Türkiye coğrafi konumu itibariyle dünyanın önemli ülkelerinden biri: Tamam, belki yer altı kaynaklarımız, petrol-doğalgaz vs. yönünden zayıfız ama yine de Asya ve Avrupa kıtasını birleştirmemiz, 3 yakamızın da denizle çevrili olması Türkiye’yi önemli bir konumda kılıyor. Bu, bizim övündüğümüz bir tarafımız. Bir de başka bir övüncümüz olarak genç nüfusumuz var. Hani 2. Dünya Savaşı’ndan çıkınca genç nüfusu sıkıntısı yaşayan Avrupa ülkelerine bile ihraç edebildiğimiz genç nüfusumuz... İşte bu nüfus gün geçtikçe azalıyor. Evlilik yaşının giderek yukarı çıkması, çocuk sahibi olmanın ertelenmesi ve tek çocuklu aile yapısına geçiş bunun başlıca nedenleri. TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu), geçtiğimiz günlerde 2018 doğum istatistiklerini açıkladı. Buna göre 2017 yılında 1 milyon 295 bin 784 olan canlı doğan bebek sayısı, 2018 yılında 1 milyon 248 bin 847 oldu. Canlı doğan bebeklerin yüzde 51,3’ü erkek, yüzde 48,7’si kızdı. Toplam doğurganlık hızı ise, 2017 yılında 2,07 çocuk iken 2018 yılında 1,99 çocuk olarak gerçekleşti. Yani, bir kadının doğurgan olduğu dönem boyunca doğurabileceği ortalama çocuk sayısı 1,99 oldu. Meramımızı resmi verilerle de desteklemişken son olarak şunu eklemiş olalım: İnsanlara rakamsal bakmanın, elindekinin kıymetini bilmemenin ve gittikçe kendisinden uzaklaşan bir toplum olmanın nasıl bir son olacağını tahmin edebiliyoruz, ne olur tahminimiz tutmasın...


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.