıl oluşturabiliriz diye düşündük. Birbirleriyle tanıştıkları zaman bu insanlar üretime dair ne yapabilir? Bize ne katabilir, biz onlara ne katabiliriz? Bu konsept arayışı aslında bizi güzel bir noktaya getirdi.

Girişim korkulacak bir şey midir?

Burada biraz trajikomik bir olay var. Ben proje yönetimi uzmanıyım ve hibe teşvik uzmanlığı da yaptım. Ama girişimi kurarken verdiğimiz eğitimin çok çok ötesinde bir gerçeklikle karşılaştık. Türkiye’de her şey zor veya öyle görünüyor. Girişimcilik bugünlerde çok da popülist bir şey. Herkese de girişimci olmalısınız demiyorum. Böyle bir mesajım yok.

Girişim için bedel ödemeniz gerekiyor. Bedel ödemekten kaçmamanız gerekiyor. Üretim olarak kavramlaştırdık biz bunu. Fikir, materyal yahut ilişki üretmek de olabilir. Üretimin bir bedeli var ama bu bedeli ödemek insana değer katmıyor mu? Ya da insanı çok mu zorluyor, öyle değil. Her ödediğiniz bedel yaptığınız işin değerini arttırıyor ve zevk alıyorsunuz. Bir kere inandığınız şeyi yapmak durumundasınız. İnanmak kadar zevkli bir şey yok. İnsanlar bir yerde çalıştıkları zaman bundan çok fazla şikayetçi olabiliyor. Yöneticisine inanmıyor, firma vizyonuna inanmıyor. Mesela hayatı rutin bir organizasyon olarak görüyor.

Fabrikafa olarak düşünsel altyapıdan geçip burayı kurdunuz. Üç aylık bir süreç geride kaldı. Bundan sonraki adımınız ne olacak?

Hayalimiz, ya da derdimiz bizden üstün olduğu için biz buradayız. Sorunun cevabı da bu olsun. Gayemiz inter-disipliner davranışa sahip bireylerin topluma tekrardan kazandırılması. Bu bizim için çok kritik bir olay. Entellektüeller yetiştirebilmemiz, ülke olarak düşünsel devrimleri gerçekleştirebilmemiz bizim gayemiz. Oraya katkıda bulunmak istiyoruz. Onun köşesinde bir yerde bulunmak hayalimiz. Biz Fabrikafa’yı bir şekilde ülkemizdeki her üniversitenin yanına taşımak istiyoruz. Ama Labrika için hedefiniz ne diye sorarsanız, gerçek bir ARGE sürecinden sonra iyi bir eğitim müfredatıyla, iyi bir eğitim kiti serisi oluşturmak. Bize ait bir kit oluşturmak ana hedefimiz. Fabrikafa’yı her üniversitenin yanına açıp, özellikle üniversiteleri ana kitlemiz haline getirmeyi düşünüyoruz. Fabrikafa olarak oralarda bulunmak isteriz.


Ömer Faruk Özbil'ın Yazısı.