Nevzat Yıldırım

Batı Afrika ülkesi Nijeyar’da dünya gurbeti yolculuğu başlayan Abdülfathi Abdüsselam’ın Kayseri’de son bulan hayat yolculuğunun hikâyesi…

Nijeryalı Abdülfathi Türkiye’de eğitim görmek için geçen yıl müracaat eder. Çok çalışkan olmasına ve çok istemesine rağmen seçilemez. Nasip. Bekler. Bir yıl daha bekler. Tekrar başvurur. Nasip olur, seçilir. Hazırlıklar, heyecanla beklenilen gidiş vakti, anne hasreti, baba özlemi… Hepsini alır valizine. Hiç bilmediği, görmediği Kayseri’ye gitmek üzere yola çıkar. Bulunduğu bölge olan Lagosa’dan başket Abuja’ya uzun bir yolculuktan sonra varır. Bir gece daha beklemesi gerekir. Uçak ertesi gündür. O geceyi Türkiye’ye okumak üzere seçilen öğrencilerle beraber Aziz Mahmut Hüdayi Vakfı’nın Nijerya’daki kuruluşu olan Erkam Publishing Nigeria’da geçirir. Derneğin sorumlusuYunus Emre Akyol öğrencilere Muhterem Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’nin “Tefekkür” kitabının İngilizcesini hediye eder. Nijerya’daki son gecesinin son fotoğrafı “Tefekkür” temalıdır.

Türkiye’ye 7 Ekim 2018 Pazar günü gelir ve eğitim alacağı Kayseri’ye akşam saatlerinde ulaşır. Küçük, sevimli öğrenci henüz 14 yaşındadır. Kısa sürede çok sevilir. Geldiği vakit çok kısa olmasına rağmen herkesin gözdesi olur. Daha bilmediği Türkçeyi örenmeye yeni başlamış, liseyi bitip üniversite hayali kurarken “kaderin üstünde bir kader vardır.” sırrı tecelli eder. Ve geldikten sadece dört gün sonra spor, yaparken beyin kanaması geçirip ilim şehidi olur. Türkiye’de sadece dört gün. Kader. Sır. Ecel… Hepsine sorumluluk yüklense de Abdülfathi için yapılacak hiçbir şey kalmaz. Ailesine ulaşılır. Cenazesinin gönderilme hazırlıkları yapılır. Ailesinden haber gelir: “Türkiye kutlu İslam toprağıdır. Çocuğumuzu oraya defnedin. Cenaze işlemleri için harcayacağınız parayı da orada eğitim alan çocuklara harcayın. Ve Türkiye’den son isteğimiz, vefat eden oğlumuzun küçük kardeşini Türkiye’de okumak üzere seneye kabul etmeniz. Türkiye’ye güveniyoruz. Oğlum için her şeyi yapacağınıza eminiz. Biz buradan gelemeyeceğiz” Tarihi bir vakur, teslimiyet, inanç abidesi. Bu nasıl bir iman ki on dördünde bir kuzuyu dört gün sonra yitireceksin ve bu kadar sabır halinde olacaksın.

“Kim Allah ve resulü uğrunda hicret ederek yurdundan çıkar da sonra ölüm onu yolda yakalarsa artık onun mükâfatını vermek Allah’a aittir; Allah daima günahları örtmektedir, engin rahmet sahibidir.” (Nisa Suresi 100)

Gurbette ilim şehidi olan kardeşimizden bize miras kalan “Tefekkür” kitabını tuttuğu fotoğraftan hissemize üç tefekkür düştü.


1. Ömrün Tefekkürü:

Nasıl yaşıyorum. Hangi hikâye ile Allah’a gideceğim. Yılların yıllara eklendiği bir yolculukta iyilik bakiyem nedir, kötülük birikimim ne oldu? Uzun ince bir yolda gidişimizde kimlerle beraberim. Her an çekimizi yapan meleklerden hangi taraftakinin metrajı uzun...

Tefekkür… Son istasyonda inmeden heybemizdeki hazırlıklar ne aşamada? Tefekkür…

2. Ölümün Tefekkürü:

Allah on dört yıl Nijerya’da ömür verecek. Ölümü hiç bilmediğin, gitmediğin Kayseri’de yazacak. Dört yıl eğitim almaya geldiğin şehirden dört gün sonra ebediyete yolcu olmak. Anadan babadan uzak, rengini görmediğin, kokusunu almadığın diyarlara gömülmek. Kefenin dahi hiç tanımadığın biri tarafından aylar öncesinde morga bırakılacak ve “kimsesiz birine kulanın” denilecek. Türkiye’ye gelmeden kefenin hazır olacak. Cenaze namazını atmış ülkeden öğrenci kılacak. Adını dahi bilmediği kardeşler tarafından hatimler inecek…

Bu şehit kardeşimizin hikâyesi. Biz hiç tefekkür ettik mi ölümüzü. Hangi halde, nerede, kimlerle olabilir. Güzel bir ölüm için güzel yaşıyor muyum? Halim nice olacak?

3. Hesabın Tefekkürü:

Hesabı düşünmek. İlahi terazide ağır gelecek kefenin tefekkürü ve hazırlığını yapabilmek. Ömür filmimizin galasında yüz akı olacak amelleri çoğaltmak. Her karesinden emin olarak Ahiret Sinemasında Cennet Oskarı almanın derdini taşımak. Hesapsız Müslüman olmak hesaplı bir gün için. Muhasebeyi iyi yapmak, büyük denetimde suçlu çıkmadan. Tefekkür. Hesabın tefekkürü…


GENÇ'ın Yazısı.