Karikatür Dünyamızın Mütevazı Bilgesi: Vehip Sinan
Yakup Öztürk
Birçoklarımız karikatürünün güldürü amaçlı bir sanat olduğunu düşünürken Vehip Sinan ise karikatürün sadece güldürmeyi hedef almasını arzu etmez. Bu türden bir karikatürün kendisine hüzün verdiğini söyler. Düşündürmenin, güldürüden önce gelmesini ister.
Türk çizgi roman kahramanları "Topuz" ve "Mıstık"ın çizeri, Cumhuriyet tarihinin son 60 yılına damgasını vuran ünlü karikatürist Vehip Sinan, 81 yaşında hayatını kaybetti.” Bu birkaç kelimeyle ajanslar O`nun hayatını özetleyivermişlerdi. Biz bundan çok öte, O`nun sanatını, insani ilişkilerini, Müslümanlık ve İslam nazarında nerede durduğunu, Vehip Sinan`ın bizler için öneminin nereden geldiğini okumaya çalışacağız.
Türk karikatürünün bu büyük ustası, 1929 yılında İstanbul`da doğdu. Karikatüre çocuk yaşlarda başladı. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimari ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümlerinde okurken maddi imkânsızlıklardan dolayı eğitimini yarım bırakmak zorunda kaldı.
Yeteneği sayesinde Babıali`de kısa sürede iş buldu. Meşhur karakteri Topuz`u ilk kez Ceylan Yayınları`nda çizdi. Zarif, ince hatlara sahip bir çizgiyle okuruna seslenen sanatkâr, çizgisinden hiçbir zaman köşeliliği kaldırmadı. Kolay, gündelik tüketilen bir sanatı olmadığını göstermek arzusunu her dâim sürdürdü.
Aslında felsefeye çok meraklıydı ve yazar olmak istiyordu, ama hayat şartları onu okumaktan alıkoydu, iş hayatına girdi. Babasının vefatı, ağabeyinin askerlik vazifeleri arka arkaya gelince ailesinin geçimi Sinan`ın omuzlarına kaldı. O da çalışmaktan başka bir yol takip edemezdi.
Son iki yıldır Elif dergisinden okurlarına sesleniyordu. Aktüel meselelere gençliğinde daha duyarlı olan Vehip Sinan, son zamanlarda çizdiği karikatürlerle yeniden “canlandığını” ifade etmişti.
Vehip Sinan`ın Topuz serisi Nesil Yayınları tarafından yayımlandı. Günümüz genç kuşağı Sinan`ı bu şekilde daha yakından tanımaya başladı. Ceylan dergisinde yayımlanmaya başlanan kahramanı Topuz karakteri, Vehip Sinan nereye gittiyse peşinden geldi. Çalıştığı bütün gazete ve dergilerde Topuz`u da yanında gezdirdi...
18 Nisan 2010 akşamı tedavi gördüğü hastahanede Hakk`ın rahmetine kavuştu. Cenazesi bir gün sonra 19 Nisan`da Fatih Camii`nden kaldırıldı. Eski Kozlu Mezarlığı`na defnedildi.
Karikatürü tarif ederken özgünlüğünü korur Vehip Sinan. Karikatürü bir abartma sanatı olarak niteleyen Sinan, herkesin her an bir karikatürün içinden geçtiğini, bir karikatürü inşa ettiğini ifade eder. Hayatta yaşanılan herşeyin çizgiyle anlatılması sırasında farklı bir anlam kazanmasını karikatür olarak görüyor. Alanın ve tesirinin geniş olmasını da karikatürün ayrı bir hususiyeti olarak söyler. Birçoklarımız karikatürünün güldürü amaçlı bir sanat olduğunu düşünürken Vehip Sinan ise karikatürün sadece güldürmeyi hedef almasını arzu etmez. Bu türden bir karikatürün kendisine hüzün verdiğini söyler. Düşündürmenin, güldürüden önce gelmesini ister.
Vefatından kısa bir süre önce kendisi adına düzenlenen geceye katılmadı. Övülmekten hazzetmeyen sanatkâr, mahcup olmamak adına kendi programına gitmedi. Her durumda O`nun anısına ve sanatına sahip çıkan bir avuç münevver Vehip Sinan`a vefalarını gösterdiler... Çünkü son zamanlarında kendisini arayan kişilerin azlığından yakındığını dostları aktarır.
Düşünce Dünyası
Türk basınında Hürriyet`in Sedat Simavi tarafından kurulmasıyla az yazı bol resim mantığını geçildiğini, bunun da kadın bedeni üzerinden yapıldığını Necip Fazıl`ın Babıali hatıralarını anlattığı kitabından okumuştuk. Bir vakit, eski gazetecilerden Gürbüz Azak`la yaptığımız bir söyleşide bundan da konuşmuştuk. Azak`ın yakın dostlarından Vehip Sinan da basınımızdaki bu müstehcenlik sevdası hakkında ilginç yorumlarda bulunuyor.
Sözgelimi Sinan`a göre, basının müstehcenliğe ve magazine yer vermesi asıl işi olan habercilik, yorumculuk ve fikirciliği becerememiş olmasından kaynaklanıyor. Bunun yanında bu işi yapanların tıynetlerinin böyle işlere yatkınlığı buna imkân veriyor.
Kuru bir suçlamayla ya da tespitle bunu yapmayan Vehip Sinan, basının buna neden ihtiyaç duyduğunu da sorguluyor. Maneviyatı, ahlakı çökmüş, fikri bir serüvene kendisini adayamamış kuşakların varlığının tabii bir sonucu olarak bu müstehcenliğin ortaya çıktığını savunuyor.
Eğitim kurumlarının, camilerin ve ailelerin arasına nifak girmesi, bu üçlünün uyumuna çomak sokulmasından dolayı böyle bir neslin peyda olmasından söz açıyor. “Kızı gönlüne bırakırsan ya davulcuya varır ya da zurnacıya varır da, koskoca nesilleri kendi hallerine bırakırsanız başka bir şey mi olur?” sorusunu sorarak durum tespitinde bulunuyor.
Vehip Sinan`ın çizerlik macerasının kuşkusuz en önemli duraklarından biri Necip Fazıl`la tanışmasıdır. Sinan, Üstad`a hayat gailesi için, para kazanmak için dergilere resim yaptığını söyler. Kimilerine göre bu konuşma O`nun kaderini değiştirir. Necip Fazıl ayaküstü Sinan`ı ayaküstü karikatür becerisini sınama sınavına almış. Üstad`a felsefeye ilgi duyduğunu, bununla birlikte karikatür ve illüstrasyona meraklı olduğunu aktarır. Hemen oracıkta bir karikatür çizmesini ister Sinan`dan. Sonuç mu? İslam`ın yılmaz savunuculuğunu yapmış, Türk siyasi ve kültürel hayatında apayrı bir yerde duran Büyük Doğu dergisinin çizeri Vehip Sinan`dır...
Kendisini bu yazı vesilesiyle anmak, hakkında malumat vermek istedik. Ardından hayır duada bulunmak düşüyor bizlere... Allah rahmetini Vehip Sinan`ın üzerinden esirgemesin.
GENÇ'ın Yazısı.