Başkalarına verdiğim sözleri yerine getirdiğim halde, “mutlaka yapacağım” veya “asla yapmayacağım” diyerek kendime verdiğim sözleri yerine getiremiyorum. Bu yüzden kendimi çok kötü hissediyorum. Kendime verdiğim sözleri nasıl tutabilirim?

Soru esasında cevabını veriyor. Başkalarına verdiğim sözü tutuyorum kendime verdiğim sözü tutmuyorum. Aradaki fark problemin kaynağı ama acaba arada nasıl bir fark var? Bunu bulursak cevabı da buluruz diye düşünüyorum. O zaman bulmak için bazı soruları kendimize soralım:

Acaba başkalarının benim hakkımdaki görüşlerini, benim kendim hakkındaki görüşlerimden daha mı çok önemsiyorum? Ya da benim, kendim hakkında başkalarının benim hakkımdaki görüşlerinden bağımsız görüşlerim var mı?

Acaba başkalarını ciddiye aldığım/önemsediğim kadar kendimi ciddiye almıyor/önemsemiyor muyum? (Burada önemsemek öncelemek veya enaniyet sahibi olmaktan ziyade kendi imtihanımızı kendimizin verdiğimizin bilincinde olup kendi hayatimizin hesabını kendimizin vereceği sorumluluğunu önemsemek ve bu noktada kendi vazgeçilmez konumumuzu önemsemek kastedilmiştir.)

Acaba başkalarının yaptırımlarından korktuğum kadar kendi yaptırımlarımdan korkmuyor muyum? Başkaları küser, başkaları kızar, başkaları ceza verir, mahrum bırakır ama kendim nasıl olsa bir şey yapmam diye mi kendimi teselli ediyor ya da kandırıyorum.

Acaba başkalarının beklentilerinden emin olduğum kadar kendi beklentilerimden emin değil miyim? Başkalarına söz verdiğim zaman yerine getirilmesi bekleniyor, kendime söz verdiğim zaman kendim yerine getirmemi beklemiyor muyum? Ya da başkalarına söz verdiğim zaman bana güvendiklerini biliyorum ve o güveni zedelemek istemiyorum ama kendime söz verdiğim zaman kendime güvenmiyorum da o nedenle zedelenecek korkum olmadığından bir şey yapmıyor muyum?

Bütün bu soruları düşünüp cevaplarını dürüstçe verdikten sonra üzerimize düşenleri yaparsak sorun kendi kendine çözülmüş olacak ve başkalarına verdiğimiz sözleri yerine getirdiğimiz gibi kendimize verdiğimiz sözleri de yerine getirmiş olacağız.


Şu An İstediklerimizle En Çok İstediklerimiz Arasında Tercih Yapmalıyız

Verimli bir çalışma için düzenli bir uyku gerekli olduğunu biliyorum ama uykumu bir türlü düzene sokamıyorum. Akşam geç yatıyor, sabah uyanamıyor ve hayata geç başlıyorum. Uykumu düzene sokmanın bir yolu var mı?

Uykumuzu düzene sokmak için hayatımızı düzene sokmamız gerekiyor. Bunun için de düşüncelerimizi ve isteklerimizi düzene sokmamız lazım. Bu noktada meseleyi daha karmaşık hale getirmemek için üç tane beceri üzerinde durmak istiyorum. Bunlardan birincisi önceliklerimiz konuşunda doğru karar verebilme becerisidir. Bunun için de en çok istediğim ile şu an istediğim arasında her zaman yapmam gereken tercihi şu an istediğimden yana değil en çok istediğimden yana yapmam gerekir. Yani şu an gece vakti takılmak, arkadaşlarımla gezmek, biraz film seyretmek vs. istiyorum, bunu mu tercih edeyim yoksa en çok istediğim olsun için simdi uyumayı ve yarın onun için gayret etmeyi mi tercih edeyim? Ancak burada ikinci tercih devreye giriyor. Yani en çok istediğimi bulmak ve ona ulaşmak için emek vermeyi, zaman harcamayı, fedakârlık yapmayı tercih etmek. Sabah heyecanla, neşeyle, sevinçle uyanacak kadar çok istemek. Akşam uyumayı yarın ona koşmayı mümkün kıldığı için kabullenmek. Öbür türlü bu kadar çok sevmeden, bu kadar çok heyecanlanmadan, bu kadar çok istemeden herkes ayaktayken yatmayı herkes yatarken kalkmayı tercih etsin. Üçüncü beceri de hayallerimize ve hedeflerimize giderken zorluklarımızı kolaylaştıracak insanları hayatımıza alalım zorluklarımızı zorlaştıracak insanları değil. Beni seviyorsa gece aramasın, beni seviyorsa gece bir şey yapmayı teklif etmesin, beni seviyorsa gecelememi istemesin. Bunun yerine sabah erken uyanmam için destek olsun, buluşmalarımızı sabahlara koysun, sabahlarda beni arayıp sorsun. Bu üç beceriyi kazandığımız zaman büyük oranda akşam yatıp sabah kalkmak kolaylaşacaktır. Ama yine bu hayatta hiç bir güzel işi ve eseri hiç zorlanmadan yapabilmeyi veya kazanabilmeyi beklemeyelim. Her şeye rağmen yine de sabah kalkmak zor gelebilir. Gelirse gelsin, kararımızı değiştirmesin.


Gelecek de Hayaller de Bitmez, Biz Yolda Olmaya Bakalım

Geleceğe dair kurduğum hayallerime çok yaklaşmışken gerçekleştiremedim ve şu an çok karamsar bakıyorum önümdeki döneme. Neşem kayboldu, enerjim yok, ümitsizim. Yeniden başlamak için ne yapmalıyım?

Bir şeyi unutmayalım. Biz yaşadığımız sürece gelecek hiç bitmez. Dolayısıyla önceden hayalini kurduğumuz geleceğe ulaşamamışsak o geçmişte kaldı şimdi yeni bir gelecek var önümüzde. Ancak bunu düşünürken çok dikkatli olmamız gereken bir konuyu hiç unutmayalım. Bu dünyanın ve hayatımızın bir dengesi var. Çatlasak da patlasak da bu denge çok değişmiyor. Yani ne kadar hızlı davransak, koştursak, acele etsek de varacağımız yere yine varmamız gereken zamanda varıyoruz. Zaten varmamız gereken zamandan önce varıyorsak o zaman daha büyük sorunlar bizi bekliyor demektir. Bu nedenle geleceği düşünürken, hayaller kurarken hemen şimdi ulaşayım, biraz zaman biraz emekle istediklerime kavuşayım diye düşünmeyelim. Yavaş yavaş ama emin adımlarla yürüyeceğimiz bir yolun koşar adım şaşkınlıkla yürüyeceğimiz bir yoldan daha doğru şekilde bizi hedefimize götüreceğinden emin olalım. Tabii burada hedef sağlıklı bir hedefse bu dediğim geçerli. Yani insanın insanlığına yakışan hedeflerine ulaşma yolunda bu söylediklerim geçerli olur. Ve öyle bir olur ki yolda olmak, hedefe varmaktan daha kıymetli hale gelir. Ama hedef şu araba, bu makam, o ev ise o zaman insan koşsa da yürüse de eninde sonunda tuzlu su içer gibi hep susuzluğu, huzursuzluğu devam edecektir. Sonuç olarak şunu demek isterim. Nereye niye gittiğimizi bilelim, hiç acelemiz yok, çünkü mesele varmak değil yolda olmak meselesidir.


Mehmet Dinç'ın Yazısı.