Bulanlar "Merak" Edenlerdir!
Zehra Gör
Şu ya da bu nedenle olsun içinde bir amaç bulma, "bir şey uğruna" durumundan kopamıyoruz. Her şeyi elde etsen bile yinede boşlukta hissedip tüm bunların bir amacı olmalı duygusundan kurtulamıyoruz. Tıpkı yemek yemenin açlığı dindirmek uyku uyumanın vücudu dinlendirmek gibi amacı varsa yaşamında bir amacı vardır. Hepsi bir ihtiyacı karşılamak içindir. Eğer ihtiyaçlar olmasaydı yemek yemeninde uykunun da bir anlamı olmazdı. İşte yaşamın amacıda anlam ihtiyacını karşılamak içindir anlık haz duymak için değil. Anlık haz duymalık bir hayatta ölüm olmaz sonsuza kadar yaşardık. Ölüm diye bir şeyin varlığı ortadan kaldırılamayan bir gerçeklik. Hep haz duyamıyor ve anlam arama boşluğundan kurtulamıyor ve yaşamın bizim için güzel de bir sonu varsa burada olmamızın güzel bir anlamı ve amacı var. Bize bu anlam bulma ihtiyacını yükleyen bir Yaradan ve onu bulmamız için önümüze serdiği türlü güzellikler var.
Biyokimya dersindeyiz. Konu DNA eşlemesi. Hakikaten çok hikmetli bir ders. Bir de içeriğini görseniz "Allah neler yaratmış" der hayretler içinde kalırdınız inanırım ki. Fakat ben o sıralar böyle bir etki altında kalmaktan ziyade zihnime girmiş olan ateizm fitnesi ile boğuşmaktaydım. Allah’a var gücümle inanmaya çalıştığım ama içeriden rahatsız edici bir sesin hiç susmadığı, alttan alta usul usul aksi şeyler fısıldadığı zamanlar... Nerden duymuşsa kulaklarım; evrim teorisidir bunlarla meşgul. Her şey evrimleşerek yavaş yavaş, adım adım kendiliğinden meydana gelmiş düşüncesi zihnime kalın harflerle kazınmış kalmış.
İşte tam o sırada dersin konusunda geçen DNA eşleşmesinde yanlış eşleşme olursa diye düzelmekle görevli bir enzim bulunmakta. Bu enzim yanlış eşleşmiş bir yer varsa bunu anlıyor ve o yanlış parçayı oradan çıkarıp atarak hücre yenilenmesindeki hata oranını yüz binde birden, bir milyonda bire düşürüyor. Muhteşem bir işlev. Benim ise aklım bu muhteşemlikten çok o enzimin yanlış eşleşmeyi nasıl anlayıp bulduğunda kaldı. Allah’ın iradesidir dese de kalbim, “evrimdir evrim, evrimleşerek o yapıda oldu o enzim. Görevini kendi yapısından oluşan durumlardan alarak artık kendiliğinden gerçekleştirmiştir. Allah’ın iradesi olmadan olabilir” dedi aklım. Susturmaya çalıştıkça bataklıkta batarcasına gömülüyor insan çamura. Biliyordum bu fitneyi ona aksini iddia ederek susturamayacaktım. İnanmadım da ama bir köşede öylece kalmasına izin verebilirdim.
Gel zaman git zaman başka bir durumda şöyle bir düşünce belirdi zihnimde. Farz edelim ki arabamız var. Benzine ihtiyacı olduğunda benzinliğe gideriz ve benzin alır problemi ortadan kaldırırız. Düşünün ki bu araba öyle bir yapılmış ki size ihtiyacı olmadan benzinliğe gidip benzin alabiliyor ve problemi kendi çözebiliyor. Arabanın yapılışı fıtratı bu şekilde. O araba bu şekilde kendi başına hareket etse bile kimse çıkıp diyebilir mi ki bu araba kendiliğinden problem çözer oldu. Zamanla bu hale geldi. Herkes bilir ki bu arabaya bu programı ilk yükleyen biri var. Bu arabayı bu şekilde oluşturan biri var. İşte o andan itibaren kimse bana o enzimin kendiliğinden yanlış eşleşmeyi bulma konusunda evrimleştiğine, görevini kendi kendine yaptığına dair inandıramaz. Kendi kendine evrimleşmişse bile enzimin ilk olarak böyle işlevde olması için onu bu şekilde programlamış bir yaratıcı mutlaka olmalıydı. O zamana kadar hep Allah’a inanmıştım ama ilk kez o gün iman ettim.
Bundan sonraki adım Allah’ı arayıp bulmaktı benim için. Başka türlü yaşamak pek uygun gelmiyordu artık. Hani bir söz vardır ya bir kere bir şeyi öğrendiyseniz artık bilmiyormuş gibi yapamazsınız diye. Çok doğru söz hakikaten de. Kendimce hayatın anlamını Allah’ı bulmakta buldum. Allah’ın varlığına kendimi inandıracak deliller görmek beni ona yaklaştırıyordu. İçimdeki bu isteği, sesi bastırmak mümkün olmuyordu. Bir tarafım tüm bunlara rağmen haz dolu dünya yaşamına ayak uydurmaya çalışsa da O’nu bulmak isteyen yanım uyanmıştı bir kere. Kalple zihin mücadelesi gün geçtikçe devam ediyordu. Nefis yaşa yaşabildiğin kadar dese de bir sonu vardı dünyanın. Ölüm diye salt bir gerçeklik vardı. Allah vardı ve bu haz dünyasının da gelip geçici olduğunu kendime kanıtlama ihtiyacı hissediyordum. Arayarak bulunmaz fakat bulanlar hep arayanlardır sözünden yola çıkarak cevap aramaya çıktım aklıma.
Sonra şu düşünceler belirdi zamanla. Farz edin ki hayatta tüm istekleriniz size verildi ama tüm istekleriniz. Olmak istediğiniz yer, seçmek istediğin şeyler, almak ve doymak her şey. Her şey tamam ulaşılması kolay ve imkansız değil artık. Her şeyi alabildiğini ve artık bir engelin problemin olmadan istediğini hemen elde edilebileceğini bilsen üst üste bu hazları yaşasan uzun vadede mutluluğu yakalayabilir misin? Evet anlık haz duyarsın. Peki ya sonra, sonra aldığın şeylere doymuş olmaz mısın?
İnsanoğlu olarak en sevdiğimiz yemeği yerken bile bir zaman sonra bıkma duygusunu hissettiği bir gerçeklik var. Eğer bu dünyaya tüm isteklerimizi alıp mutlu olma duygusu ile gönderilseydik yüce Allah bize bıkkınlık duygusunu verir miydi hiç? Ufacık bir yemekten bile bıkma duygusu yaşayan insanoğlunun kim bilir zamanla dünya ayaklarının altına serildiğinde nasıl bir bıkkınlık hali oluşurdu. Demek ki tabiri caizse programlanmamız bu şekilde haz duyma üzerine değil.
Şu ya da bu nedenle olsun içinde bir amaç bulma, "bir şey uğruna" durumundan kopamıyoruz. Her şeyi elde etsen bile yinede boşlukta hissedip tüm bunların bir amacı olmalı duygusundan kurtulamıyoruz. Tıpkı yemek yemenin açlığı dindirmek uyku uyumanın vücudu dinlendirmek gibi amacı varsa yaşamında bir amacı vardır. Hepsi bir ihtiyacı karşılamak içindir. Eğer ihtiyaçlar olmasaydı yemek yemeninde uykunun da bir anlamı olmazdı. İşte yaşamın amacıda anlam ihtiyacını karşılamak içindir anlık haz duymak için değil. Anlık haz duymalık bir hayatta ölüm olmaz sonsuza kadar yaşardık. Ölüm diye bir şeyin varlığı ortadan kaldırılamayan bir gerçeklik. Hep haz duyamıyor ve anlam arama boşluğundan kurtulamıyor ve yaşamın bizim için güzel de bir sonu varsa burada olmamızın güzel bir anlamı ve amacı var. Bize bu anlam bulma ihtiyacını yükleyen bir Yaradan ve onu bulmamız için önümüze serdiği türlü güzellikler var.
GENÇ'ın Yazısı.