Yazı hayatında ilerlemek istiyorum, ama yazmak istediğim birkaç yazıdan sonra tıkanıp kalacakmışım gibi hissediyorum. Bu da hiç başlamamama sebep oluyor. Ne yapmalıyım?

Yazı hayatının başında neredeyse herkesin yaşadığı bir endişedir bu. Aklına, gönlüne düşen konular vardır; dönüp bakar, önemli ve güzel konulardır da bunlar. Kendisi için bir anlam taşıdığı kadar, yazsa, başkalarının hayatına da bir anlam, değer, güzellik taşıyacaktır. O sebeple yazması gerektiğini düşünür. Ki yazı hayatında insanı en fazla motive eden, gayrete getiren, harekete geçiren unsurlardan biri bu ‘paylaşmam lazım’ duygusudur. Paylaşmasa bencillik olacağını, vicdanen sorumlu olacağını hissedip, içinde bir yazı kıvamında başıyla sonuyla, etraf-ı erbaasıyla dünyasındaki o fikri, o güzelliği paylaşma yönünde içinde bir ızdırap, dert, çaba, enerji hissetmesidir.

Lâkin yazmak zor olduğu için, dahası hayrı ve hakkı yazma çabası şeytanın ve nefsin hoşuna gitmediği için, tam da burada iç dünyamızda bizi yazmaktan alıkoyan bir dizi düşünce ve endişe devreye girer. Yazmayı istediğimiz konunun aslında önemsiz bir konu olduğundan, konu önemli olsa bile iyi anlatamadığımızdan, çok sıradan kaldığından, iki yazı yazıp tıkanacağımız için yolun ortasında kalacağımıza, gülünç ve mahcup duruma düşeceğimize kadar yüz türlü düşünce, bin türlü endişe…

Ne yazsam? Şimdi elimde bu var da, sonra ne yapacağım, ne yazacağım? Aklıma bir şey gelmiyor…

Bu soru, düşünce ve endişeyle elindekini de yazmayı bırakır çoğu yazar adayı. Bir kenarda bekletir, yazmayı geciktirir. Yeni bir yazı konusu aklıma gelsin, o yedekte dursun, ondan sonra yazarım gibi düşünceler üretir…

Halbuki yazmak yaza yaza öğrenilen ve geliştirilen bir meziyet olduğu gibi, yeni yazı konuları bulmak, neler yazacağına dair giderek uzayan bir listeye sahip olmak da ancak yola çıktığı ve yolda olduğu sürece insanın geliştirebileceği bir şeydir. Çoklarından duyduğumuz “Önce testiyi doldur, hele bir teste taşma noktasına gelsin, o zaman yazarsın” cümlesi doğru bir cümle değildir. Yazmak için dolması gereken bir testi söz konusu değildir; taşınca insana mutlaka yazı yazdıran bir testi de söz konusu değildir. Yol, öğretir. İnsan yazmayı da, yeni ve özgün yazı konuları bulmayı da yolda öğrenir.

Çünkü yazdıkça adım adım artık bir ‘yazar gözüyle’ bakmaya, ‘yazar gözüyle’ duymaya, ‘yazar gözüyle’ okumaya başlarız. Böylece, o moda ifadeyi kullanmamız gerekirse, ‘farkındalığımız’ gelişir. Yazma çabası içinde değilken aslında bir yazı konusu olduğunu fark etmediğimiz nice şeyi, bu çaba içindeyken yeni bir yazı konusu olarak keşfederiz. Dahası, yazma anında yaşadığımız fikrî ve kalbî bile yeni yazı konuları keşfetmemizi sağlar.

Sözün kısası, yazmayı dert edinmişsek, yolda benzinimiz tükenmez; bilakis yürüdükçe sermayemiz artar.

Yazmak da, yazı konusu bulmak da yolda olmayı gerektirir. Yol, öğretir. Yolda öğrenilir. Yola çıkmayan ilerleyemez, ama yolda giden yolda kalmaz.

O yüzden, varsa yazmayı dert edindiğimiz bir konu, endişeleri bir kenara bırakıp yola koyulmak gerekir…


Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.