Abdullah Güner

Boşnak yönetmen Aida Begic’in üçüncü uzun metrajlı filmi Bırakma Beni, bizi coğrafyamızın değişmeyen kaderine, savaşın ardında kalan yetimlere götürüyor.

İlk filmi Kar’da (Snijeg, 2008) Bosna’da ailelerini kaybeden, yurtlarından edilen kadın ve çocukları anlatan yönetmenin, ikinci filmi Çocuklar (Djeca, 2012) Saraybosna’daki savaş ve yetimler hakkındaydı. Bu sonuncu filmi de aynı başlığın bir devamı niteliğinde düşünülebilir; bu kez beyazperde de Suriyeli yetimlerin hikâyesini izliyoruz.

Anneleri öldükten sonra Şanlıurfa’ya gelip bir mülteci evinde kalmaya başlayan İsa, Suriye’de kaybolan babasıyla bir gün buluşacağına dair inancını hiç kaybetmemiş olan Ahmet, yeniden evlenen annesi tarafından yetimhaneye terk edilen ve bir ses yarışmasına katılmayı annesi tarafından fark edilmesinin ve ona kavuşabilmesinin tek yolu olarak gören Motaz… Birbirlerine çok da düşkün olmayan bu üç arkadaş, karakterleri ve hayalleri bakımından birbirlerinden farklı olsalar da bir noktada buluşuyorlar: Yaşadıkları mülteci evini terk etmek ve yeni bir hayata başlamak. Bu hedef doğrultusunda para kazanmaya çalışan çocuklar, okulu asarak Şanlıurfa’da Balıklıgöl civarında kâğıt mendil satmaya başlıyorlar. Başlarda işler yolunda gidiyor fakat İsa’nın borçlu olduğu Karaca isimli serseri işin rengini değiştiriyor. Bu durumdan kurtulmak isteyen çocuklar birbirlerine daha sıkı sarılıyorlar. Yetim çocukların her şeye rağmen içlerinde yeşeren sevgiyi, umudu, dostluğu görürüz.

İlk başta üç kahramanlı hikâye gibi düşünebileceğiniz, film ilerledikçe bir kahramandan diğerine geçtiğiniz çok kahramanlı ya da kahramanların giderek silikleştiği bir hikâyeye dönüşüyor. Filmin bu yönü izleyenler tarafından çok eleştiri aldı. Bir yetimin hikâyesinden diğerine geçişler eksik kalmış gibiydi.

Filmin sonunda hissettiğiniz şey ne tam bir hüzün, ne tam bir sevinç, ne başka bir şey... Her şeyin bir şekilde eksik kaldığı, kahramanların giderek silikleştiği, gelecekleri hakkındaki belirsizliğin iyi ya da kötü bir duyguya bağlanamaması sizi ortada bırakıyor. İşin tuhaf yanı yabancı olduğunuz bu his sizi rahatsız ediyor. Ki filmin bu yönü izleyenler tarafından çok eleştiri aldı. Ben yönetmenin kastının seyirciye tam olarak bu duyguyu vermek olduğunu düşünüyorum: Bir yetim gibi hisset. Bir yetim gibi hissetmezseniz o yetimin eksik ve belirsiz hayatının kahramanı olmaya niyetlenemezsiniz.


SİNEMADAN HABERLER

“Anons” Ses Getirdi

Uzak İhtimal ve Yozgat Blues filmlerinin ödüllü yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun’un üçüncü uzun metraj filmi Anons, 60’lı yıllarda ordudan tasfiye edilmiş dört eski askerin bir gece boyunca süren sıra dışı yolculuğunu anlatıyor. Yerli, tarihi komedi ve hiciv türünde bir radyo filmi olan Anons, darbe yapmak isteyen askerlerin dünyası ile dışarıdaki hayat arasındaki farkı ironik ve mizahi yönleriyle anlatmayı başaran ve izleyiciyi şaşırtan bir film. Birçok festivalden ödülle dönerek ses getiren film, Türkiye’de vizyona girdi.

Eğitim Temalı Kısa Filmler Yarışacak

Eğitimin önemine dikkat çekmek amacıyla Eğitim-Bir-Sen tarafından düzenlenen “eğitim” temalı kısa film yarışmasının beşincisi düzenleniyor. Kurmaca dalında 15 dakikayı geçmeyen kısa filmlerin değerlendirileceği yarışmaya son başvuru tarihi 1 Mart 2019. Yarışmada dereceye girenlere toplam 40 bin lira ödül verilecek. Başvuru ve detaylar Ebsyarisma.org adresinde.

5. Alemlere Rahmet Kısa Film Yarışması

Siyer Vakfı tarafından bu yıl “kardeşlik” konusu üzerine düzenlenen “5. Alemlere Rahmet Uluslararası Kısa Film Yarışması”na başvurular 31 Aralık 2018 tarihine kadar devam ediyor. Toplam 100 bin lira ödülün dağıtılacağı yarışmayla ilgili ayrıntılı bilgiye Alemlererahmetfilm.com adresinden ulaşılabilirsiniz.


GENÇ'ın Yazısı.