Fahri Sarrafoğlu

Küçük Ayasofya Camii`sini hemen karşısında yer alan Küçük Ayasofya külliyesinde uzun yıllar sessiz sedasız bir ressam çalışırdı… Çalışırdı diyoruz çünkü külliye yenileme geçirdikten sonra daha büyük atölyeye geçti. Yine resimlerini yapıyor, yine öğrencileri var yine meraklı turistler var… Cemal Toy elinde fırça tuvale bir şeyler çizer, etrafında da meraklı bakışlarla onu izleyen turistlerden hiç etkilenmeden çizmesine devam eder. Bazen bir Mevlevi çizer bazen bir cami bazen bir başka İstanbul silueti ama o hep çizer… Yurt içi ve yurt dışında yedi karma sergiye katılmış ve 8 kişisel sergi açmış Ressam Cemal Toy ile ne yaptığını konuştuk.

eler yapıyorsunuz?

Yok olmakta olan kültürlerin izlerini süren bir sanatçıyım… İstanbul`daki cami, kilise, havra, tarihi mekânlar beni çok etkiliyor. Resimlerimde onlar yer alıyor. Bazen soyut öğeler içerisinde genelde tarihi vurgular öne çıkıyor. Bunu çok seviyorum. Farklılıklardaki güzelliği yakalamak gerekiyor…

Resim yaparken sizi saran duygu nedir, karşınızda birileri mi var?

Tabii ki karşımızda değişik milletlerden insanlar var. Benim konumum Sultanahmet`te olduğu için dünyanın her yerinden insanlar geliyor. Dillerini bilmediğimiz farklı insanlar geliyor. O insanlara hitap ediyorum… O insanlara mesaj ulaştırmalıyım… İşte öyle bir şey yapmalıyım ki bütün sembollerden arınarak bir şeyler anlatmalıyım. Sadece renklerle bir şeyler anlatabilmek hem zor kolay bizim için…

Renklerle ve sembollerle mesaj dediniz biraz açar mısınız?

Renkler ve sembollerle insanlara bir şeyler verebilmek. Yani iletişim olarak herhangi bir dil yok, herhangi bir söz yok. Sadece renkler var, resimde kullanılan figürler var o kadar. Dilini bilmiyoruz ama renkler bizim yerimize konuşuyor… Bütün amacım insanları derinden etkileyebilecek görüntülere ulaşabilmek, onlara içten samimi mesaj verebilmek. Sadece turistik bir iş olarak değil de onların ruhuna hitap edecek oradan yakalayabilecek işler… Bu şekilde resim yapabilmek istiyorum…

Her insanın üslubunu oluştururken etkilendiği kişiler vardır, size etki yapan kim veya nelerdir?

Üslup zamanla oluşuyor. Etkilendiğimiz insanlar var. Manevi büyüklerimiz var. Tasavvuf bu konuda zaten en büyük okuldur. En büyük etkileşimdir.  Onlardan etkileniyoruz.  Bir de yaptığımız renkler var, minyatürdeki renkler var, hepsini birleştirdiğinizde zaten onlar hepsi bir mesaj oluyor. Bir kubbeyi, bir ebruyu, bir süslemeyi gördüğümüzde belki bize alışık olduğumuz bir motif gelebilir ama yabancılar için öyle değil. Bir resim yaparken aslında birebir resmi sevenlerle bir arada olduğumuz için onlar da bizi etkiliyor. İzleyiciler de talep ettikleri ile bize mesaj veriyor, etkileşim içinde oluyoruz.

Günümüzde en büyük sıkıntı heyecansızlık. Siz heyecanı nasıl buluyorsunuz, size heyecan veren şey nedir, bunu resme nasıl yansıtıyorsunuz?

Heyecansız bir şey yapılmaz; öbür türlü zanaatkârlık olur. Bizi diri tutan şey kalbimizde olan şeylerdir. Ruhumuzda bizi yaşatan şeyler neyse onlar bizi diri tutuyor. Bizden 7-8 senedir resim alan bir İngiliz aile var. “40 yaşında olmana rağmen yüzünde hiç çizgi yok bunun sebebi nedir” diye sordu bir keresinde. “Resim yapmaktır herhalde” dedim. Sonra “camiye gidiyor musunuz?” diye sordu. “Evet, gidiyorum” dedim ve buna ilaveten cüzdanımı gösterdim: “Para gönlümde değil cüzdanda olur. Parayı cüzdanda tutmaya çalışıyorum” diye ekledim. Önemli olan dünyayı kalbe sokmamaktır.

Günümüzün gençliğinde merak var ama saman alevi gibi geçip, gidiyor, bunu heves değil de bir hal olarak nasıl gençlere verebiliriz?

Rahmetli Mustafa Düzgünman vardı. Ebru hocası. O ebru öğrenmeye gelenleri çok basit bir testten geçiriyor. İlk önce “senden ebrucu falan olmaz” dermiş. Ve beklermiş acaba öğrenci tekrar gelecek mi diye… Yani önce sabır ve sebat ararmış. Benim de pek çok öğrencim var. Üniversitede hocalık yapanlar var, doktor olanlar var. Grafiker olanlar var. Resim sergileri açanlar var. İlk önce onlara öyle bir liste veriyorum ki şu şu malzemeleri al diye. Eğer zorluğa katlanıyorsa öğrenci olarak kabul edebiliyoruz. Böyle öğrencilere bütün kalbimle yardımcı olmaya çalışıyorum.

Gençlere tavsiyeleriniz nelerdir?

Doktor olsun mühendis olsun hangi meslek sahibi olursa olsun mutlaka bir sanatla uğraşsınlar. Bunu hobi olarak değil severek, ciddiye alarak yapsınlar. Gençlere sizi diğerlerinden ayıran bir farklılığınız olmalı, bir müziğe, bir sanata karşı meyliniz olmalı diyorum. Bir kalemi tutup da hat yazmanız size ayrıcalık kazandıracak. Ayrıca sanatın insan rahatlatan bir yönü de var. İnsanın manevi zenginliği diye düşünüyorum.


GENÇ'ın Yazısı.