Camiler Gençleşsin
Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem Medine’ye geldiğinde ilk işi bir cami inşa etmek olmuştu. İnsanlığın kurtuluşu ve dirilişi o camiden başladı. Orası ilk günden itibaren hayatın kendisinde attığı bir cazibe merkezi oldu. Sonraki dönemlerde de bir gerçek hiç değişmedi: Cami ne kadar diri ve genç kaldıysa ebedi mesaj da hayatta o kadar makes buldu. Ne zaman ki camiler cazibesini yitirdi, o zaman insanlığın umudu sözlerin bilinirliği ve işitilirliği azaldı. Allah ve Resulü’nün bize hayat verecek çağrısının merkezi camidir. Caminin gençleşmesi hayatın dipdiri İslam mesajı ile yeniden buluşması demektir. Caminin gençleşmesi camilerin gençlerle dolmasından öte bir şeydir; hayatın cami merkezli faaliyetlerle şenlenmesidir esas. Cami nasıl gençleşir peki? Bu sayımızda bu sorunun cevabını aradık. Her kesimden gelen cevaplarla şunu çok daha iyi anladık ki bugün muhtaç olduğumuz ufuk ve mana camilerin tekrar heyecan ve aksiyonun kaynağı bir diriliğe kavuşmalarındadır. Camiler gençleşirse hayat bahara dönecek.
Tarih boyunca insanlığın inanç sistemlerine göre çeşitli ibadethaneler, mabedler yapılmış. Hristiyanlıkta kilise, Yahudulikte sinagog ve İslamiyette camiler, inanan insanların ibadet ettikleri yerler olmuş.
Kilise ve sinagog için hayatın daha dışından bir yapıda olduklarını söyleyebilecekken, camiler aynı zamanda bir toplumsallaşma yeri; insanların bir araya gelme merkezi olmuş. Bu durumda da hem sayı olarak hem de kapasite olarak dünyada cami sayısının her dönem daha fazla olduğunu görmekteyiz. Özellikle gençler üzerinden şekillenen yeni arayışlar camileri cazibe merkezi haline getirmekte.
Genç Dergisi’nin bu sayısı camilerle olan ilişkimize değiniyor. Hayatın tamamen içinden olan ve cemaatini asla toplumdan soyutlamayan camilerin varlığı, durumu, eksik veya fazlalıklarını konuşuyoruz. Kafamızda birkaç soru var; bunu hem imamlarımıza hem gençlere hem de mimar, mühendis gibi çeşitli meslek gruplarına sorduk. Burada herkesi ilgilendiren sorular ve cevaplar olduğunu düşünüyoruz çünkü.
Aklımızda olan, sorduğumuz ve sizlerin de kendinize, çevrenize sormanızı istediğimiz sorular var:
-Birçok yeni cami açılıyor, farklı tarzda, farklı büyüklükte, farklı edada vs. Peki gençlerin camiyle katılım, ilgi, beğeni vs. ilişkisi ne durumda?
-Bir genç camilerde ne görmek ister, ne görmek istemez?
-Cuma hutbelerinin dili nasıl gençlerin ilgisini çeker?
-İmamların gençlerle ilişkisi ne durumda?
-Gençlerin nasıl bir imam hayali var, nasıl bir imamdan etkileniyorlar?
-Genç gözüyle bir cami nasıl tasarlanabilir?
-Akıllı cami mümkün mü?
-Hangi caminin nesi güzel?
-Değiştirme imkanı ve kudreti olsa, camilerde ne gibi değişiklikler yapmak isterdik?
-Cami edebi diye bir şey var mı?
Bu sorular uzar gider ancak şunu söyleyebiliriz ki dünya üzerinde yayılan sekülerleşme maalesef İslam toplumunu da etkiledi ve camilerden uzaklaştık. Dosya araştırmamızda da sorduğumuz sorulara aldığımız cevaplardan gördük ki, camiler birçok yerde hakiki manalarına uzak bir şekilde kullanılıyor. “Sadece ibadet edilen, namaz kılınan yer” olarak sınırlanan cami anlayışı sebebiyle ne saflar tamamen doluyor ne de sürekli “şikayet” edilen gençler camileri dolup taşırıyor.
Camiler Bizim Neyimiz Olur?
En başta söyleyebiliriz ki camiler kıblemiz, Kabe’nin bir şubesi; Allah’ın evidir. Kimsenin itiraz etmeyeceği bu cümleye binaen de söyleyebiliriz ki camiler tıpkı evlerimiz gibi, içinde oturabildiğimiz, vakit geçirebildiğimiz, arkadaşlarımız buluşabildiğimiz ve hatta bazen uyuyabildiğimiz yerlerdir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hicretten sonra Medine’ye geldiğinde ilk yaptığı işlerden birinin cami yapmak üzere bir yer beğendiğini biliyoruz. Ardından bizzat kendilerinin inşaatında çalışarak kerpiç taşıdığını ve sahabeleriyle birlikte Mescid-i Nebi’yi inşa ettiklerini okuduk.
Hayrın Hizmetkarı Olmak...
Peki Efendimiz (s.a.v.) bizzat kendisinin inşaatında çalışarak ve tabiri caizse yapacağımız hayrın “hizmetkarı” da olmamız gerektiğini göstermesi, acaba bugünlerde ne kadar vâkıf olduğumuz veya dikkat ettiğimiz bir değer?
Camiler İlim Yeridir
Efendimiz (s.a.v.) hemen caminin yanına Beytüs Suffe’yi inşa etti. Buralarda ilim tahsili yapılıyor ve Mescid-i Nebi aynı zamanda bir ilim merkezine dönüşüyordu. Oradaki suffe adı verilen odalarda ilim tahsili yapan, Kur’an okuyan sahabeye de Ashab-ı Suffe denmesi bundan teşekkül etmiştir.
Pazarlar Camilere Yakın Olur
Camiler aynı zamanda çok kullanışlı yerlerdi. İnsanlar hem ibadetlerini yapıyor hem ilim tahsil ediyor hem de helal rızıklarını kazanmak için avlusunda, yöresinde ticaret yapıyordu. Tüm bunlar da gösteriyor ki camiler hayatın ve insanlığın merkezini oluşturuyordu.
Cami, “Cem” Edendir
Arapça “cema” (topladı) fiilinden türeyen ve bir araya gelmek, toplanmak anlamına gelen cem kelimesi, cami kelimesinin de kökenini oluşturur. Bu da gösteriyor ki asliyetinin her anlamında bir arada olmak, toplanmak olan camileri sadece belli ibadetler için sınırlamak İslam’ın temel değerleriyle bağdaşmayacaktır.
Türkiye’nin En Büyük Külliyesi: Çamlıca Camii
Birçok siyasi tartışma; gerekli mi gereksiz mi sorularının etrafında şekillenen kavgalar ve eleştirilere rağmen İstanbul’un en güzel semtlerinden biri olan Çamlıca’da, Çamlıca Camii açıldı.
“Türkiye’nin en büyük cami külliyesi” olan bu devasa yapı, 6 minareli ve 11 bin metrekare büyüklüğünde Türk İslam eserlerinin yer alacağı bir müzeye, bir de 3 bin 500 metrekarelik sanat galerisine sahip. Sanat atölyeleri, kütüphaneler, oyun parkları, aşevi, konferans salonları da cabası... Ayrıca İstanbulluların en büyük sıkıntıların olan otopark sorunu için de 3 bin 500 araç kapasiteli kapalı bir otoparkı bulunuyor.
Başlıkta “külliye” ifadesini kullandık çünkü Çamlıca Camii için sadece bir cami diyemeyeceğimizi açıkladık. Keza bütün camilerimiz için de bu geçerli aslında... İşin esası, camiler külliyedir, külliyeler cami.
Camilerde Gençler İçin Okuma Halkaları Olmalı
Binali Murtazaoğlu / Şemsi Ahmet Paşa İmam Hatibi
Cuma hutbelerinin dili gençleri etkiliyor mu? Etkilemesi için neler yapılabilir?
Sözlükte, bir topluluk karşısında yapılan etkileyici konuşma anlamına gelen hutbe; ıstılahta, başta Cuma ve bayram namazları olmak üzere belirli ibadetlerin icrası esnasında irad edilen, genelde vaaz ve nasihati içeren konuşmayı ifade eder. Öncelikle eski ile kıyaslandığında hutbelerin daha etkili ve sadra şifa olduğunu belirtelim. Peki şu haliyle okunan/okutulan hutbelerin dili gençleri tam manasıyla etkiliyor mu sorusuna gelecek olursak üzülerek söylemek gerekir ki etkilemediği pek aşikardır. Bunun başlıca sebepleri şöyle sıralanabilir:
-Hutbenin içeriğinin gençlere hitap etmemesi,
-Sadece gençler açısından değil toplum açısından bakıldığında hutbelere karşı bir memnuniyetsizliğin olması,
-Anlatılmak istenen konu ile hutbenin içeriğinde kullanılan cümlelerin tamamlayıcı bir unsur olmaması,
-Uyarıcı, müjdeleyici ve uyandırıcı bir tarz yerine sembolik bir tavır almış olması (sadece vucubiyetin yerine getirilmiş olmasına indirgenmesi),
-İnsanların maddi ve manevi hayatının sıkıntılarına değinilmemesi, ayet ve hadislerle çözüm odaklı olmaması,
-Okunan/okutulan hutbelerde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve Raşid Halifelerinin izlemiş oldukları usulün terk edilmesi,
-Teknoloji bağımlılığına müptela olduğunu her fırsatta dile getirdiğimiz, geleceğimizin teminatı olarak adlandırdığımız gençlerimizi geçmişimizle bağlayıcı, uyandırıcı, etkileyici ve yeniden bir şuur inşası adına hutbeler ve vaazlar başta olmak üzere hiçbir plan ve projenin mevcut olmayışı hayata geçirilmeyişi,
-Bayramımız olan Cuma Günü’nün, Cuma Namazı’nın ruhunu ve önemini, başta gençler olmak üzere topluma aşılayamamak.
Bu maddelerden yola çıkarak camilerde Cuma hutbesi okunmaya başladığı esnada gençlere nazarı dikkat edildiğinde telefonlarını çıkarıp oyun oynamaya başlayanlar, mesajlaşma uygulamalarında mesaj trafiğinden kendini alamayanlar, yanındaki ile sohbeti koyulaştırıp şakalaşanlar. Bu saydıklarımızdan en az birini genel olarak camilerimizde müşahede ediyoruz.
Cemaatten size ilginç sorular geliyor mu? Özellikle gençler ne gibi sorular soruyorlar?
Sorulan sorular genellikle Efendimiz’in (s.a.v) hayatı ve yaptıkları ile ilgili oluyor. Fıkhi konular ise artık interneti daha fazla kullandığımızdan dolayı avamın dili ile söyleyecek olursak “molla Google’dan” bakılır ve kendi his dünyamıza uygun olanı seçilir oldu.
Bunun yanında gençlerin en çok merak ettikleri ve karşılaştığımız soruları nikah ve miras bahsi üzerine oluyor. Bu çıkmazlara ve bilgi kirliliğine çözüm olarak camilerimizde ilmihal derslerinin olmaması; olanların da kıyıda köşede kalmış olmasının çok olumsuz tarafları var.
Gençlerden en çok gelen sorulara örnek vermek gerekirse;
“İslam’a göre evlilik görüşmeleri nasıl olmalı? Yanımızda kimse olmasa da umuma açık yerlerde buluşup tanışıp anlaşmaya varabilir miyiz? Kur’an apaçık bir kitap olduğu hâlde neden kendi yorumumuz olamıyor üstünde? Bir mezhebin görüşleri/içtihadı ile amel etmek zorunda mıyız?”
Daha bunlar gibi binlerce soru sayılabilir. Bu soruların çözümünün ise kadim geleneğimizden gelen ve günümüzde ihmal edilen itikad, tefsir ve fıkıh okuma halkalarından geçtiğini düşünüyorum. Maalesef günümüzde bu tip okumaların güvenilir kaynaklardan yapılmaması ve popüler, rahat konuşmalar yapan hoca görünümlü kimselerin dinlenmesi gençleri olumsuz yönde etkiliyor.
Cami Cemaati Olmak Emekliliğe Erteleniyor
Ferruh Erel / Çilehane Camii İmam Hatibi
Gençlerin camilere, vakit namazlara olan ilgisi nasıl? Bunu artırmak için sizin proje veya faaliyetleriniz var mı?
Vazifeli olduğum camide gençlerin camiye ilgisi fazla. Öğrenci olmaları ve yurtlarının camimizin yanında olmaları sebebiyle bu konuda çok sıkıntı çekmiyoruz. Ancak yine de gençlerin, kendileriyle ilgilenilmediği zaman rehavete düştüklerini görüyoruz.
Biz gençleri özellikle hafta içi her sabah namazına getirmeye çalışıyoruz. Bu manada 15 dakikayı geçmemek şartıyla sohbet havasında Riyazu’s-Sâlihîn kitabını okuyoruz. Haftanın iki akşam-yatsı arasında ise siyer ve şifa-i şerif kitapları okuması yapıyoruz.
Türkiye’de cami cemaatinin yaş olarak oldukça büyük olduğunu görüyoruz. Bunu neye bağlıyorsunuz?
Anne-babanın, evlatlarının elinden tutup camiye getirmemelerine bağlıyorum. Olumsuz dış etkenler ne kadar fazla olursa olsun anne baba ilgisinin evladı camii cemaati yapacağını düşünüyorum.
Cami hocasının güler yüzlü olması, yaşlı cemaatin çocuklara ilgi göstermesi sadece çocuğu değil genç orta yaşlı herkesi camiye ısındıracaktır. Bir de gençlere “yaşlanınca ibadet yaparsın” düşüncesini yerleştirince bu yönlendirme, cami cemaati olmayı emeklilik yaşına erteliyor.
Yurtdışındaki Camiler Canlı ve Hayatın İçinde
Muhammed Kayışkanat / Üsküdar Sancaktutan Mescidi İmam Hatibi (Di. İşl. Bşk. Eski Londra Din Gör.)
Yurtdışındaki gençlerin camiye ilgisi nasıldı? (İngiltere) Özellikle oradaki gurbetçi gençlerimiz, camileri seviyor muydu?
Yurtdışında doğmuş ve büyümüş gençlerin bireyi olduğu aile, dini hassasiyetler taşıyan bir aile ise çocukları camilerle küçükken tanışıyor diyebiliriz. Zira gerek kültürel mirasının payidarı olması gerekse dini bilgilerini ve hassasiyetlerini kazanması için aileler çocuklarını her hafta sonu cami derslerine getirirler.Oralardaki camiler Türkiye’de henüz ulaşamadığımız seviyede canlı ve hayatın içeresindedir. Gerek hafta sonu dersleriyle çocukların gerekse aileler ve gençlerin kendilerine ait olacağı programlar camilerde tesis edilmiştir. Bütünüyle camileri aynı kategoriye koyamasak da yurtdışındaki bulunan camilerimiz, gençlerin sosyal faaliyetlerini de yapabildiği mekanlardır. Fiziki imkanların elverdiği oranda camiler hem gençlere hem de aileler ve çocuklara hitap eden yerlerdir. Bu sebeplerden dolayı gençlerin yurt dışında camiyi sevdiklerini ifade edebiliriz.
Sizce camiler nasıl yerler olmalı? Yani sadece namaz kılınan, ibadet edilen bir yerle sınırlamak mı gerekir?
Asr-ı saadet dönemine ve özelikle Peygamberimizin (s.a.v.) inşa ettiği mescid-i nebevi örneğine baktığımızda camilerin sadece ibadet edilen yerler olmadığını görürüz. Camiler Müslümanların birbiriyle kaynaştığı, hanımların ve diğer insanların ilmi ders ve sohbetlerini yaptığı, hatta çocukların oyun oynadığı mekanlar olarak kullanılmıştır.
Fakat maalesef zaman içerisinde, bazı kültürel etkiler sebebiyle camiler sadece namaz kılınan mekanlar haline dönüşmüştür. Kutsala ve kutsal olan mekana karşı saygı gösterme şekilsel bir hâl almıştır. Oysa dinimizi bize tebliğ eden Peygamberimizin, mescid-i nebevide oyun oynayan çocuklara kızması ve azarlaması bir yana, eşi; annemiz Hz. Ayşe’yle birlikte çocukların oyunlarını izlediğini biliyoruz.
Kanaatimize göre camiler aslî hüviyeti olan buluşma-kaynaşma-helalleşme mekanı olarak yeniden tesis edilmelidir. Özellikle çocuklarımızın ve gençlerimizin helal daire içerisinde eğlenebilecekleri ve zamanı geldiğinde ibadetlerini yapabilecekleri mekanlar haline dönüştürülmesi gerekmektedir.
Haydi Çocuklar Camiye!
Camileri sevdirmek için çok güzel projelerimiz var. Kendimize asla haksızlık yapmayalım... Mesele bu projelerin daha da artması ve ilgi-alakanın çoğalması.
Server Gençlik ve Spor Kulübü Derneği, “Haydi Çocuklar Camiye!” isimli projeleri ile çocuklara cami sevgisini aşılamayı ve camileri daha da gençleştirmeyi amaçladı. Projeye 60 il ve 265 ilçeden, 6-13 yaş aralığındaki 32 bin 613 çocuk başvurdu. Türkiye genelindeki bin 868 camide 21 Ocak 2019 Pazartesi günü sabah namazıyla başlayan uygulama, 31 Ocak 2019 Perşembe günü yatsı namazıyla sona ermişti. İşin güzel tarafı, bu proje önümüzdeki yıllarda da devam edecek.
Programa katılan çocuklar namazlarına göre puanlamaya tâbi tutuldu ve projenin sonunda sürpriz hediyelerle ödüllendirildi.
Sabah Namazı Devrimi
2014 yılında bir grup genç, gazeteci-yazar Adem Özköse’nin öncülüğünde “ümmeti ancak sabah namazında bir araya gelebilen gençler diriltebilir” diyerek her ay Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’nde bir araya gelmeye başladı ve bundan ilhamla takip eden yıllarda Gençlik ve Spor Bakanlığı (GSB) başta olmak üzere birçok kurum ve kuruluşun böyle faaliyetler düzenlediğini görmüş olduk. Dalga dalga büyüyen bir hayal olan bu buluşmalara da “Sabah Namazı Devrimi” dediler. Bazı buluşmalarını tematik yaparak çocuklara hediyeler dağıtan; ailecek namaz buluşmalarına imkan sağlayan bu grubun her programa da bir usta ismi konuşmacı olarak getirdiklerini gördük.
Rahmetli Abdülmetin Balkanlıoğlu, Mehmet Lütfi Arslan, Muhammet Emin Yıldırım, Yusuf Kaplan, Süleyman Ragıp Yazıcılar ve Bülent Yıldırım gibi isimler konuşmacı olarak ağırlandı. Ayrıca bu namaz buluşmalarının kitap okuma gruplarıyla birleşmesi; ekibin sayıları 100’leri geçen gençlere ulaşarak onlarca kitabı okuduklarını ve tahlil ettiklerini gördük.
Geç Kalma Genç Gel!
Camilere gençleri çekebilmek adına Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı da son yıllarda önemli projeler gerçekleştirdi.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan ve hâlâ tazeliğini koruyan bu projede de camilerin gençleşmesi, “geç olmadan” gençlerin camilere gelmesi amaçlanmıştı. Yurt genelinde yapılan duyurular, camilerden okunan hutbeler ve asılan afişlerle gençlere bu mesaj verilmişti.
Harika Bir Ekip “Camideyiz Biz”
Bundan birkaç yıl evvel, öncü insanlar, namazın önemine dikkat çekmek için bir proje başlattılar. Adına da “Camideyiz Biz” dediler. Sonrasında bu proje dalga dalga büyüdü, internet sitesi, sosyal medya adresleriyle bir platform, nitelikli bir hareket hüviyetine büründü.
Şöyle diyorlar kendileri için:
“Camideyiz.biz ekibi olarak asr-ı saadette görülen namaz manzarasının günümüzde de yaşanabileceğini göstermek istiyoruz. Asr-ı saadette Hz.Bilal’in (ra) sesi semaya yükselirken hayat onlar için durmuştur. Bu güzel nidayı duyanlar mescide koşmuşlar, sözleştikleri saatte Rableri ile buluşmuşlar ve namazlarını cemaatle kılmışlardır. Ezanların davetine icabet eden ashabı kiramı işleri güçleri yok, hurma ağaçları altında boş boş otururken mi hayal ediyoruz? Bizler niye gün içinde duyduğumuz bu en güzel çağrıya icabet edemiyoruz? Bizler ezanlarımıza hak ettiği değeri verip namaz kılacağımız vakitleri işlerimize göre düzenlemek yerine işlerimizi namaz kılacağımız vakitlere göre düzenlemek istiyoruz.
Beş vakit namazın farzlarını evinde, işyerinde tek başına kılan müslümanları bu alışkanlıklarından vazgeçirip onların da katılımıyla namazlarımızı hep beraber camilerimizde kılmak istiyoruz. “Camideyiz Biz” ekibi olarak asr-ı saadette görülen namaz manzarasının günümüzde de yaşanabileceğini göstermek istiyoruz. Hesap gününde arşın gölgesi altında gölgelenecek yedi gruptan biri olan kalbi mescidlere kilitli bir topluluğun içinde olabilmek duası ile.”
Niyetleri, gayretleri, tüm Müslümanları Allah’ın evinde buluşturmak olan bu platforma ne kadar teşekkür etsek az. Ezanların hiçbir işle meşgul olunmadan sonuna kadar dinlenmesi, namazların camide kılınması ve namazlarımızın her daim cemaatle kılınması misyonları. Asr-ı Saadet döneminde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve ashabının hayatlarının önemli bir kısmının mescid ve camilerde geçtiğini düşünür ve tüm hayat planlamamızı cami merkezli yapabilirsek, kendilerine hak verdiğimiz gibi uyabiliriz de... “Camideyiz Biz” diyen ve bu uğurda ümmeti şuurlandırmak isteyenlere selam olsun.
Yeni Zelanda’ya Büyük Bir İslam Külliyesi İstiyoruz!
Camileri konuştuğumuz; oraların nasıl daha güzel ve gençler tarafından ilgi odağı olabileceğini konuştuğumuz bu dosya yazısında -maalesef- bir de camilere; işin esasında da İslam’a karşı olan terörizm haberini paylaşıyoruz.
Dünyanın müreffeh ülkeleri arasında gösterilen ve herhangi bir terörün, toplum içi şiddetin çok düşük olduğu Yeni Zelanda bize göre dünyanın bir ucunda.
Herhalde bir terör saldırısı haberi aldığımızda buranın Yeni Zelanda olabileceği ihtimalini hiç düşünmezdik. Ama 15 Mart Cuma günü ülkenin Christchurch kentinde bulunan Nur Camii’ne düzenlenen terör saldırısı, hem tüm dünyayı şoka uğrattı hem de düşünmemiz gereken çok şey olduğunu tekrar gösterdi.
50 kişinin şehit olduğu, onlarca da yaralının olduğu terör saldırısı bir Cuma günü gerçekleşmişti. Daha taptaze olan, yaraları sarılamayan bu menfur hadise envaiçeşit düşünce tarafından yorumlandı, tartışıldı.
Terör saldırısının olduğu günden bu yana Müslümanlarla dayanışmanın en güzel örneklerinden birini sergileyen Yeni Zelanda halkına buradan selamlarımızı iletiyoruz.
Ve ayrıca, saldırının gerçekleştirildiği, şehitlerimizin kanlarıyla şereflenen Nur camisini büyük bir İslam külliyesi hâline getirebilirsek, çok manidar bir iş yapmış oluruz. Bu konuda devlet yetkililerini, STK temsilcilerini, kanaat önderlerini öncü olmaya davet ediyoruz. İnşallah Türkiye bu niyete öncülük eder ve buna muvaffak olur.
GENÇ'ın Yazısı.