Zamanla Geçer Dedikleri, Geçer mi?
Kübra Demir
Bu günün konusu “geçer” idi…
“Geçmedi” dedi. “Geçmiyor. Zaman akıyor mu? Yağsın istiyorum! Bir an önce sabah olsun. Gece çok karanlık, göremiyorum! Seher vakti ne zaman?”
Duyguların yoğun olduğu zamanlar vardır. Mantık yoluyla kurduğumuz her cümlenin kifayetsiz kalacağı.
Ve “belki”lere bağlı zincirler vardır; olması ihtimallerimizin oluşturduğu…
Konuşmamıza çay eşlik ediyordu şimdi. Elimdeki bardağa odaklandım o anda, çayın yapılışındaki emeği düşündüm.
Çay için “dem almak” deyimini kullanırız. Sahi dem nedir sizce?
Çayın suyla kuracağı bütünlüğün tamamıyla “bir” olması mı? Yoksa ateşe dayanma süresi mi?
Çay kendine has bir süreçten geçerdi. Herkes bu durumu kanıksadığından zor bir süreç gibi gözükmezdi.
Peki, çay bir canlı olsa idi; dil lisanıyla olmasa da halini gösterebilseydi eğer… Sizce ne derdi?
Kaynayan bir suyla bütünleşen çay daha sonra ateşe dayanmaya çalışan bir içecek haline gelir. Bunu hepimiz biliyoruz.
Su bir aracıdır; çay ise asıl tadın sahibi. Ancak bu özel ve güzel bitkiye, kaynayan su ile azap çektiriyor daha sonra ateşlerde tutuyoruz. Ancak sonucunda tadı leziz, elimizden düşüremediğimiz ve sohbetlerimize ortak olan bir içecek haline geliyor.
Çay dahi bu süreçleri yaşar ancak cansızdır... Biz ise yaşam kanunlarının bize öğretileri sonucunda biliriz ve çaya uygularız ki; süreci emekli ve yavaş geçen işler güzel sonuçlar ortaya koyar. Yani yaşam öğretimizi yaşantımızdaki işlerde kullanırız.
Çay elimdeydi hala. Sıcaklığını hissettim o anda. “Dayanmak” dedim. “Zor ancak mükâfatlı... Sonuç; iç ısıtan, gönül hoş eden, zaman güzelleştiren…” Bir yudum daha aldım. Çayı şekersiz içmeye bile alıştırmıştım dilimi. Nelere alışmazdı ki insan… Acı tat bile güzel gelirmiş dile. Alışmak, sebepler katının oluşturduğu bir terastır. Sebeplerimiz sağ olsun…
Zor olan güzeldir. Hatta biraz da zorsa güzeldir. Zorlarımız vardır, kâğıttan kalemden bile sakladıklarımız. Ancak geçmeyenimiz yoktur. Olmayacaktır. Hayat serüveni bile geçiyor, ölüm karşılıyor biten yolları. Amaçlar doğrultusunda gidilen yollar yormaz. Ayrı bir tattır her adımı.
Bardağı elimden yavaşça masaya bıraktım. “Geçer” dedim. “Bu da geçer…” Klasiklerimiz sağ olsun. Başka cümle çıkmadı ağzımdan; çayımın sıcaklığıyla buharlanan gözlük camlarımı silerken…
İnanırsan yollar kısalır. İnanırsan geçecek oluşuna, geçmeyen zamanlara sabır gücün artar.
İnanırsan...
GENÇ'ın Yazısı.