Ufuk Çelik

Herkesin küçüklükten beri hayalini kurduğu her zaman dua ettiği bir isteği vardır. Annemin ise bu hayali genç yaşta hacı olmak veya Umre yapmaktı. Fakat bunlar o zamanda maddi açıdan mümkün olmadığı için o hayali hep ertelendi. Evlenip çoluk çocuğa karıştı ama halen içindeki aşk, oraya gitme arzusu  her zaman devam etti. Ansızın bir gece annem rüyasından uyandı  ve ağlamaya başladı. Annemin söyledikleri şunlardı: "Kabe’nin üstünden havai fişekler patlıyor, gökten yıldızlar iniyormuş gibi ışıklar yağmaya başladı ben de o sıra,  Allah’ım sana hamd-ü senalar olsun şükürler olsun beni de Kabe’nin nuru ile nurlandır. Diye dua ettim" dedi. Bunları dinlediten sonra babam şöyle dedi: "Sen oradan çağrılıyorsun durumumuz olmasa da seni oraya göndericez. En uygun fiyatı araştırmaya başla." Annem heyecanla araştırmaya başladı ve kısa zamanda uygun fiyatı bulup hazırlıkları tamamlamak için işe koyuldu.  

Ocak ayının bir günü annemi Mekke’ye  yolculamak için  uyandık. Herkeste heyecan ve telaş uyandıran bu ziyaret  nedense bende ve kardeşimde biraz korku uyandırmıştı. Her ne kadar dini bir ziyarette olsa farklı bir coğrafya farklı bir kültür içinde 2 hafta geçirecekti annem. Hazırlanan valizler, gelip giden misafirler, istenilen dualar derken son olarak alzhemier hastası olan anneannemi görmek için dayımlara gittik. Hoş sohbet sonrası iyi yolculuklar dilekleri derken en son sıra anneannemle vedalaşmaya geldi. Annem, anneannemin boynunu öpüp kokladıktan sonra içine düşen gidip geldikten sonra anneannemi görememe  korkusunu içinden atamadı. Bunu duyan dayılarım annemi ikna edip içini rahatlattıktan sonra annemi havaalanından  Umre’ye yolculamak için yola koyulduk. Annem dokuz günlük Mekke ziyaretinde dini görevlerini yerine getirip , her tavafta anneannemi düşünmeyi hiç bırakmadı. Bir anı bile boşa geçirmedi. Mekke’de geçen dokuz günün ardından Medine’ye geçerken aynı şekilde anneannemi aklından çıkarmadan ibadet yapmaya devam etti. Gece 12 gibi Medine’ye varıp otele yerleştikten sonra gece 1’de peygamberimiz Hz. Muhammed`i (s.a.v.) selamlamak için yola çıktı. Orada telefon yasak olduğu için annem telefonunu bir arkadaşına emanet etti ve yola çıktı. Annem ziyaret sırasındayken telefonu hep çalmış fakat arkadaşı hiç açmamış. Ve annem efendimizin huzuruna gelip gözyaşları içinde anneanneme dua etmiş. Çıkarken Cennet Bahçesi dedikleri yeşil halı üzerinde güç bela iki rekat namaz kıldı. Son selamını verip dışarı çıkmaya çalışırken yeşil halının yeri bir anda bir oda büyüklüğü kadar genişleyince hemen anneannem için niyet ederek iki rekat da onun için namaz kılmış. O sırada annemi bekleyen grup hocası  annemi merak etmiş ve anneme "Nerede kaldın?" diye sorunca annem: "Bir an için yeşil halıyı boş görünce annem için namaz kıldım" demiş. Hocası da: "Sağ insan için burda namaz kılınmaz ki" diye cevap vermiş anneme. Annem orada anneannem için namaz kılarken anneannem İstanbul’da son nefesini vermişti bizler de onu memlekete götürmek için hazırlıklar yapıyorduk...

Annem gece 03.00’te otele dönünce telefonu yeniden çalar. Telefonu açınca anneannemin vefat ettiği haberini alır almaz geri dönme işlemlerini yaptırmaya uğraşır. Bu kararı desteklemeyen dayımlar anneme şöyle der: "Sen oraya bir görev için gittin tamamlayıp dönmen lazım en güzel yerdesin bol bol dua et" derler. Annem de onları dinleyerek Medine’de kalır ve ibadetine devam eder. Ertesi gün anneannem toprağa verilirken telefonla annemi ararlar ve efendimiz huzurunda anneanneme helalliğini verir annem. Gününü tamamlayıp anneannemin yedisi için memlekete gider. O'na içirmek için aldığı zemzem suyunu toprağına dökmek nasip olur.

Her canlının ölümü tadacak olması gerçeği bazılarımız için zor bir mesele olsa da bu sözü benimsemek ve ona göre yaşamamız gerek. Uzakta hissettiğimiz zaman aslında en doğru yerde olmamız gerçeğini bize yaşatan Allah’a ne kadar teşekkür etsek azdır.


GENÇ'ın Yazısı.