Filistin İçin Allah`tan Sonra Tek Türkiye Var!
İslam Haşim Asaliyye. Biz ona Türkiye’de İslam Asalya diyoruz. Farklı zamanlarda işgalci İsrail’in 3 kez füze saldırısına maruz kalan İslam, hayatını belden aşağısı engelli olarak sürdürüyor. Ama kendisi bunun asla bir bahane olmadığını; insanın önündeki tek engelin zihnindeki engeller olduğunu; azmi, davası ve gayretiyle gösteriyor. Şu an Yeditepe Üniversitesi’nde doktorasını yapan insan hakları savunucusu ve aktivist olan İslam Asalya ile uzunca bir sohbet etme imkanı bulduk. Hem kendi hayat hikayesini hem de Filistin davasını, Gazze’yi, Kudüs’ü ve Türkiye’yi dinledik...
Öncelikle seni tanısak biraz?
Adım İslam Haşim Asaliyye. 1988 yılında Filistin’in Gazze şehrinde doğdum. İşgalci İsrail’in 2008 yılındaki bir füze saldırısında yaralandım. Ardından tedavi için Gazze’den Mısır’a, oradan da Türkiye’ye geldim.
Allah’a hamdolsun... Türkiye’de evlendim. Üniversite okudum ve yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Şimdi de Yeditepe Üniversitesi’nde doktora yapıyorum. Yüksek lisansımı siyasal bilimlerde yapmıştım. Doktoramı da tarih bölümünde yapıyorum. Aklım başımda olduğu müddetçe çalışmaya devam edeceğim.
Burada asla boş durmamaya çalışıyorum. İnsanlara Filistin’deki hayatın nasıl olduğunu anlatmak için seminerler veriyoruz. Kudüs’te ve Batı Şeria’daki zulümleri insanlara anlatarak bilgilendirmeye çalışıyoruz. Mescid-i Aksa’nın Müslümanların kutsal mabedi olduğunu, Filistin ve Mescid-i Aksa’nın Müslümanların başlıca davası olduğunu anlatarak hayatımız geçiyor.
Ailem halen Gazze’de. Orada büyük bir aileyiz. Yaklaşık 15 senedir sülalemizden 30’dan fazla şehit verdik ve evlerimiz yıkıldı... 2011 yılında kardeşim Sabri şehit oldu.
Gazze’de Şehitler Yeryüzünde Yürürler
Gazze’deki hayatından bahseder misin? Uzun zamandır buradasın ama haber alıyorsun muhakkak; nasıl orada durum?
Gazze’de şehitler yeryüzünde yürürler. Her birey şehadeti bekler... Kur’an’da Rabbimizin dediği gibi şehadeti beklerler, sözlerinden asla caymazlar.
Her evde bir şehit, gazi, bir esirin olması hayatın mutlak bir parçası haline gelmiştir. Filistin için her ev bedel ödemiştir...
Gazze’de şehit şehidi resmeder, şehit şehidi iyileştirir, şehit şehide ilkyardım yapar. Şehit şehidin namazını kılar, şehit şehide veda eder, şehit şehidi taşır, şehit şehidi toprağa verir. Yaralılar yaralıları tedavi eder. Esirler esirleri özgürleştirir.
Cihad bizim için nefestir, hayattır. Yolda yürümemiz, oturmamız, işlerimiz, ailemizle vakit geçirmemiz, nöbetlerimiz, Filistin ve Gazze konuşmalarımız hepsi cihat üzerinedir. Biz her şeyi cihat uğruna yaparız.
Gazze’de hayat mescitlerde sürdürülür. Kur’an’ı, sabrı, ahlakı, işgalin son bulması ancak cihatla olur fikrini; ya muzaffer ya şehit oluruz idealini mescitlerde öğreniriz.
İşgalcileri Vatanımızdan Atacağız
Biz her zaman Yahudileri karşılamak için bütün varlığımızla Gazze’de olacağız. İşgalcileri vatanımızdan atmak için beklemekteyiz.
Bütün olumsuzluklara, işsizliğe, her gece işgalciler tarafından evlerimizin yıkılmasına, şehitlerimize, yaralılarımıza ve esirlerimize rağmen Allah’a hamdolsun diyoruz. Sınırlarımızın kapalı olmasına, hava alamamamıza rağmen hamdolsun diyoruz. Çünkü Rabbimiz bizi isra ve miraç toprağında bulunduruyor. Allah tarafından mübarek kılınan topraklarda nöbetlerimiz, şehadetimiz ve yaralılarımızla ümmetin şerefini korumaktayız.
Kudüs’ten bahsetsek biraz da? Dünyanın kalbi Kudüs... Orayı nasıl anlamamız gerekir?
Öncelikle şunu söyleyeyim: Kudüs, Mescid-i Aksa, Kur’an’dan bir ayettir. Kim bu ayeti inkar ederse Kur’anı ve Rasulullah’ı inkar etmiş olur.
Kudüs’te Mescid-i Aksa, Kubbetü’s Sahra, Hz. Ömer ve Selahattin Eyyubi’nin fethettiği Kıyamet Kilisesi ve daha birçok özel mekan bulunmaktadır. Enbiyalar, sahabeler orada yaşamışlar ve vefat etmişlerdir. Kudüs’te ruhlarını Allah’a şahit tutup şehit olan insanlar vardır... Kudüs’te: Kudüs’ün onuru için yaralı olanlar ve gaziler vardır.
Kudüs, yerden göğe açılan kapıların; göklerden de yere açılan kapıların olduğu şehirdir. Kudüs, Hz. Muhammed’in (sav) Enbiyalara cemaatle namaz kıldırdığı yerdir. Kudüs semaları, Müslümanlar için namazın farz kılındığı yerdir...
Kudüs’ü Yahudi Şehri Yapmak İstiyorlar
Kudüs’ün tarihine ve Müslümanlar için neden kutsal olduğuna değindikten sonra gündemdeki asıl problem, malumunuz: Mescid-i Aksa şu anda büyük bir risk altında.
İşgalciler Mescid-i Aksa’nın çevresini, İslam görüntüsünden Yahudi şehri görüntüsüne çevirmeye çalışıyor. Müslümanları Kudüs’ten her gün uzaklaştırmaktadırlar. İşgalciler yıldırma ve göçe zorlamak için Müslümanların evlerini, mezarlıkları, çarşıları yıkıyorlar. Silah zoruyla Müslümanların topraklarını gasp edip; orada kendileri için bina yapıyorlar.
Kudüs’te ezan okumasını yasakladılar. Mescidlerimizi kapattılar ve Filistinli ailelerin birbirlerine gidip gelmesine müsaade etmiyorlar. Öğrencilerin, öğretmenlerin okullara ve medreselere gitmeleri yasaktır.
Kudüs’te Nefes Almak Bile Yasak
Ayrıca Mescid-i Aksa’nın yıkılması için tüneller açıyorlar. Her sokak başına kamera koyarak Müslümanları gözetliyorlar. Her yere engeller koyup Müslümanlara baskı yapıyorlar.
Filistin bayrağı ve Türk bayrağını bulundurmayı yasakladılar. Allah’u Ekber ve Lailaheillallah kelimelerini de yasakladılar. Her “off” diyeni öldürmektedirler. Kudüs’te Müslümanlara nefes almayı bile yasak neredeyse...
Peki bütün bunlara rağmen Kudüs nasıl özgürleşir?
Birbirimizi sevmedikçe asla özgür olamayız. Suriye’de, Filistin’de, Yemen’de, Afrika’da çocuklarımız öldükçe Kudüs nasıl özgür olur? Mescitlerde Müslümanlar öldürülürken ve onların hakkını arayan Müslümanlar yokken, Kudüs’ü nasıl özgürleştireceğiz? Arap devletleri paralarını Amerika ve işgalci İsrail’e peşkeş çekerken Kudüs nasıl özgür olabilir?
Neye ihtiyaç var sence? Ne gerekiyor bunun için?
Hamd olsun mal ve silah eksikliğimiz yok. Adam gibi adam eksikliğimiz var... Mescid-i Aksa’nın onurunu ve Kudüs şehrini koruyacak adamlara ihtiyacımız var. Ömer bin Hattap gibi adil, Selahattin Eyyubi gibi sadık ve Tarık bin Ziyad cesur adamlara ihtiyacımız var. 500 yıldan fazla süre Kudüs’ü koruyan Osmanlı gibi koruyuculara ihtiyacımız var.
Türkiye hakkında neler düşünüyorsun? Uzun süredir buradasın, buradan evlendin. Türkiye’nin Kudüs davasındaki yeri ve önemi nedir?
Sizin kanınız bizim kanımızdır. Sizin ruhunuz bizim ruhumuzdur... Bizim için yaptığınız her şey için teşekkür ederiz. Türkiye dışında Gazze’ye ilaç gönderen ülke yok... Filistin halkına Allah’tan sonra sahip çıkan ve arkasında duran tek devlet Türkiye, tek millet de Türk milletidir. Türkiye’de herhangi bir olumsuzluk olduğunda, üzüldüğünüzde, ağladığınızda biz de ağlıyoruz. Siz mutluysanız bizde mutluyuz.
Türk Bayrağı Bizim de Bayrağımızdır
Yaralılarımızı sadece Türkiye kabul ediyor. Bayrağınız bizim bayrağımızdır, toprağınız bizim toprağımızdır. Bizim için Türk halkıyla Filistin halkının arasında en ufak bir fark yoktur. Emin olun, biz şu an Osmanlı hilafetinde yaşıyor gibi hissediyoruz. Çünkü Osmanlı hilafeti kesinlikle düşmedi; bu bizim için bir görevdir, Allah’a verilmiş büyük bir sözdür... En son noktaya, son gücümüzü kullanana kadar vermiş olduğumuz sözün arkasında duracağız.
Türkiye İçin Şahitlik Edeceğiz
Sizler Mavi Marmara Gemisi’nde Filistin davası için şehitler verdiniz. Bunu nasıl unutabiliriz? Gazze Denizi’ne kanınız düştü. Maddi, manevi Gazze’nin yanında oluyorsunuz. Her türlü ortamda Gazze’yi ve Filistin’i savunuyorsunuz. Kıyamette “Türkiye bizim; mazlumların yanında oldu” diyerek Allah’a şahitlik edeceğiz.
Şehit cenazelerinin Türk bayrağına sarıldığını görüyoruz. Bunlar bizi de çok duygulandırıyor...
Evet, Gazze’de şehitlerin tabutunda iki bayrak olur: Filistin ve Türkiye bayrağı. Dediğim gibi, biz sizi Filistin’den ayrı görmüyoruz. Bu yüzden Türkiye’ye hem çok dua ediyor hem de buradaki gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Türkiye’nin sadece Türkiye ile sınırlı olmadığını, ancak ülkenize dışarıdan bakınca; dışarıdaki mazlumları dinleyince anlayabilirsiniz.
15 Temmuz’da Türk Gençliği Kendini Gösterdi
Türk gençleri için neler söylersin?
Çok imanlı, inanmış, davası olan gençler var Türkiye’de. Filistin davası için yaptığımız seminerler vesilesiyle birçok gençle tanışma; sohbet etme ve onları dinleme imkanı buldum. Neredeyse her gencin kalbinde o güzelliği gördüm. Sizin kalbinizde hâlâ bozulmamış bir merhamet, cesaret ve inanmışlık var. 15 Temmuz’da yaşananlar, Türk gençliğinin ne olduğunu, zulme karşı nasıl bir tepki verdiğini gösterdi zaten.
Büyük yürüyüşü; geri dönüş yürüyüşlerini neden başlattınız? Buradan hedefleriniz nelerdir?
Bütün dünyaya şunu söylemek istiyoruz: Birinci hedefimiz, Mescid-i Aksa Müslümanların ilk kıblesi ve Filistin’in başkentidir. İkinci hedefimiz ise 18 yıldan fazla süren, Gazze’de fakirliğe sebep olan, ambargonun kaldırılması... Ambargo yaralılarımıza gelecek ilaçların önünü kesiyor ve birçok ağır yaralımız ülkeye ilaç giremediği için şehit olmakta... Ticaretimizi, sanayimizi, ziraatimizi kötü yönde etkileyen bu ambargo yüzünden çocuklarımızı da okula gönderirken sıkıntı yaşıyoruz.
Bütün insanlığa ve zalim dünyaya sesleniyorum, biliyor musunuz, işgalci İsrail hapishanelerinde sekiz bin esirimiz var. Kendilerinin yemek yemesi, ilaç ve aile ziyaretleri yasaklanıyor. İlacı elde edemeyen esirlerimiz güneşi, ayı görmeyen; her dakika, her saat, her gün azap gören esirlerimiz var. Hapishanelerde 2 binden fazla erkek çocuk, 200’den fazla annemiz, 200 genç kızımız var. 205 şehit kardeşimizin naaşını da İsrail hapishanelerinden alamadık. Büyük geri dönüş yürüyüşünde üçüncü hedefimiz bunlara bir son verebilmektir.
Filistinliler Vatanında Ölmek İstiyor...
Dördüncü hedef olarak da sayıları en az 6 milyon olan, silah zoru ve tehditlerle vatanından koparılan Filistinli kardeşlerimizin tekrar Filistin’e dönmeleridir. Bu kardeşlerimiz vatanlarının topraklarında yaşamak istiyorlar; isra ve miraç topraklarını öpmek, Filistin’in ekmek ve zeytinini yemek ve Filistin topraklarında ölüp, burada toprağa gömülmek istiyorlar.
Toprağımızı unutmayacağız. İşgalcilerin istilası altında dahi olsa da. Buraya canlı geldiler, biz onları ölü göndereceğiz Allah’ın izniyle. Beşinci hedefimiz de budur.
Dünyaya sesleniyoruz: Biz Filistinliler özgürüz, şerefliyiz, hürmete layığız, Allah’tan başkasının önünde eğilmeyiz. Allah’tan başkasına secde etmeyiz. Gayemiz sadece Allah rızasıdır.
Altıncı hedefimizi Müslümanlar için söylüyorum: Bu çok önemli! İslam güçlüdür, güçlü kalacaktır. Ancak İslam ülkeleri zayıftır. Ruhları, nefesleri ve güçleri yoktur. Ancak tek bir güç etrafında güçlü olabilirler. Bunun için de birlik olmaya ihtiyacımız var...
İşgalciler Güçten Başka Bir Şeyden Anlamaz
Son olarak siyasilere sesleniyoruz: İşgalcilerle siyaset yapmalarından bıktık artık!
Yıllardır siyaset yaparak işgalcilerden bir şey alamadık; hep onlar bizden aldı. Filistin’in işgali için vakit kazandılar. Onlar Filistin’i silah ve güçle işgal ettiler biz de Filistin’i güç ve silahla geri alacağız. İşgalciler güçten başka bir şeyden anlamaz.
Salih Yüzgenç'ın Yazısı.