Oyunculuk, yeni ve farklı rollere bürünmek kuşkusuz çok çalışmanın yanında özel bir yetenek de istiyor. Bu, keşfedildikten sonra sizin hayat meşgalenizin olacağı bir yolculuğun başlangıcı olabilir... Sinema ve tiyatro oyuncusu İsmail Hakkı da tam böyle biri. Doğru zamanda keşfedilip, neredeyse birbiriyle tamamen zıt rolleri başarıyla canlandırıyor. Kendisinin başarıyla oynadığı Sakarya Fırat, Kut’ul Amare dizileri ve Sümela’nın Şifresi filmleri aklımıza gelen sayısız projeden bazıları... İsmail Hakkı ile oyunculuğu, kendisinin serüvenini ve toplumları etkilemede bir silah olan sinemaya dair konuştuk.

Oyunculuk, ülkemizde ve dünyada birçok gencin hayali. Belki şöhretinden, belki de çok para kazanıldığını düşündüğü için insanlar oyuncu olmak istiyor. Aslında tüm bunların yanında kitleleri de etkilemede çok etkili... Peki siz nasıl başladınız oyunculuğa? Hayal kurar mıydınız?

Hafızası çok sağlam biri değilim. Hayal elbette kurmuşumdur ancak tam olarak hatırlamıyorum. Ben annemle birlikte ticarete attığım ilk adımda başladım oyunculuğa. :) Konya’da bir gıda imalathanesi kurduk emek emek validemle beraber. Tam o sırada biri senarist diğeri yapımcı çok sevdiğim iki abimle karşılaştık. Ve bana o büyülü teklifi sundular. İstanbul’a gel, çekeceğimiz dizideki baş rollerden birini sen oyna. Ben de gerekli istişarelerden ve annemden aldığım helallik ve duadan sonra İstanbul’un yolunu tuttum. Tabii bu profesyonel manada oyunculuk. Öncesi de var. Amatör tiyatro, TV programları, bazı TV ve sinema projeleri...

Sinemada, dizilerde, sizi bambaşka rolleri başarıyla canlandırırken görüyoruz. Mesela ben sizi Sakarya Fırat’taki Laz komutan rolünüzden ötürü gerçekte de Karadenizli zannediyordum, o kadar başarılıydınız. Aslen Konyalısınız ama. “Her rolde oynarım” veya “Şu rolleri daha iyi yaparım” der misiniz?

Çok teşekkür ediyorum. Oynayabileceğim her rolde oynarım. Oynamak da isterim. Zira bir oyuncuyu, oyunculuk serüveninde en çok etkileyen şey tam da budur bana göre; farklı karakterleri canlandırmak. İzleyiciye farklı kişiler üzerinden envai çeşit duygu sunabilmek. Bu konuda bir sınır çizmedim kendime. Ancak elbette etik kuralları olan bir oyuncuyum ve bu kurallar kimi rolleri oynamama müsaade etmediği gibi kimi projelerde de bu sebeple yer almadım, almıyorum.

Okuduğum Karakterleri Kafamda Oynarım

Ekranda canlandırmak istediğiniz özel isimler var mı? (Varsa neden?)

Olmaz olur mu?.. Tabii ki var. Okuduğum kitaplardaki bazı karakterleri kafamda oynarım hep. Onların dışında tarihten bazı şahsiyetleri canlandırmak isterdim. Bunları isim isim saymak zor, epey kalabalık zira :)

Okuduğum ve bende hayranlık uyandıran karakterleri canlandırmak çok cezbedici.

“İdeal oyuncu” tarifiniz var mı? Ya da bir oyuncu nasıl olmalı?

İdeal kul tarifi var. Bana ait bir tarif değil. Allah (c.c.) tarif etmiş. İdeal oyuncunun da en başta o sınırlara riayet edip, muhatap olduğu kişileri ve kitleleri tanıyıp onlara saygı duyması lazım bana göre. Denge ve görgü çok önemli iki unsurdur ideal olabilmek için. Bu ikisine sahip olup onları yerinde kullanabilenlere aşk olsun.

Mesela oyuncu ideoloji sahibi olabilir; bunu da gösterebilir mi?

Elbette olabilir ve elbette gösterebilir. Fakat her insanın göstermesi gerektiğine inandığım ölçü ve çizgilerde. Başkalarını incitmeden, kimseyi kırmadan, hakaret etmeden. İdeoloji sahibi olmayan insan mı olur. Oyuncu da ideoloji sahibi olmalıdır ve göstermelidir. Göze sokarak değil, yaşantısıyla. Bugün çoğu oyuncunun sahip olduğu ideolojiyi göze sokarak yaşadığı bir dönemdeyiz, arzu eden çok rahat gözlemleyebilir.

Oyunculuk Kişilik Sorununun Görüldüğü Bir Meslek

Bu konuda genelleme yapabilir miyiz, bilemiyorum ama oyuncuların büyük çoğunluğu sanki seküler bir hayat yaşıyor. Bu, işin bir tarafı; özelliği gibi mi? Yani “Oyuncuysan öyle bir hayat yaşarsın mantığı” söz konusu mu?

Hiç bir meslek gurubu için bunun geçerli olduğunu düşünmüyorum. Oyuncuysan şöyle veya böyle olmalı, öyle yaşamalısın gibi bir yargı bana çok faşizan geliyor. Ama maalesef bu ülkemizde genel geçer bir şey gibi lanse edilmiş ve edilmeye devam ediyor. Öte yandan oyuncular, duygularıyla iş yapan, meslek icra eden insanlardır. Bu sebeple de kişilik sorununun belki de en fazla görüldüğü mesleklerden biridir. Bunları da yabana atmamak lazım. Bir toplum nasıl kabul edip neye prim veriyorsa o toplumu temsil eden sanatçılar da öyle olur. Kimsenin buna laf etmeye hakkının olduğunu sanmıyorum. Bir filmi, diziyi izlerseniz büyütürsünüz. İzlemezseniz küçültürsünüz. Bu kadar basit aslında.

Önceki sorularda belirttiğim gibi, oyunculuk; bağlı olarak sinema kitleleri etkilemede çok etkili. Siyasiler de, devletler de bunu kullanıyor. (Mesela Hitler) Bunu nasıl yorumluyorsunuz peki?

Bir makale yazmıştım yıllar evvel. Orada şöyle demiştim. Bir sinema endüstrisi, benim diyen savunma sanayisinden en az on kat daha güçlü, en az elli kat daha etkilidir. Siyasiler veya devletler içinde bu sektörü, bu gücü iyi kullananlar olduğu gibi maalesef ülkemiz örneğinde görüldüğü üzere yeterince iyi kullanamayanlar da var. Düşünsenize, Amerikan sineması diye bir canavar mevcut ki, başta Türkiye olmak üzere bir çok devlete uzun yıllar etkisini hissettirmiş ve hissettirmekte. Onlar herhangi bir yere yaptıkları yatırımdan kat be kat fazlasını sinemaya yatırıyorlar. Haliyle de dünyaya istedikleri fikri, düşünceyi en etkili yol olan sinema-TV üzerinden empoze ediyorlar.

Ekranda büründüğünüz karakter, normal hayatta da sizi etkiliyor mu? Ya da başka oyuncular üzerinden hareketle, normal hayatında oynadığı rolle alakası olmayan birçok oyuncu var...

Oynanan karakter, oyuncunun müsaadesi nispetinde oyuncuyu normal yaşamında etkiler. Kimi bunu abartır, kimi oyuncular ise asla yansıtmazlar. Bu göreceli bir durum. Oynadığınız karakteri sürekli düşlemek, düşünmek, hayal etmek, oyunculuk gereği önemli ve kutsal bir iştir. Hayatın her anında karakterinizi güçlü kılacak bir vaka ile karşılaşabilirsiniz ve bu bazen kaçırılmayacak bir fırsat olarak karşınıza çıkabilir. O nedenle karakterini hayatına taşıyan oyunculara saygı duyarım. Tabii bu da akıl sınırlarını zorlamamalı :)

Gençler Uluslararası Bilince Sahip Olmalı

Oyuncu olmak isteyenlere, genç oyunculara neler tavsiye edersiniz? Neler yapsınlar, nelerden uzak dursunlar?

Oyuncu olmak isteyenlere oyunculuk okumalarını, konservatuarlara gitmelerini ve daima okuyup izlemelerini tavsiye ederim. Hayal dünyalarını diri ve kuvvetli tutmalılar. Azimli olmalı, girişken olmalı, bunları yaparken de dopdolu, birikimli olmalılar. Spor yapmalılar, dil öğrenmeliler. Sadece ulusal değil, uluslararası bir bilince sahip olmalılar. Ve tabii doğru zamanda doğru yerde olmalılar. Bu iş sadece hevesle olacak bir iş değil. Bu iş dünyanın en zor işi, en zor mesleği. Bunu severek yapmayan uzun ömürlü olamaz.

Genç oyuncular da elbette kendilerini geliştirmeliler. Hiç bitmeyen ve bitmeyecek bir eğitim öyküsüdür oyunculuk. O nedenle yaşadıkları dünyadan haberdar olmalı, sektörel yenilikleri ve olayları takip etmeliler. Ama en başta içinde yaşadıkları halkı, milleti tanımalı, ona saygı duymalılar...


Ölüm Var Ahali

Muhakkak okuyun diyeceğiniz 3 kitap?

Alamut Kalesi (V. Bartol)

Puslu Kıtalar Atlası (İhsan Oktay Anar)

Sefiller (V. Hugo)

Ölmeden izlenmesi gereken 3 film?

Çağrı 1976

The Big Fish 2003

Esaretin Bedeli 1994

İyi ki yapmışım dediğiniz bir şey?

Aile

Vazgeçilmeziniz?

Dinim, imanım inşallah

Elinizde bir mikrofon var ve tüm dünyaya o mikrofon aracılığıyla tek cümlelik sesleneceksiniz. Ne söylerdiniz?

Ölüm var ahali...


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.